Bu aralar bir markete girdiğimde en çok zeytinyağı raflarının önünde oyalanıyorum. Tüm şişeleri tek tek inceliyorum, etiketlerini okuyorum, fiyatlarına bakıyorum. O güzelim şişelere kayıtsız kalmak mümkün değil.
Evde ihtiyaç olsun olmasın her hafta değişik bir şişe zeytinyağı alıyorum. Sırf güzel göründükleri için. Hani insan aynı nedenlerle süslü kutularda kremler, parfümler alır ya, onun gibi bir şey. Mutfak zeytinyağı şişesinden geçilmiyor. Zeytinyağı pek çok insan için bir anda arzu nesnesine dönüştü.
Eskiden orta üst sınıfın emeklilik hayallerini bir bağ alıp, şarap üretmek süslerdi. Şimdi bir zeytinliğe sahip olup, zeytinyağı üretmekten bahsediyorlar. Benim kafamda da zeytinyağı ile şarap aynı yerde duruyor. Belki hemen hemen aynı iklimde yetiştiklerindendir. Şimdi çok özlediğim bir arkadaşımın Üzüm adında bir köpeği vardı ve ben nedense hayvana Zeytin der dururdum.
Türkiye’de zeytinyağı üretimle kıyaslanırsa hálá çok az tüketiliyor ama piyasa bu kadar çeşitlenmiş ve hareketlenmişken tüketim rakamlarının yükseleceği kesin. Eskiden olsa bir şişe zeytinyağı alınır, salataya, yemeğe, kahvaltıya hep aynı yağ kullanılırdı. Bugün gidip market raflarında duran o ince uzun, son derece cezbedici şişelerin etiketlerine bir bakın. Tıpkı şarapta olduğu gibi tadını ve nerelerde kullanılması gerektiğini, hangi bölgenin mahsulü olduğunu, nasıl saklanması gerektiğini anlatan metinler bulunuyor üzerlerinde.
Örneğin Tariş’in İlk El isimli zeytinyağını ele alalım. Bakın etiketinde ne yazıyor: ‘Edremit yöresinin elle toplanan yağlık zeytinlerinin, soğuk sıkma yöntemiyle sıkımından sonra filtre edilmeden şişelenmiştir. Bir yıl içinde tüketilmesi gerekir. Yoğun meyve tadının ve aromasının ortaya çıkması açısından özellikle soğuk tüketimde önerilmektedir.’
Bir de Komili Taş Baskı’nın etiketine bakalım: ‘Ayvalık yöresi zeytinlerinin, eski tip taş baskı yöntemi kullanılarak ezilmesi ile edilir. Yumuşak ve buruk lezzeti vardır.’
Asit oranına, keramik veya cam şişesine, lezzetine, sıkma yöntemine, organik olup olmadığına, hasat zamanına, zeytinin toplandığı yöreye göre değişim gösteren ve farklı isimler alan, farklı markalara ait onlarca zeytinyağı var. Ben şimdi salataya ayrı, zeytinyağlılara ayrı, kahvaltı sofrasına koymak için ayrı zeytinyağları kullanıyorum. Eee, tıpkı şarapta olduğu gibi, her yemekle her zeytinyağı gitmiyor.
Anti selülit jean yaptılar
Aloe Vera’lı tişört ve antibakteriyel iç çamaşırından sonra anti selülit jean de yaptılar. Bir Portekiz markası olan Enter Salsa, geçtiğimiz hafta indigo jeanlerinde selülite iyi gelen retinol, balık yağı ve mentol karışımından oluşan bir tonik kullandığını ve kadınlar üzerinde denediğini, iyi sonuçlar aldığını açıkladı. Ardından New York merkezli jean markası FRx’ten bir haber geldi. Kadınların kalçalarını nemlendiren bir pantolon ürettiklerini açıkladılar. Kumaşta bolca E vitamini kullanılmış. Bu iki mutluluk verici haberden sonra New Yorklu dermatolog Dr. Paul Jarrod Frank de bir açıklama yaptı: ‘Eğer giydiğiniz pantolon yeterince sıkı olursa bir miktar gelişme kaydedilebilir.’ Bakalım selülit tedavi eden jean pantolon Türkiye’de ne zaman üretilecek.