Ayrılık...

BEN ayrılıklara dayanamam.

Bu ayrılıklar bana göre değil.

Arabamı sattığım gün arkasından bakmıştım.

"Sonuçta demir yığını, o senden ayrıldığını bilmiyor ki, öyle boynunu büküp bakma ama..." dediklerinde utanmış, onlara motor kaputunu öperek vedalaştığımı, sağ ön çamurluğu okşadığımı söyleyememiştim.

O demirdi ama ben değil...

Çamaşır makinemizi tamire götürdükleri gün arkasından su dökmüştüm, burnumu çeke çeke.

Ya eski portmantomuzu çöpe attıkları gün?..

Muhterem karım hamalların yanında veda konuşması yapacağımı anlamış, "Sakın ha..." diye tembih ettikten sonra, kulağıma "Eski soba borularına yaptığın gibi, bunu da gece tekrar içeri taşıma yine..." demişti.

*

Ben ayrılıklara dayanamam.

Bu ayrılıklar bana göre değil.

Ama ne yapabiliriz? Kaçınılmazdır ve ayrılıklar yaşamın asla üzerinden atlanamayan yanıdır.

Ve her zaman kazanan tarafı.

Kavuşmalar dahi ayrılıkların ilk adımıdır.

Bu yüzden ben kavuşmaların içine her zaman biraz hüzün koydum. Daha kavuşurken içimi yaktı da mustakbel ayrılıklar, ben de peşin peşin boynumu büktüm.

Kavuşmalar ayrılığın başlama noktasıdır.

Çiçekler açmadan düşmüyor dallarından gülüm.

*

Yıllar-aylar-günler, geçmişte kalan ayrılıklarımızın uzaklık birimidir de, gelecekteki ayrılıklara mesafemizi hiçbir zaman bilemeyiz.

Ne zaman?

Ne zaman ayrılığın zamanı gelir?..

Ne zaman burnumu çeke çeke ağlayacağım?..

Ayrılık gelip çattığında, ne zaman dizlerime vura vura yanacağım, kim bilir?

Belki biraz daha zaman var, belki yok...

(......)

İşte; dün gece herkes uyurken, başını okşadım, kendi kendime söylendim.

O seni öpen bendim.

Başını okşadım da bunları düşündüm, sen elbette duymamışsındır küçük bebeğim.

Ben ayrılıklara dayanamam.

Bu ayrılıklar bana göre değil.
Yazarın Tüm Yazıları