İnternete girip kimden ve niçin özür dilemek istiyorsanız istediğiniz gibi kelimelere dökebilirsiniz. Artık sitesi var, üstelik sağlığa çok faydalı
Berlinli dört arkadaş Wolf, Kris, Frauke ve Tamara; Sorry adında bir ajans kurarlar. İşleri, şirketler adına, hata yapılan çalışandan özür dilemektir. Sayelerinde vicdanını rahatlatan insan sayısı gittikçe artar. Sonra yeni bir müşteri gelir; özür dilenecek kişi ölüdür. Müşteri, öldürürken çektirdiği eziyetten dolayı maktulden özür dilenmesini istemektedir. Ortaklar, kendilerini acımasızca katledilmiş bir cesedin önünde bulurlar... Tüm bunlar, Hırvat yazar Zoran Drvenkar’ın son romanı Sorry’nin omurgasını oluşturuyor. Yani hepsi kurmaca. Fakat Doğan Kitap’tan çıkan roman, son derece gerçek bir projeye ilham verdi: Özür Dileme Projesi. www.birozurdilemeprojesi.com sayfasına giriyor, artık kimden ve niçin özür dilemek istiyorsanız yazıyorsunuz. İstediğiniz gibi, istediğiniz kadar özür dileyebilirsiniz. Kelimelere dökmeniz yeterli. Henüz bir iki haftalık bir proje. Siteye girdiğinizde başkalarının özürlerini okuyabiliyorsunuz. Bazıları laf olsun diye yazılmış, bazıları gerçekten samimi. Kiminin o kadar çok şey dert olmuş ki içine, birkaç kez girmiş. Bazı özürler 15 yıllık, bazıları 15 dakika önce olanlara dair. Site herkese açık olduğundan, ilgimi çekenlerden bazılarını buraya aldım.
* Geçen seçimde MHP’ye oy verdim. Çok pişmanım... Bir daha aynı hataya düşmeyeceğim. * Bunu samimi olarak yazıyorum. Ak Parti’ye oy verdiğim için özür diliyorum... * 9-10 yaşlarımdayken, “daha fazla acı çekmesin” bahanesiyle sapasağlam yavru tekiri kuyuya atarak ölümüne sebep olduğum için, annesinden, babasından, kardeşlerinden ve kendi ailemden özür diliyorum. Kırk yıl geçti. Hala unutamıyorum. Tanrım affet. * Geçmişteki tüm kız arkadaşlarımdan özür dilerim, çünkü benim hiç bir tanem olmadı. Her dönemde iki ve daha fazla tanelerim vardı. Hepsini birbiriyle aldattığım için özür dilerim. * Remzican... Sana Facebook’un artık kontörlü olduğunu söyleyip seni mal yerine koyduğumuz için özür dileriz. * Büyüdükten sonra umursamadığım, yerden yere savurduğum, ona buna dağıttığım, eşyalar arasında kayıplara karıştırdığım, bir poşet içine bağlayıp havasız yerlere attığım tüm oyuncaklarımdan özür dilerim. Sevgili Fatoş Bebek seni hep sevdim:) * Avatar ruhundan hiç anlamayan M. Night Shyamalan sinemaya gidip filmi izleyen tüm seyircilerden özür dilesin. * Annecim, yanında daha fazla olamadığım, sana daha fazla zaman ayırmadığım için özür diliyorum senden. Ve de seni ne kadar çok sevdiğimi ancak sen gittikten sonra anlayabildiğim için... * Sevgili Yerebatan Sarnıcı, seni kollayıp gözetemedik, gücümüz yetmedi. Şimdi yıkılma tehlikesi geçiriyorsun. Affet bizi. Bir Grup Turist Rehberi Adına...
Özür dilemek strese iyi geliyor
Pişmanlıklarımı bir internet sitesinde teşhir edeceğim de ne olacak, demeyin. Ha, özür dileyeceğiniz kişi hala hayattaysa, doğrudan kendisine gitseniz daha iyi tabii ama günah çıkarmak her zaman ve her şekilde iyi gelir. Sizi temin ederim. Üstelik tıbbı arkama aldım, öyle konuşuyorum. Örneğin, ABD Massachusetts Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, kadınlar özrü erkeklere göre daha kolay kabul ediyorlar ve bu sayede daha az strese giriyorlar. Özür dilenen kişinin tansiyonu düşüyor, kalp atışları normalleşiyor. Tek bir koşul var, içten olmak. İçten olmayan özür, ne dileyene ne de dilenene fayda sağlıyor. Bu arada siz içten bir özür dilediyseniz ama karşınızdaki kabul etmediyse, sorun değil. Siz payınıza düşeni yaptığınız için kendinizi her halükarda daha iyi hissediyorsunuz.
Brezilyalı futbol yıldızının oğluydu Givenchy koleksiyonuna model oldu
Moda dünyası bir haftadır Lea T’yi konuşuyor. O, ünlü tasarımcı Riccardo Tisci’nin eski asistanı, Givenchy’nin 2010 sonbahar-kış koleksiyonunun reklam yüzü, moda dünyasının yeni travesti modeli... İngiliz The Observer, İtalyan Vanity Fair, Fransız Vogue bu ay sayfalarını ona ayıran önemli yayınların sadece birkaçı. Lea’yı ilk transeksüel top model olarak duyuruyorlar ama o ne ilk ne de henüz bir top model. Fakat daha öncekilerden çok daha fazla dikkat çektiği kesin
Leandro Cerezo, Brezilya’nın Belo Horizonte kentinde, 1981’de doğdu. Ünlü futbol oyuncusu Toninho Cerezo’nun oğluydu. Dört çocuklu, koyu Katolik bir ailede büyüdü. Herkes ona kısaca Leo diyordu. Leo’nun erkek kardeşlerinden farklı olduğunun fark edilmesi pek de uzun sürmedi. Maço, Latin Amerikan, Katolik bir kültür... Yıllar sonra verdiği röportajlardan birinde, “Babam eve geldiğinde bana bakar ve bende bir terslik olduğunu söylerdi. Bir süre sonra herkes gay olmam için dua etmeye başladı. Muhafazakar ailem için bu, ehven-i şerdi” diyecekti. Leo’yu okuması için İtalya’ya gönderdiler. Hem kızlardan hem erkeklerden hoşlanıyordu. Hangi yöne gitmesi gerektiğini bilemiyordu. Sonra, Londra’daki Central Saint Martins sanat okulundan yeni mezun olmuş genç Riccardo Tisci ile tanıştı. Tisci, arkadaşındaki kadınsılığı hemen fark etti. Bir akşam beraber gittikleri partide, Leo’nun ayağında topuklu ayakkabılar vardı. Ayakkabıları giymesi için Tisci yüreklendirmişti Leo’yu. Sonra kaşlarının rengini açtı, hormon tedavisi görmeye ve kendine Leo yerine Lea T. demeye başladı. Son bir haftadır bu kadar çok konuşulmasının nedeni, eski dostu Riccardo’nun, onu Givenchy’nin reklam yüzü yapması. Son birkaç yıldır ünlü modacının asistanlığını yürütüyordu, belli ki Tisci bu kırılgan ve androjen yüzden faydalanmaya karar verdi. Androjen diyorum ama iki kadın ve iki erkeğin bulunduğu fotoğraftaki en kadınsı yüz onunki. Reklam kampanyasında yer almayı tüm travesti ve transeksüel arkadaşları adına kabul ettiğini söyledi. Objektifin arkasındaki isimler de bizim için çok tanıdık: Mert Alaş ve Marcus Piggott.
BABASI İÇİN LEA YOK
Givenchy kampanyasıyla birlikte Lea’ya olan ilgi arttı. Pek çok moda dergisi ve gazete peşine düştü. En cesur fotoğrafı Fransız Vogue dergisine verdi. Siyah-beyaz fotoğrafta Lea, bir eliyle göğüslerini, diğer eliyle erkeklik organını kapatıyor. Bazı yabancı moda yazarları, moda evini de Vogue’u da reklam peşinde koşmakla, Lea’yı bir pazarlama objesi olarak kullanmakla itham etti. Bu arada Brezilya’daki evinde ortalık karışmış durumda. Lea’nın şimdi teknik direktörlük yapan babası, önce artık üç çocuğu olduğunu söyledi. Sonra başka bir magazin muhabirine dört çocuğu olduğunu ve birinin adının Leandro olduğunu açıkladı. Her halükarda Lea, babası için yok. Ağabeyi ise kardeşinin yanında olduklarını, kendisini desteklediklerini anlatıyor. Birkaç yazıda, Lea T’nin durumu bir ilk olarak lanse edildiyse de değil. Evet, Givenchy ilk kez bir travesti model kullanıyor ama daha önce de transeksüel ve travesti modeller vardı. Örneğin 1935 doğumlu İngiliz April Ashley... Elbette doğduğunda ismi bu değildi. George Jamieson’ın da kendisini bulması için tıpkı Lea gibi ailesinden uzaklaşması gerekecekti. Ancak 1950’lerde Paris’e taşındıktan sonra April E. adını kullanmaya başladı. Kazablanka’da ameliyat geçirip kadın oldu, ülkesine döndü. Modellik kariyeri bundan sonra başladı. Vogue’a çıkacak kadar başarılıydı. Roberta Close, Caroline Cossey, Bibiana Fernandez, Harisu, İsis King, Paris Jordan Angel, Alicia Liu ve Claudia Charriez gibi başka transeksüel modeller de var. Özellikle sonuncusundan bahsetmek gerekir. Çünkü o, Tyra Banks’in sunduğu America’s Next Top Model (Amerika’nın yeni top modeli) yarışması sayesinde tanındı. Gerçi yarışmayı kazanamadı ama adını duyurmayı başardı, ülkenin önemli modellik ajanslarından biriyle anlaştı.