Paylaş
◊ Nasıl geçiyor karantina günleriniz? Neler yapıyorsunuz?
- Los Angeles’tayım. Mart ayının ortasından itibaren “evde kal” emri devam ediyor. Hâlâ sahiller, parklar kapalı. İlginç günler geçiriyoruz. Yazarların oldukça meşgul olduğunu söyleyebilirim. Bense yaratıcı kalmakta zorlanıyorum.Neler yapıyorum... Çok eskiden tanıdığım birçok kişiyle iletişim kurmaya başladım. 1993 National Theatre School (Ulusal Tiyatro Okulu) mezunuyum. Kısa süre önce Zoom hesabı açtım. 27 yıldır konuşmadığım arkadaşlarımla görüşmeye başladım. Yıllar sonra okul yıllarımdan arkadaşlarıma merhaba demek karantinanın hayatıma getirdiği en güzel şeydi.Bu süre zarfında insanlarla bağlantı kurmaya nasıl da ihtiyacımız olduğunu daha iyi anladım. Hepimiz kamera arkasından da olsa sosyalleşebilmek için çaba harcıyoruz. İnsan ilişkileri ve sağlık... İhtiyacımız olan en önemli iki şey.Başka neler yapıyorum... Kaygının çok yüksek olduğu günlerden geçiyoruz. Zaten meditasyon yapıyordum, daha da çok yapmaya başladım. Günde en az birkaç saatimi meditasyona ayırıyorum.
◊ Geçen sene bu zamanlar Time dergisinin kapağındaydınız. Derginin “En Etkili Kişiler” listesine girdiniz. Biraz o günlere dönelim. Bu tarz şeylerin sizin için anlamı nedir? Neler hissetmiştiniz?
- Time dergisine kapak olmak çok büyük bir onurdu. Time’ın Amerikan ve dünya okuyucusunda yeri farklıdır. Derginin benim zihnimde de oldukça özel ve belirgin bir yeri vardır. Bu şekilde, kendi sektörüm dışında farklı
mecralar tarafından takdir edilmek çok anlamlı bir onaylanma hissi verdi. Ve bunun için gerçekten minnettarım...
HOLLYWOOD’DA ÇOĞU OYUNCU RESTORANDA ÇALIŞMIŞTIR
◊ Farklı platformlar tarafından onay almak ya da takdir edilmek, yapmayı planladığınız işleri yeniden gözden geçirmenize sebep oldu mu?
- Koronavirüs planlarımızın bir parçası mıydı? Bu yıl en fazla işimin olacağı yıldı. Bir film ve iki televizyon dizisi çekecektim. Dürüst olmak gerekirse şu anda bulunduğumuz noktadan bakınca neler olacağını kestiremiyorum. Eylül ayında “Killing Eve”nin çekimlerine başlamayı planlamıştık ama bilemiyoruz. Hollywood prodüksiyonları için çok ilginç ve zorlu bir noktadayız. O yüzden şimdilik anı yaşamaktan başka planım yok.
◊ “Killing Eve” yine oldukça lezzetli bir sezonla geri döndü. Bu sezon Kore Restoranı’nda çalışıyorsunuz. Yemekle aranız nasıl? Yemek yemeyi mi, pişirmeyi mi tercih edersiniz?
- Öncelikle gençlik yıllarımda restoranlarda çalıştığımı belirteyim. Hollywood’da çoğu oyuncu restoranda çalışmıştır. (Gülüyor) Yemek pişirmeyi seviyorum. Hele ki bugünlerde yemek pişirmek ve meditasyon favori aktivitelerim.
◊ Uzun soluklu işler yapıyorsunuz. “Killing Eve” de çok sevildi. Dizinin dördüncü sezonu da gelecek. Projeleri seçerken neler olabileceği hakkında tahmin yürütüyor musunuz?
- Tahmin edebilir miyiz ya da hayal edebilir miyiz projenin sevilip sevilmeyeceğini? Hayır, tahmin edemeyiz. Bu neredeyse imkansız. Projeye başlarken tüm doğru malzemelere sahip olsanız da tutmayabilir. Bazen zamanlama, bazen farklı faktörler etkileyebilir. Çalıştığım iki dizi de (Grey’s Anatomy ve Killing Eve) doğru zamanda doğru yaklaşımla ortaya çıktığı için son derece şanslı olduğumu söylemeliyim.
DİZİNİN ERKEN BAŞLAMASI UMARIM POZİTİF ENERJİ VERİR
◊ Dizinin üçüncü sezonu planlanan yayın tarihinden iki hafta önce başladı. Normalde bu dönemi basın turları ile geçirecektiniz...
- Evet.
◊ Özlediniz mi o tür etkileşimleri?
- Çok gergin bir nisan ayı yaşadık. Dizinin biraz daha erken başlaması umarım izleyicimizin bir müddet de olsa dikkatlerini dağıtmalarına yardımcı olur, onlara pozitif enerji verir.Basın turlarına gelince... Bu tarz video röportajlara alışmaya çalışıyorum. Covid-19’dan öğrendiğimiz şeylerden biri de aslında bir arada olmanın önemi, bunun bize iyi geldiği. İnsan ilişkilerinin önemini daha iyi kavradık. Bağlantı, fiziksel bağlantı, gerçekten bağlantı, göz teması, aynı havayı solumak...İnsanlarla konuşmak şimdi daha anlamlı, daha derin. En azından benim için öyle. Sanırım başkaları da aynı şekilde hissediyor. Baksana herkes teknoloji ile bağlantı kurabilmek, insanlara ulaşabilmek için çaba sarf ediyor.İlginç olan ne biliyor musun? Küresel olarak herkesin aynı şeylerle meşgul olması, aynı şeylerle uğraşması. Kiminle konuşsan aynı şeyleri duyuyorsun. “Yemek pişiriyorum”, “Çok stresliyim”, “Sıkıldım” ya da “Kendimle kalmak bana çok iyi geldi”. “Nasılsın?” dediğimizde insanların gerçekten nasıl olduklarını duyuyoruz artık, öyle değil mi...
LÜTFEN ARTIK SAĞLIK SETÖRÜNDE ÇALIŞANLARA DEĞER VERELİM
◊ “Grey’s Anatomy”de yıllarca doktor rolü oynadınız. Ön cephede hayatları pahasına çalışan sağlık çalışanlarıyla ilgili neler söylemek istersiniz?
- Covid-19’la alakalı şeyler olmaya başladığında “Grey’s Anatomy”nin hatta tüm medikal dizilerin ekipmanlarını hastanelere bağışlaması gerektiğini düşündüm. Bizim dizimizin depoları yatak, eldiven, maske, önlükle doluydu. Neden diyeceksin...
◊ Evet, neden?
- Diyelim operasyon sahnesi çekiyoruz. Aynı sahneyi 30 defa çektiğimiz oluyordu. Tek bir sahne için tüm günü harcayabiliyorduk. Her seferinde eldiven, önlük, maske değiştirdiğimiz için depolarımız tıka basa doluydu. Aklıma ilk gelen şey, bağış yapmaları olmuştu. Yapmışlar da zaten.Sağlık çalışanlarına gelirsem... Tüm kalbimle ve ruhumla aklımdalar. Dizimiz sayısız gence ilham verdi. Son 15 yılda “Grey’s Anatomy” sayesinde bu alana yönelmek istediğini söyleyen birçok genç oldu. Her duyduğumda “Umarım başarırsınız, çünkü seçilebilecek en onurlu meslek alanını seçiyorsunuz” dedim.Lütfen artık sağlık sektöründe çalışan insanlara gerekli değeri verelim.
TİYATRO OKULUNA GİTMEK KAZANDIĞIM İLK SAVAŞTI
◊ Belli bir kültürden gelen aileler çocuklarını doktor, mühendis, avukat olarak görmek ister. Asyalı anne babalar da o kategoriye giriyor değil mi?
- Evet, giriyor. Özellikle belirli bir jenerasyon.
◊ Ailenizin oyunculuğa başlamanıza tepkisi nasıl oldu?
- Allah’tan ailemde doktor var... Kız kardeşimin eşi doktor. Kız kardeşim ve erkek kardeşim bilimle uğraşıyor. Annemle babam “Grey’s Anatomy” döneminde çok mutluydu. Numara da olsa çocuklarını doktor olarak görüyorlardı. Konuya dönersem, benim savaşım 90’lı yılların başında başladı. Tiyatro okuluna gitmek, onların ne istediğimi anlamaları için kazandığım ilk savaştı. Saygılarını kazanmak, sanatla uğraşmak istemem, hayatımla ne yapmak istediğime benim karar vereceğimi anlamalarını sağlamak hepsi birer savaştı.
76’ncı Altın Küre Ödül Töreni’ni sunmak, tüm dünyanın gözleri önünde, o salonda aileme bakarak Korece teşekkür edebilmek... O anı nasıl ifade edebilirim bilmiyorum ama benim için çok derin bir andı...
İki Altın Küre kazanan tek Asya kökenli oyuncu olan Sandra Oh, aynı zamanda ‘en iyi kadın oyuncu’ dalında Emmy adaylığı kazanan ilk Asyalı aktris.
KORE KÖKLERİMLE GURUR DUYUYORUM
◊ Kore dizileri çok seviliyor. Türkiye’de de hatırı sayılır bir kitlesi var.
- Ben de izliyorum. Şunu söylemeliyim ki Güney Kore için muazzam bir dönem. Kültürel olarak, dünyada izledikleri politika, gösterdikleri liderlik muazzam.
Kore dizilerini de bayılarak izliyorum. Güzel zaman geçiriyorum o dizileri izlerken. Keza Kore filmleri de öyle.
◊ Kore’nin koronavirüse karşı aldığı önlemler de tüm dünyaya örnek teşkil etti...
- Tutarlı şekilde yorumlayabilir miyim bilemiyorum. Ama Kore hükümetinin tepki verme şekli oldukça önemliydi. Aynı tepkiyi Amerika’da göremiyoruz ya da İtalya’da. Amerika’nın olayı ele alma şekli ve sonuçları maalesef ortada.Tabii, Doğu mantalitesi ve Batı mantalitesini de hesaba katmamız lazım. Doğu bakış açısı, kavrayışı bireysel değil bütündür. Kanada’da doğup büyüdüm. Ailemden dolayı Doğu kültürü hep hayatımda oldu. Kanada’da büyürken fark ettiğim bireyselcilikti. Maalesef bütünü düşünmemek ve bireysel davranmak hayati konularda oldukça tehlikeli. Batıda bireysel ihtiyaçlar kolektif ihtiyaçlardan daha önemli. Özgürlük, kontrol altına alınmak istememek daha baskın. Bu farklı mantaliteler de sorunu ele almada etkili olmuş olabilir. Söyleyebileceğim tek şey Kore köklerimle gurur duyduğum.
Paylaş