Kesinlikle alışveriş yapmaya değil. Elbette gitmişken alışveriş yapılabilir ama yola sırf burada alışveriş yapmak için çıkmak çok anlamsız.
Dört katlı bu mini AVM’nin girişi moda, bir alt katı genç, onun altı pazar, en alt katı ise ev ve teknoloji olarak düzenlenmiş. Mağazaların büyük bölümü çok geniş, dolayısıyla her katta öyle onlarca marka yok. Alternatifler sınırlı. Hatta pek çok sektörün tek bir temsilcisi var. Girişteki moda katı, Network, Fabrika, YKM gibi çalışan kadın ve erkeklerin ihtiyacını karşılayacak markaları barındırıyor. Genç katı, uygun fiyatlı hızlı moda markalarını biraraya toplamış. Mango, H&M, Koton, LCWaikiki gibi. Rezidans fiyatlarının 1 milyon dolardan başladığı bir yerde kim Adil Işık ya da LCW’den alışveriş yapar merak içindeyim. Çarşının güneş ışığı alan iki katı var: Giriş ile girişin üstü. Akıllıca bir kararla giriş üstünü yemek katı yapmışlar. Düzenlemesi çok ferah, hatta bir alışveriş merkezinde olduğunuzu unutturuyor. Daha ziyade otel lobisi ya da yeni tabirle lounge gibi. İnsanı yoran bir uğultu da yoktu. Çaresizlikten veya aniden bastıran açlıktan değil, gerçekten burada yemek yemek için gidilebilir. Bunu elbette çevrede çalışan ya da oturanlar için söylüyorum. Pazar katındaki fikir iyi ama, mükemmel bir maket hissi veriyor. Bir sinema filminin seti gibi. Burada bir Kiler market, Malatya Pazarı, Kafkas Kestane, manav, Kav İstanbul isimli şarap mağazası, çeşit çeşit bal satan bir mağaza ile aktar var. Bir de ikinci bir “food court” yapılmış. En alt katta olduğundan tıpkı Metro City’nin yemek alanı gibi, uğultulu ve hafif klostrofobik. Üst kattaki yemek bölümüne kıyasla daha “halk işi”. Bu arada, çatıdaki izleme terasına çıkan asansörler ile bilet gişesi, girişin üstündeki yemek bölümünde bulunuyor. Daha çok turistler tarafından ziyaret edileceği düşünüldüğünden, gişenin olduğu tarafa turistik ve hediyelik eşya satan mağazalar konuşlandırılmış. İstiklal Caddesi’nin yerlilerinden Panter Kırtasiye de buraya bir mağaza açmış. Ama o da daha ziyade hediyelik ürünler satıyor. Netice itibariyle, Sapphire Çarşı beni şaşırttı. Bu her bakımdan rekortmen gökdelende yaşayacak olanları düşününce daha üst-orta sınıf, hatta lüks bir alışveriş ortamı olacağını düşünmüştüm. İç tasarım bu izlenimi veriyor ama marka dağılımı tamamen aksini söylüyor. Siz de, çatıdan 360 derece İstanbul manzarası görmek için gidebilir (biletler 15 lira), gitmişken alışveriş yapabilirsiniz.
Festivali size mi sandınız
Sapphire Çarşı’da bile tespit ettim ki, bizim alışveriş festivali Ortadoğu ülkelerinden büyük ilgi görüyor. Alışveriş yapan pek çok yabancı turist görüyorum. Bu durum festivalin sadece yabancılar için olduğuna dair bir algı yaratmış olabilir mi acaba? Aksi halde geçen gün Nişantaşı’nda başıma geleni nasıl izah edebiliriz? Efendim, mağaza ismi elbette vermeyeceğim ama anlı şanlı markalardan birinin satış görevlisi, Shopping Fest nedeniyle nasıl bir indirim ya da kampanya olduğunu sorduğumda; “Siz neden üstünüze alınıyorsunuz ki, festival yabancı turistler için” dedi. Buyrun bakalım. Sektörün çalışanlarına bile anlatılamamış demek ki festival. Neyse artık kısmetse seneye...
Ayıplı mal ve ayıp mal
Kaç kere söyledim üstünde ne yazdığını bilmediğiniz şeyleri alıp giymeyin diye. Bir ara İstanbul sokaklarında İspanyol De Puta Madre’nin markasının tişörtlerini giyenlerde patlama yaşanmıştı da, ne anlama geldiği, küfür sayılıp sayılmadığı üzerine uzun tartışmalar yaşanmıştı. Hadi şimdi İngilizce’yi artık az çok herkes anlayabiliyor. Önümüzdeki tehlike Çince. Son haber Antalya’dan. Yönetici Mehmet Çobanoğlu, gitmiş bir mağazadan kazak almış. Kazağın üzerinde Mod Pimp yazıyormuş. Giydiğinde görenler, özellikle de yabancı turistler dalga geçmeye başlayınca uyanmış duruma. Zira mod pimp, İngilizce’den şık pezevenk ya da pezevenk modası diye çevrilebilir. Çobanoğlu hemen gidip kazağı değiştirmek istemiş ama mağaza yetkilileri kabul etmemiş. Bunun üzerine dava açılmış da kazak öyle geri alınmış. Gerekçe, ayıplı mal satmak. Ayıplı mal, kusuru olan mal demek. Burada söz konusu olan ayıplı değil ama belki ayıp mal olabilir. Tekrar söylüyorum, üzerinde ne yazdığını bilmediğiniz şeyleri alıp giymeyin.
ORADA NELER OLUYOR
Soyunma kabininde uyuyan adam istiyoruz
Soyunma kabinleri bizde alışveriş eylemenin en az kıymet verilen alanı. Sanırım kimsenin, sırf soyunma kabini yüzünden satın alma eyleminden vazgeçeceğini düşünmüyor mağaza sahibi ya da yöneticileri. Çoğunun askı sayısı, ışıklandırması yetersizdir. Oturacak bir şey bulamayabilirsiniz. En kötüsü ayakkabınızı çıkarmaya korkarsınız, çünkü yerleri çok kirlidir. Sık sık kabinlerin içinde toz yumakları uçuştuğuna şahit olurum. İçinde ayna olmayan soyunma kabinleri bile vardır ki, bunun bir satış stratejisi olduğunu sanıyorum. Sizi zorla dışarı çıkarıyorlar ki, üstünüzdekini beğenmeseniz bile satış görevlisi sizi almaya ikna etsin. Fotoğraftaki soyunma kabinleri Viyana’da bulunuyor. Küçük jestler ile yaratıcılığın alışverişi eğlenceli hale getirdiğinin ispatı. Uyuyan adam ile şehir manzarası, Park isimli mağazaya ait. Mondscheingasse sokağındaki Park, güncel tasarımcılara ait erkek ve kadın giysileri, aksesuvarları satıyor. Genç tasarımcılara, kendilerini gösterme fırsatı tanıyorlar. Her yerin bembeyaz olduğu bir mekan. Böylece sadece tasarımlara konsantre oluyorsunuz. Şu romantik havalı soyunma kabininin fotoğrafı ise Ketty Perry’nin en sevdiği mağazalardan birinde, yine Viyana’da çekildi. Viyana’dan çıkıp dünyanın pek çok yerine yayılan Leha Hoschek, geleneksel Avusturya giysilerinden esinlenen elbiseler tasarlıyor. Tarzını kadınsı retro olarak tanımlıyor. Ketty Perry, hani şu 1950’lerden fırlamış Pin Up kızları gibi göründüğü elbiseleri Lena’dan alıyor. Özetle: Biz de böyle soyunma kabinleri istiyoruz.
FESTİVALDE BU HAFTA
Her çarşamba yüzde 40
Bu ay her çarşamba akşamı addresistanbul’da yüzde 40’a varan indirim var. Evinizin ihtiyaçlarını Latin caz müzik eşliğinde ve daha uygun fiyatlara karşılayabilirsiniz.
Yarışma başladı
Altınbaş, İstanbul Shopping Fest’e özel bir yarışma düzenliyor. Facebook sayfasında Altınbaş’ın gözde koleksiyonlarından İstanbul koleksiyonunu en çok paylaşan kişi koleksiyona ait pırlantalı altın bilekliği kazanıyor.
Galata butiklerinde haftasonu
Yarın ve pazar günü Galata butikleri gece 22.00’ye kadar açık. Atelier 55, içinde bulunan kafede Lilbitz Casual’ın hazırladığı özel bir menü sunacak. Caio dondurmalarının sahibi Govanni dondurma servisi yapacak. Müzikler ise 18.00’den sonar DJ Igal Bicaco’ya emanet edilecek.
VİTRİNDE GÖRDÜM
Retro koleksiyon
Bu yıl Coca-Cola’nın 125. yılı. Bu nedenle Türkiye’de ilk defa lisanslı ürünlerini satmaya başladı. Koleksiyon, retro meraklıları için şekerci dükkanı gibi. Üzerinde kocaman marka logosu bulunan şeyler satın almaktan ya da kullanmaktan hoşlanmam fakat, bunların büyük kısmı pop-art objesi gibi. İçlerinde teneke veya ahşap mutfak eşyaları, kırtasiye malzemeleri, çanta ve tekstil ürünleri var. Üstelik hepsi, yine nostaljik bir kamyonun içinde açılan dükkanda satılıyor. Bu hizmetten yararlanmak için maalesef İstanbul’da olmak gerekiyor çünkü kamyon, temmuza kadar Kanyon AVM’nin B2 katında olacak.