Meğer 9 Mart Dünya Tüpçüler Günü’ymüş, yazık, çok geç haberim oldu. Nesrin Nas’ı televizyonda tüpçülere özel bu günü kutlarken görünce, içim cız etti, ben de işin alışveriş tarafından bir iki satır yazabilirdim diye düşündüm. Neyse, atladık bir kere. Kısmetse seneye gelenekselleşir, o zaman kutlarım. Ajandama not aldım bile.
15 Mart da Dünya Tüketiciler Günü’ydü sevgili okurlar. Benim cuma merkezli haftalık takvimime uymadığından bu gün hakkında da yazamayacaktım ama Allah’tan gündemin göbeğine düştü de, mevzu pazartesiden cumaya kadar söndü.
Dünya Tüketiciler Günü’nde, bizim Tüketiciler Birliği belirli alanlarda ödül veriyor. Bu sene de Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’a Tüketiciye Saygı Özel Ödülü vermeyi kararlaştırmışlar: ‘4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un değişikliğine ilişkin 4822 sayılı yasanın hazırlık ve yasama sürecindeki kararlı tutumu, ilgili sivil toplum kuruluşlarının görüş ve katkılarına önem vererek katılımcı demokrasinin güzel bir örneğini oluşturan çalışma yöntemi ve sonuçta çağın ve ekonominin gereklerine uygun tüketici yasasının çıkmasına ilişkin çaba ve gayretleri’ nedeniyle.
Ödülden sonra Ali Coşkun, katılımcı demokrasinin güzel bir başka örneğini daha vererek Clarins’in selülit kremi reklamını pornografik bulduğunu, ‘Türk örf ve adetleri’ne uymadığını, yasaklanması gerektiğini belirterek soruşturma başlattı. Ben çok merak ediyorum nedir bu Türk örf ve adetlerinin içeriği diye. Canı isteyen, başı sıkışan, başka açıklama bulamayan, aslında sadece kendine ait olan fikirlerin arkasına destek arayan herkes Türk örf ve adetlerinden dem vurmaya başlıyor.
Mesela reklam fotoğrafında kadının neresi gösterilse uygun düşecekti? Ya da şöyle mi sormak lazım: Türk örf ve adetleri nerelerin görünmesine izin veriyor? Elleri, ayakları mı, yüzü mü? Hayır bu selülit dediğin meret de, elde ayakta olmuyor ki! İlle de kalçada, ille de popoda.
Önümüz yaz, bikini-mayo mevsimi geliyor. Kışın yağ bağlayan bölgeleri inceltmek lazım. Bunun için spor yapmak lazım ama fazla zahmetli olduğundan kadınların pek işine gelmiyor. Biz de ne yapıyoruz, koştura koştura gidip, dünyanın parasını sayıp, selülit kremleri, jelleri satın alıyoruz. Hem para harcadığımızdan, hem de ‘bugün selülitlerin için ne yaptın’ yükünden kurtulduğumuzdan rahatlıyoruz. Fakat dediğim gibi spor ve bilinçli bir diyet yapılmadığından bu kremlerin fazlaca bir etkisi olmuyor. Buna karşılık biçimli kalçalara sahip olma ihtirası dinmek bilmiyor. Etrafta sadece selülit kremi kullanarak incelmiş doğa üstü yaratıklara rastlanamıyor. O zaman ne yapılıyor, reklam fotoğrafında en güzel, en pürüzsüz popo olan ürün seçiliyor. Çünkü tıpkı onun gibi olmak isteniyor.
Bu reklamlarla ilgili ancak bir itiraz noktası olabilir. O da, bu tip idealize edilmiş, üzerinde oynanarak mükemmelleştirilmiş kadın vücutları kullanan reklamların, kalçalarında selülitleri, çatlakları, yağları olan gerçek kadınları ulaşılması neredeyse imkansız hedefler göstererek hasta ettiğidir. Türk örf ve adetlerine ne kadar uyduğu veya uymadığı değil.
Clarins’in Türkiye temsilciliğini yapan Guellen Kozmetik’in sahibi Musa Yahya, ‘Bazı ürünlerde mandallı çıplak kadın fotoğrafları kullanılıyor, ama görüyoruz ki mandalsız kadınlar daha çok ilgi çekiyor’ demiş. Eee, tabii mandallı fotoğrafta kadıncağızın selülitleri görünüyor. Demek ki, selülit Türk örf ve adetlerine uyuyor. Neyse, en azından bir ipucu bulduk.