Paylaş
◊ Lana, neden Brook Shields? Sizi bu hikâyeye çeken ne oldu?
- Lana Wilson: Brooke’un kitaplarını okudum, bu yüzden onun çok zeki ve çok komik olduğunu zaten biliyordum. Hatta o hayal ettiğimden daha zekiydi, daha komikti, çok daha kararlıydı. Onda ilk karşılaşmada görebildiğim cesaret ve korkusuzluk vardı. Belgeselle ilgili tek endişesi, yeterince derin olmayacağı ve yeterince katmanlı olmayacağıydı. Toplantıda bana bir USB verdi. “Bu, annemin onlarca yıldır topladığı şeyler. Daha yeni dijital ortama aktarıldı” dedi. İlk başta rastgele dosyalar vardı. Sonra Brooke’u 16 yaşında majör kostümü içinde, kanişlerle dans ederken ya da Brooke’un Ban Ki-moon tarafından Reagan Beyaz Sarayı’nda tanıtılma videolarını gördüm. “Pretty Baby” için basın turunda ve onu bir erkek talk-show sunucusuyla otururken gördüm. İçimden “Çok güzel, çok şehvetli, bununla gurur duyuyor olmalı” dedim. Bir yandan ise canlandırdığı rol için hayretler içerisindeydim.
İçine düştüğün o imkansız ikili çıkmazda kendimde bir şey fark ettim. Pek çok kadın yoluna devam etmek zorundaydı, aynı Brooke gibi.
◊ O arşivlerde başka neler dikkatinizi çekti?
- Lana Wilson: Arşivleri incelemeye başladığımda, Brooke ile annesi arasındaki karmaşık ilişkinin arşiv malzemesinde de oynadığını görebiliyordum. O bir insandan önce semboldü diye düşündüm. Kendi hayatı üzerinde kontrol sahibi olması onun için çok zordu.
Başından beri bir nesne olması için yetiştirilmiş bir kız olduğu, buna rağmen Brooke’un kendi zihninden, kariyerinden ve kişisel hayatından daha fazla ödün vermemekte ısrar ettiği gerçeği ortadaydı. Brooke’un kendisine yüklenen tüm beklentilere karşı savaşması, pek çok yönden çok dokunaklı, dikkate değer. Bu yüzden bu belgeseli yapmak istedim.
KENDİME SAVUNMASIZ OLMA İZNİ VERMEK İÇİN ÇOK ÇALIŞTIM
◊ Brooke, kariyerinizin bu noktasında belgesel hakkında söyleyeceklerinizi çok merak ediyorum.
- Brooke Shields: Elimden geldiğince dürüst olmayı her zaman yolculuğumun, büyümemin önemli bir parçası haline getirdiğimi düşünüyorum. Sadece dışarıya değil, sadece kendime. Bir kişi olarak kendime savunmasız olma izni vermek için bunun üzerinde çok çalıştım. Çünkü kapatılmak istemiyordum. İçinde bulunduğumuz sektör gerçekten, gerçekten sizi kapatılmaya hazırlıyor. Bunun kurbanı olmak istemedim.
Birçok kez bir belgesel yapmam için teklifler aldım ve hiçbir zaman doğru ekip gibi gelmedi. Doğru zaman ya da doğru ton gibi de gelmiyordu.
Lana ile tanışınca, onun son derece incelikli ve katmanlı bir şeyle başa çıkmak için uygun zekaya ve derinliğe sahip olduğunu düşündüm. Özellikle birçok kadının kendi deneyimlerinin hikâyemde yankısını bulabileceğini düşündüğüm bir hikâye olduğunu da biliyordum. Bu yüzden şu an doğru zaman gibi geldi.
◊ Bu projede müdahale etmek istediğiniz noktalar oldu mu?
- Brooke Shields: Açıkçası Lana’nın vizyonunu istediğim için çok fazla söz sahibi olmak istemedim. Sonucu etkileyen kişi olmak istemedim. Üniversiteye gitmek istiyordum. Bu yüzden Hollywood’dan uzakta yaşamak istedim. Belgesele koymak istediğim iyi şeyleri özenle seçmiş olsaydım, bu bir bakıma samimiyetsiz gelirdi.
Hepsinin görülmesi gerektiğini ve bunun benim için önemli olduğunu biliyordum. Bunların hiçbirini engellemek istemedim.
Brooke belgesele ‘evet’ dediği için gururluyuz
◊ George, Brooke’un hikâyesini beyazperdeye getirmeyi planladığınızda aklınızdan neler geçti?
- George Stephanopoulos: Günlük işimin merceğinden baktığımda, Brooke sıra dışı bir hayata sahipti. Bugün hiç kimse Brooke’un küçük bir kızken ve büyürken sahip olduğu şöhrete sahip olamaz. Aynı zamanda, bu çok evrensel bir hikâye. Bu filmde gösterdiğimiz her şeye baktığınızda, Brooke tüm bunları yaşadı. “Günaydın Amerika”da her sabah ele aldığımız şeyler; genç kadınların cinsel obje olması, sosyal medyanın toksikliği, eğlence sektöründeki sorunlar, çocuk sahibi olmanın, çocuk yetiştirmenin zorlukları ve bazen ne kadar zor olabileceği konusunda açık olmak...
Brooke’un iki saatlik yaşamında bir düzine konuşma var ve bu sayı kat kat artabilir. Ama beni bu hikâyede bu kadar etkileyen buydu. Aynı zamanda insanların hayatlarında her gün uğraştıkları şeylerin en güncel hikâyesiydi. İşte bu yüzden Brooke bu belgesele ‘evet’ dediği için ve bunu dünyayla paylaşabileceğimiz için çok gururluyuz.
KIZLARIMLA OLAN SON SAHNE BENİ MAHVETTİ
◊ Lana, filmi nasıl yapılandırmaya karar verdiniz?
- Lana Wilson: Ana tema Brook’un hayatı boyunca bir güç kazanması olduğu için, ilk bölümün ‘Brooke’ olduğunu düşündüm. Ona görünüşünün sahip olduğu en büyük güç olduğu söylenmeye başlandı. Daha sonra Brooke’un bunun bir illüzyon olduğunu, sahip olabileceği başka tür güçler olduğunu fark etmesine odaklandık. Ve böylece, birinci bölüm onun bir fikri olduğunu, içgüdüleri ve önemli düşünceleri olduğunu fark etmesiyle bitiyor. Sonra ikinci bölüm, Brooke fikirlerinin bir sesi olduğunu buldu. Onları kullanmak duyurmak istediğini buldu. İkinci yarıda sert bir kültürel ortamda fikirlerini net şekilde kullanmaya başladı. Aradaki tüm noktaları gerçekten güçlü bir şekilde birleştirebileceğimiz harika bir iki kale direği hikâyeye destek oldu.
◊ Bu süreçte siz neler hissediyordunuz Brooke?
- Brooke Shields: Yaptığım her şeyi bir oturuşta ilk kez görüyordum. Orada oturup kariyerimin tamamını izlemek ve hâlâ gelecek için çok heyecanlı olmak inanılmaz bir şey. 90 yaşında değilken sana böyle bir şey yapılmış olması güzel. Ama bu benim için çok büyük bir parçaydı. Sahip olduğum şey elimden bir şekilde alınacak diye çok korktum ve bunu düşünmek istemedim. Ekranda gördüğüm kadını izlemek ve yeteneğimin farklı yönleriyle gurur duyabilmek, aileme sahip olmak paha biçilemez bir şey. Özellikle kızlarımla olan son sahne, beni mahvetti...
Paylaş