JamIe Foxx
◊ Karantina sürecinde birçok kişiden önemli saydıkları birçok konuyu yeniden değerlendirdiklerini duydum. Sosyal hayatımızın sınırlı olduğu bu dönemden siz neler öğrendiniz?
Jamie Foxx: Ailemle geçirdiğim içten bir zaman dilimi oldu. Covid döneminde kız kardeşimi kaybettim. Bütün aile bir araya geldik ve birbirimizi gerçekten ne kadar sevdiğimizi anladık. Bu süreçte ayrıca üç film yazdım. Önceden aklıma fikirler gelirdi ama oturup geliştirmeye fırsatım olmazdı. Karantina, bana zaman ayırıp yazma fırsatı verdi. Üç projenin ikisini sattım bile.
Bu süreç, benim için derinden düşündüğüm ve kendimi sıfırladığım bir dönem oldu aynı zamanda. Bilgisayarı yeniden başlatmak gibi. Yapacak çok işimiz var, iyileştirmemiz gereken çok fazla yara var. Büyük, çok büyük görevlerle karşı karşıyayız. İnsanlığa meydan okunuyor. Bizler, insanlar boyun mu eğeceğiz, yoksa en iyisini yapmak için uğraşacak mıyız?
Ben Covid süresince insanların kötü yönlerini değil, iyi yönlerini görmeye başladım. Karşımızdaki kişilerin sevmediğimiz taraflarını görmekle o kadar meşgulüz ki, ben ve ailem tüm bunları boş verme kararı aldık. Artık sadece insanların sevdiğimiz yönlerine odaklanacağız.
◊ Kız kardeşinizle ilgili sosyal medya paylaşımınızda “hayatını kaybetti” yerine “geçiş yaptı” demeyi tercih ettiniz. Biraz bu konu hakkında konuşmak istiyorum. “Soul” adlı yeni animasyon filminizde de “bedenin ölümü-ruhun doğuşu” konusu işleniyor...
- Kız kardeşime her baktığımda bir ışık görüyordum. Down sendromlu olmasına rağmen dünyamızı aydınlatırdı. Böyle bir kayıp olduğunda aile olarak üzülüyorsun ama bize bıraktığı keyifli zamanları düşününce ölümü farklı görüyorsun. O şimdi güzel bir yerde tam olarak burada yaptığının aynısını yapıyor, insanları güldürüp iyi hissetmelerini sağlıyor.
OYUNCAK DÜKKANINDAKİ ÇOCUK GİBİYDİM
◊ Bu film ya da yaşadığınız deneyimler, arzularınızın gerçekleşmesine dair perspektifinizi etkiledi mi?
- Kendi deneyimlerime göre söyleyebileceğim kadarıyla her şeyin bir bedeli var. Başarı, ödenmesi gereken bir bedelle gelir. Başarısızlığın da bir bedeli vardır. Hedef ne kadar büyükse bedel de o kadar büyüktür. Başarı büyükse, bedeli de o ölçüde büyüktür. Biz her zaman fazlasını isteyen yaratıklarız. İstediğimiz yere vardığımızda çıta daha da yükselir. Soru, ne zaman durmamız gerektiği! Konuyu filmle birlikte cevaplarsam bazen ihtiyacın olana sahipsindir. Daha fazlasını kovalamayı bırakıp sahip olduğunla mutlu ve memnun olmak da bir başarı...
◊ İki kızınız var, istedikleri her şeye sahip olabilirler. Onlara sahip olduklarıyla mutlu olmayı ve sürekli daha fazlasını istememeyi nasıl öğretiyorsunuz?
- Covid döneminde kendim ve kızlarımda tanık olduğum ve öğrendiğim şey; en büyülü anların en basit anlar olduğu. Sadelik... Tropikal bir yerde, en lüks otelde herkesin size hizmet etmesi değilmiş en büyülü anlar... Sadece evde olmakmış. Birlikte yemek pişirmek, birlikte vakit geçirmek, Monopoly oynamak... O anlar geçirdiğimiz en güzel anlardı. Salgın süresince o basit şeylere değer vermeyi daha çok öğrendik.
◊ Yoğun çalışıyorsunuz. Muazzam bir kariyeriniz var. Bir tarafta sizi bekleyen setler ve uzun çalışma saatleri diğer tarafta evde annelerini bekleyen iki kız çocuğu. Nasıl dengeliyorsunuz bu iki önemli rolü?
- Hayattaki en büyük arayışım ne biliyor musun... Denge! Birçok insan özellikle çalışan anneler bu dediğimle ilişki kurabilir çünkü bir yandan çocuklarınızla olabildiğince çok şey paylaşmak istiyorsunuz ama aynı zamanda emek vermeniz gereken bir kariyeriniz de var. Sete gitmeniz gerekiyor, çünkü insanlar seni bekliyor. “Wonder Woman”ın çekimleri 8 ay sürdü. Yorucu, uzun ve zahmetli bir çekim süreciydi. Bazı anlar var ki... Bir sabah kızım okul konserini dinlemem için onunla okuluna gitmemi istedi, “Diğer anneler gibi önce okula gelip sonra işe gidemez misin?” dedi.
◊ Prenses Diana hakkında çekilecek yeni filmde (Spencer) başroldesiniz. Nasıl gidiyor Diana rolü için hazırlıklarınız?
- Her şeyden önce “The Crown”a takıntılı bir izleyici olduğumu söylemek istiyorum. Çok zekice yapılmış bir dizi.
Hazırlıklarım ne aşamada... Diana’nın röportajları ile yatıp kalkıyorum. Sesi sürekli kafamda çınlıyor. Onu içsel olarak hissedip taklit etmeden tüketiyorum. Diana’yı tanımak istiyorum, Diana’yı hissetmek istiyorum. Onun sadece fiziksel özelliklerini yansıtmak istemiyorum. O yüzden hazırlığım öncelikle duygusal yönlerle başladı. Zaten yönetmenimiz Pablo Larrain elindeki materyallerle oyuncuları eğitmekle ilgilenmeyen bir yönetmen. Pablo gerçek bir şiirsel kaşif. Onunla rüya gibi bir yolculuğa çıkmak için sabırsızlanıyorum.
◊ Filmle ilgili neler paylaşabilirsiniz?
- Film, Diana’nın hayatındaki üç önemli güne odaklanıyor. Başka ayrıntı yok. Yeni bir bilgi yok. Film, Diana’nın hayatındaki üç günlük bir dönemin hayal edilmesi gibi. Belki de her şeyin onun için en ağır hale geldiği dönem. Ve bu gerçekten içsel bir deneyim. Belki de bu yüzden kendimi Diana’ya olabildiğince açmaya çalışıyorum.
◊ Diana rolünü sizin oynamanız, sosyal medya üzerinde tartışmaları da beraberinde getirdi. İnsanların dedikleri sizi etkiliyor mu?
- Ben de onlar gibi hissediyorum. Yapıp yapamayacağıma karar vermeye çalışıyorum. (Gülüyor) Temelde anlıyorum aslında onları. Bir karakter yaratırken gerçekten o kişiyi anlamaya, vücuduna girmeye çalışıyorsun. Sadece kostüm giyip ya da peruk takıp karaktere girmiyorsun. Oynadığın kişi oluyorsun. Söylenenleri ciddiye almamak önemli ama Kristen olarak bakınca bile “Tanrım, oldukça önemli bir mesele, bunu mahvetmek istemiyorum!” diyorum. Sanırım bu tür gerilimleri ve dayatılan baskıları hafifleten tek şey, elimden gelenin en iyisini yapmak ve kendimi işime adamak. Sahip olduğum her şeyle rolüme bağlı olduğumu taahhüt edebilirim. Bunun ötesinde söyleyebileceğim başka bir şey yok.
Amy Adams◊ Bugüne dek birbirinden çok farklı karakterleri canlandırdınız. Sette oynadığınız zor rolleri izlerken biz de yaşıyoruz. Sorum şu, ağır rollerden sonra etkisinden kurtulmak için uyguladığınız bir rutin var mı?
- Kural koymayı deniyorum. Komik, çünkü “Hillbilly Elegy” filmi gelmeden önce çok daha hafif bir rol oynama niyetindeydim. Komedi yapmak istiyordum mesela. “Toksik olmayan, hasarsız bir karakter bulamaz mıyım?” derken bu proje geldi. Ron (Howard) ile konuştum, kitabı okudum. Sonra “Sanırım karanlık bir yere geri gidiyoruz” dedim. Bu tür karakterler tabii ki zor oluyor. Kendimce koymaya çalıştığım kurallarım var. Mesela ara vermek. Bende iki farklı mod var. Birincisi çalışırken gerçekten işe odaklanmak, diğeri ise çalışmıyorsam kapatma tuşuma basmak. Eşim de “Ya açıksın ya da kapalısın” der. Yani hiçbir şey yapmamakta çok iyiyimdir. Bunun faydalı olduğunu düşünüyorum, çünkü gerçekten fişi çekebiliyorum.
◊ Nasıl çekiyorsunuz o fişi? Bir örnek verebilir misiniz?- Mesela telefonunu kaybeden ama bulmak için kılını kıpırdatmayan birini düşün. Ben o kişiyim. “Tamam işte, evren bana fişi çekme zamanı geldiğini söylüyor, bu bir işaret” derim ve kendimi kapatırım.
ANNE OLMAK DAHA ÖNEMLİANNE OLMAK DAHA ÖNEMLİ◊ Eşiniz Darren Le Gallo’dan bahsettiniz biraz önce. Sizin gibi büyük kariyere sahip biriyle evli olmak nasıl, anlatır mısınız biraz?
- Kızım ve kocamla yarattığım ailem, benim köküm. Beni ayakta tutan, bana amaç veren şey. Onlar her gün kalkıp işe gitmemin nedeni. Her zaman koşulsuz yanımda olanlar. Onlarsız bir şey yapmanın çok zor olacağını düşünüyorum. Çünkü bana güvende olduğumu hissettiren de onlar. Kendime meydan okuma sebeplerim de onlar, çünkü kendimi zorlamamı sağlıyorlar. Eğer başarısız olursam, yanımda olacaklarını biliyorum. Bu yüzden her şeyi onlarla denemek çok rahatlatıcı.◊ “Ailem benim köküm, beni ayakta tutan şey” diyorsunuz. Anne olmak, profesyonel iş hayatınızı nasıl etkiledi?- Anne olmak oyuncu olmaktan daha önemli bence. Yaptığım işi seviyorum ve böyle bir işe sahip olduğum için minnettarım. Ama işimi kızım için bir an bile düşünmeden bırakabilirim.PANDEMİDE AİLEM VE SEVDİKLERİM HAYATIMIN ODAK NOKTASI OLDU
◊ Covid döneminin size etkileri ne yönde oldu?
- Şahsen bu dönemde çok fazla uykusuzluk yaşadım. Eşim haberleri izlememem gerektiğini söylüyor ama haberleri takip etmeden yapamıyorum. İzlediğim her türlü olumsuzluğa rağmen umutluyum. Pandemi sonrası hayatımızı gerçekten merak ediyorum. Covid’le birlikte benim hayatım oldukça küçüldü. Aileme daha çok odaklandım. İnsanlarla daha önce hiç yapmadığım kadar iletişim kurmaya çalışıyorum. Kız kardeşlerimle, erkek kardeşlerimle, yakın arkadaşlarımla ilişkimin güçlendiğini hissediyorum. Ailem ve sevdiklerim hayatımın odak noktası haline geldi. Umarım böyle de kalır.◊ Bu dönemde fiziksel olarak daha iyi olabilmek için neler yaptınız?- Sağlıklı yaşam konusunda daha iyi olmalıyım. Üzerinde çalışmam gereken konulardan biri uyku. Korkunç bir uyku rutinim var. Televizyon izlerken kanepede uyurum. Üzerinde zaman harcayıp öğrenmem gereken bir şey uyku rutini.◊ Neredesiniz şu anda?- Los Angeles’ta prodüksiyon ofisimdeyim. Marttan beri ilk defa ofise geldim.◊ “Hillbilly Elegy” gerçek bir hikaye. Sizin oyunculuğunuz da, Glenn Close’un performansı da çok beğenildi. Sarhoşu oynamak için içki içmeye, bağımlıyı oynamak için uyuşturucu kullanmaya gerek yok. Siz “hasarlı rollerin kraliçesi” olarak bağımlı bir anneyi portrelerken nelere dikkat ettiniz?-Bu filmde bağımlılığın sonuç olarak görülmemesinden emin olmak istiyorum. Mantıklı geliyor mu söylediğim? Bağımlılığın kendisinden çok, neden olan ve körükleyen derin sorunlara dalmalıydım önce. Kendinden şüphe duyması, hayal kırıklığı, sorunlarından kaçmak için kendi kendine ilaç alması... Sonuçtan önce sebeplere gidip karakteri yarattım. Ve benim için rollerde önemli olan bir diğer şey de karaktere empatiyle yaklaşmak.◊ Gerçek ‘Bev’ ile tanıştınız mı?- Tanıştım. Cesareti, benimle tanışma ve konuşma isteği beni çok etkiledi. Çünkü hayatının bir bölümünü anlatıyoruz. Yüzleşmek onun için zor olmalı. Hayatın diğer tarafına geçmeyi başarmış ama hâlâ uğraşıyor.‘PENCEREDEKİ KADIN’DAGİZEM İÇİNDE GİZEM VAR◊ Diğer filminiz “Woman in the Window”un (Penceredeki Kadın) vizyon tarihi pandemi nedeniyle ertelendi...- Evet
.◊ Filmden bahseder misiniz?
◊ Neredesiniz şu anda?
- Berkshires’deyim. Boston’da, Adam McKay’ın “Don’t Look Up” filminin çekimlerindeyim.
◊ Sağlıklı ego ile narsistlik, kendini beğenmişlik arasında ince bir çizgi var. Filmde sizin canlandırdığınız Dee Dee ile James Corden’in karakterinde bu ince çizgiyi görüyoruz. Sizin bu iki terimle ilişkinizi sorarak başlamak istiyorum. Çünkü “Büyük oyuncuların büyük egoları olur” derler...
- Şov dünyasında tanıdığım insanların çoğu yüksek egolu hatta narsist gibi görünebilir. Aslında o tavırların hepsi devasa bir güvensizliğin örtüsüdür. Birçok aktörün “Aslında çok utangaç biriyim” dediğini duymuşsundur. Yalan söylemiyorlar. Sahne onlara hayatta yapamadıkları şeyleri yapabilme fırsatı veriyor.
◊ Dee Dee’yi oynamak nasıldı?
- Büyük bir narsisti oynamak çok eğlenceliydi. Son yıllarda Amerikan siyasi hayatına bakarsanız, narsisizm konusunda çok iyi bir örnek olduğunu görürsünüz! (Gülüyor) İlham almak için uzaklara gitmeme gerek yoktu. Hiç zor değildi. Narsistlerle dalga geçmek kolaydır. Kendileri hakkında abartılı hisleri olan bu insanlar şeffaf ve komiktirler. Dee Dee bir tür diva. Keşke ben de odaya adım attığımda varlığımı hissettirebilsem onun gibi. Maalesef öyle bir özelliğim yok. (Gülüyor)
◊ Siz de sinemanın divasısınız!
- Kendimi çalışan bir oyuncudan başka bir şey olarak hiç düşünmedim.
◊ Koronavirüsle başlayalım. Salgın başladığında İrlanda’da film çekimindeydiniz. Diğer yapımlar gibi sizin setiniz de durduruldu. Neler yaptınız o dönemde?
- Açıkçası bir salgına minnettar olmam mümkün değil ama yarattığı araya minnettar olabilirim. İlk filmimi yaptığımdan beri aralıksız çalışıyorum. Tamam, çalışmak harika. Çalışırken kapalı bir kutuyu deneyimlerle doldurdum. Ama neler yaşadığımı ya da neler öğrendiklerimi gerçekten düşünmek için zamanım olmadı.
Karantinanın ilk iki haftası biraz dokunaklıydı, çünkü o kapalı kutuyu açıp içindeki her şeyle yüzleşmem gerekiyordu. Aralıksız çalışmanın bana kattığı gelişmeler için minnettarım. Öğrendiklerimi karantinada özümseme fırsatı bulduğum için minnettarım. Galiba bu dönemin bana kattığı en önemli şey, kendime karşı nazik olmayı öğrenmek ki bunun bir ders olduğunu düşünüyorum.
◊ Sağlığınız için nelere dikkat ediyorsunuz?
- Vitamin filan almıyorum. Muhtemelen almalıyım. Sağlıklı olmayı öğreniyorum. Yogaya başladım. Güne dans ederek başlıyorum. Dans güne enerji getiriyor. Sağlıklı bir vücuda sahip olmak ayrıcalık, o yüzden vücudumu çalışır bir halde hareketli tutmaya çalışıyorum.
ARKADAŞIM YOK
◊ 2020 gerçekten zorlu bir yıl oldu. Kış aylarının gelmesiyle koronavirüs vakalarında yeniden hızlı bir artış başladı. Bu garip dönemde ruh ve vücut sağlığınızı korumak için neler yapıyorsunuz?
Goldie Hawn: Biz birçok kişiye göre çok daha kolay geçiriyoruz bu dönemi. Çok katlı bir apartman dairesinde yaşamıyoruz. O nedenle bazı yönlerden oldukça rahatız. Gayet iyi idare ettiğimizi söyleyebilirim. Ama içinde bulunduğumuz duruma bakınca gerçekten üzülüyorum. Bazen etrafıma bakınıyorum, “Aman Tanrım herkes maske takıyor, şu anda içinde yaşadığımız dünya gerçek dışı” diyorum.Vücut sağlığımızı korumak ve sağlıklı kalmak için yapmamız gereken her şeyi yapıyoruz. Ama asıl önemli olan sağlıklı bir zihin, çünkü hepimizi merkezimizden uzaklaştıran asıl yer zihin. Ortada dolaşan bir endişe var. Endişe korkuyu getiriyor, korku öfkeye sebep oluyor. Kafamızda uçuşan birçok duygu var ve insanlar bu duyguların üstesinden gelemiyor, bu duygularla başa çıkamıyor. Her şeyin yanı sıra bir de okul sorunu var. Ama her şey bitecek. Böyle kalmayacak.
◊ Endişe, korku, öfke gibi duygularla başa çıkamayanlara neler tavsiye edersiniz?
Goldie Hawn: Zihninizi olumlu şeylerle doldurmayı deneyin. Genelde hayatımızın olumsuz ve negatif alanları üzerinde düşünürüz değil mi? Beyin bundan hoşlanır. Beyin negatifi sever. Beyinde negatif önyargı vardır. Bizim istediğimiz, bu duruma karşı gelmeye çalışmak. Bu demek oluyor ki sizi gerçekten iyi hissettiren şeyler neler, önce bunları bulmalısınız. Bazen müzik, bazen çocuklarınızı kucaklamak, bazen yürüyüşe çıkmak, bazen doğada olmak, bazen eğlenceli film izlemek, bazen şiir okumak... Beynini neyle beslersen, aslında onu ortaya çıkarıyorsun.
Sürekli olumsuzlukları düşünmek daha fazla sorun, daha fazla endişe ve daha fazla korku yaratıyor. Bu basit kuralları bilmek zorundayız, çünkü karar verebilen bir beynimiz var. “Bunu yapmayacağım” deyince dinleyen bir beynimiz var. Kendimize yardım etmek için neler yapabileceğimizi anlamanın yolunu bulup önce kendimize sonra etrafımızdaki insanlara olabildiğince ışık tutmalıyız.
ÇOCUKLARIMIZIN ARTIK KENDİ AİLELERİ VAR
◊
◊ Yaşadıklarınızı anlatan “The Loudest Voice” dizisini ve “Skandal” filmini izledik. Öncelikle şunu sormak istiyorum; sahip olduğunuz dayanma gücü ve cesaret nereden geliyor?
- Kredinin bir parçasını yetiştirilme tarzıma vermeliyim. Ailem her zaman dik durmayı öğretti bana. Daha anaokulundayken yanlış gruba yerleştirildiğim için kendimi savunduğumu biliyorum. Beni okuma bilmeyen çocukların grubuna koymuşlardı ama ben okumayı biliyordum. Israrcı bir çocuktum, o gün üç kez öğretmenin masasına gittim. Her seferinde beni geri gönderdi, “Yerine otur” dedi. Eve koştum, anneme anlattım. Okulu aradı, ertesi gün doğru gruptaydım. Bence etkili bir hikaye, çünkü eğer yanlış grupta kalsaydım eğitim hayatım farklı yöne kayabilirdi.
◊ Temmuz 2016’da dünyanın en güçlü adamlarından birini cinsel taciz suçlamasıyla dava ettiniz. Bunu yapmak kolay mıydı?
- Zirveye ulaşmak için 25 yıl kendimi çalışmaktan öldürdüğüm bir kariyerin benden alınacağını ve bunun benim seçimim olmayacağını anladığımda başka şansım yoktu...
İMZALADIĞIM GİZLİLİK ANLAŞMASI NEDENİYLE HÂLÂ KONUŞAMIYORUM
◊ Roger Ailes yargılanmadan öldü. Öfkeli misiniz?