Bu aralar hiç Pasaj Markiz’e uğradınız mı? Başından beri kafeleri dışında pek de büyük kalabalıkları ağırlayamayan mekan şimdi tamamen ıssız.
Terk edilmiş bir kasabayı andırıyor. Che Cigar, Mont Blanc, Sedef Gür ve Kafe Biriki tüm o şaşaadan geriye kalan dört adres. Tabii bir de pasaja adını veren Markiz Pastanesi’ni unutmamak lazım.
Eskinin Aynalı Şark Pasajı, Passage Markiz adıyla Aralık 2003’te hizmete girmişti. Açılışta pasajın iki katında toplam 10 mağaza, pastaneyle birlikte üç de yeme-içme, eğlence mekanı vardı. Mağaza sahiplerinin hepsi yaptıkları konuşmalarda, Markiz ile Beyoğlu’na sınıf atlatacaklarını, Etiler veya Nişantaşı’ndan A sınıfı müşteriyi getireceklerini, varlıklı, üstün tabakadan insanlara hitap ettiklerini, pasaj sayesinde Beyoğlu’na çıkmaktan artık kimsenin korkmayacağını söylemişlerdi.
Bu belki de yapılan ilk hata oldu.
Öncelikle ‘A sınıfı’ veya ‘üstün tabakadan’ olmayan insanlar burada yerlerinin olmadığını düşündüler. Pasaj, potansiyel müşterisi ile arasına mesafe koymuş, çok küçük bir gruba hitap ettiğini kendi ilan etmişti. Kapıda duran güvenlik görevlileri de işi kolaylaştırmıyordu. Ardında güvenlik görevlilerinin beklediği ve hep kapalı duran kapılar, içerisini merak edenler için cesaret kırıcıydı.
İkincisi, ‘Beyoğlu’na sınıf atlatacaklarını’ iddia ederken hayatını zaten bu bölgede geçiren insanların onların müşterisi olamayacağını söylüyorlardı. Oysa pasaj açılmadan çok önce Beyoğlu değişmeye başlamıştı. Çok yakınındaki Cihangir’de yaşamak için belirli bir gelir düzeyine sahip olmak gerekiyordu, Asmalımescit bugünkü popülaritesine doğru hızla ilerlemekteydi ve Galata İstanbul’un Soho’su ilan edilmişti. Fransız Sokağı’nın açılması için çalışmalar hızlandırılmıştı.
*
Bugün Markiz dışında, saydığım bu mekanların hepsine Etiler ve Nişantaşı’ndan insanlar geliyor. Bu mekanların hepsinde her gün alışveriş yapıyor, yemek yiyor, kısacası para harcıyorlar. Ama kendilerini açık açık davet eden Pasaj Markiz bu trafikten payını alamadı.
Bana göre bunun en önemli sebeplerinden biri pasajın içinde yer alan mağazaların seçimi. Çünkü eğlence mekanları iyi kötü müşteri çekmeyi başardı. Ama mağazalar başından beri hep boş. Peki hangi mağazalar bunlar? A-46, Aydın Saat, L’Occitane, Ravelli Gömlek, Mont Blanc, Karmen Bijuteri, Vario Deri, Che Cigar, Dunlop ve Ivy Oxford. Sonra listeye Stefanel, Taboo, Demirel ve Koziol gibi başka mağazalar da eklendi. Neredeyse hepsi bugün pek çok alışveriş merkezinde rastlayabileceğiniz isimler.
Mağaza seçimi yanlıştı, çünkü Beyoğlu’na gelmesini istedikleri insanların oturduğu semtlerde bu markaların zaten mağazaları bulunuyordu. Üstelik yer sıkıntısından dolayı herkese küçücük alanlar ayrılmıştı, sergilenebilen ürün sayısı kısıtlıydı. Akmerkez veya Nişantaşı’ndaki mağazalarından alışveriş yapmak varken buradaki ‘model’ mağazalara gelmenin bir anlamı yoktu.
*
Ayrıca mağazalar seçilirken Beyoğlu’nun mevcut dokusu da göz önüne alınmamıştı. Pasajda tek bir kitapçı, müzik veya hobi mağazası, gazete-dergi satan bir köşe veya ne bileyim bir antikacı yoktu. Mekan tasarımının havaalanlarındaki free shop’ları andırması da cabası. Öyle seçimler yapılmalıydı ki, gelende tiryakilik yaratsın, satılan ürünler başka hiçbir yerde bulunmasın.
Gelmesini istedikleri insanlar geldiler, baktılar ve gittiler. Yönetim, aksaklıkları zamanında göremedi veya gördüyse de önlem almadı, taktik değiştirmedi.
Bugün geriye kalan birkaç mağazada çalışanlar, tek tük ziyaretçinin ‘Nedir buranın hali böyle’ sorularını yanıtlamakla uğraşıyor. Artık kapıda güvenlik yok, asma kat karanlığa gömülmüş, müşteri gelmeyeceğini bilen çalışanlar mağazaların önüne sandalye atmış, gazete okuyor.
Bir de söylenti var ortada, tüm mağazalar gittikten sonra Pasaj Markiz butik otel olacakmış. Pasaj Markiz’i işleten Aksoy Holding, pasajdaki kiracılara git demediklerini ama yeni bir formül üzerinde çalıştıklarını söylemekle yetindiler.