Bütün kış sayıkladıktan sonra nihayet geçen hafta Kaş’a gidildi, bünye tuzlu suya yatırıldı. Kaş sokaklarında yerli turist olarak dolaşanları parmakla filan gösteriyorlar. Her yer Alman, Yeni Zelandalı, Fransız dolu. Ama en çok da İngiliz...
Bilinçli tatilci olarak öğle sıcağında bir ağaç gölgesine çekildiğim esnada duyduklarımdan sonra ben de kendimi Fransız hissettim. Fakat burada Fransız, konuya tamamıyla yabancı kalmak manasında kullanılmıştır.
Benim gibi ağaç kovuğuna kaçmış Alman bir çift ile Yeni Zelandalı bir avukat sohbet etmekteler. Her iki ekip de meramını anlatacak kadar Türkçe konuşmakta. İşte noktası virgülüne dokunmadan kulak misafiri olduklarım:
Y.Z: Merhaba, Kaş’a ilk gelişiniz değil galiba.
A.Ç: Hayır, hemen hemen her yaz geliyoruz. Siz?
Y.Z: Ben altı ay Bodrum’da, altı ay Yeni Zelanda’da yaşıyorum. Ama son yıllarda Bodrum çok kalabalık oldu, evfiyatları yükseldi. Her yer turist dolu. Mağaza sahipleri sokakta dolaşırken çok rahatsız ediyor. Kaş’a taşınmayı düşünüyorum. Ama burada da evler çok pahalı. İngilizler ev aldığı için fiyatlar yükselmiş.
A.Ç: Evet haklısınız Bodrum çok kalabalık. Hele Alanya, Side tarafları felaket. Etnik dokusu da bozuldu oraların, artık hiç gitmiyoruz. Antalya havaalanını bile kullanmıyoruz kalabalık diye. Dalaman’dan gidip geliyoruz.
Y.Z: Ben de Bodrum’dan buraya gelirken yolda sakin bir yerler var mı diye baktım. Akyaka hoşuma gitti.
A.Ç: Ay, evet Akyaka çok güzeldir. Hani şu Göcek’e yakın olan kasabadan bahsediyorsunuz değil mi....
Hayatımda kendimi hiç bu kadar turist hissetmemiştim. Bunca yıllık Türkiyeliyim, Kaş’ta, Bodrum’da bir ev sahibi olamadım. Bırakın onu, ne fiyatlardan ne de İngilizler yüzünden fiyatların yükseldiğinden bile haberim yok.
Sonradan soruşturdum, hakikaten Kaş’ta İngiliz nüfus çok fazla. Duyduğuma göre çevredeki dört köyde bulunan 2 bin 500 evin yarısını İngilizler satın almış. Daha ziyade sessiz sakin köşelerdeki taş evleri tercih ediyorlarmış. Emekli ikramiyesini alan ev almaya Kaş’a geliyormuş. Sırf evlenmek için bile buraya gelenler var.
Akdeniz’in en ucuz turistik dükkanı
Sumru Gizer, kumaşlarını Türkiye’nin her yerinden topluyor. Senelerdir çalıştığı kendi dokumacıları var. Satılan her şey kendi tasarımı.
Tatil için Kaş’a gideceklere bir adres. Çarşı içinde, bir ucunda Aslanlı Mezar’ın bulunduğu bir sokak vardır. Adı Uzun Çarşı. 16 numarada Papilio diye bir dükkan var. Papilio’ya mutlaka uğrayın. Kendiniz için veya hediyelik olarak pek çok şey bulacaksınız. Sahibi Sumru Şekeroğlu Gizer. İlk dükkanını 1985’te Adana’da açmış. Sonra evlenip Kaş’a yerleşmiş. Şimdi Kaş’ta iki tane dükkanı var. Birisinde yerli dokumalar, havlular, peştemallar, oya işi kolyeler, Buldan dokuması bornozlar filan satılıyor. Deri terlikler de var. Burası aynı zamanda Sumru Hanım’ın atölyesi. Sokağın biraz daha yukarısındaki ikinci dükkanında ise daha çok dış giyim satıyor. Çok güzel balıkçı pantolonları, etekler, bluzlar buluyorsunuz. Geçen kış Ankara’da da bir şube açmışlar, Tunalı Hilmi Caddesi, Büklüm Sokak’ta.
Sumru Gizer, kumaşlarını Türkiye’nin her yerinden topluyor. Senelerdir çalıştığı kendi dokumacıları var. Satılan her şey kendi tasarımı. Müşterileri genellikle yabancı. Bazı yabancı gazete ve dergilerde dükkanı ile ilgili haberler bile çıkmış. Akdeniz’in en ucuz dükkanı olarak tanınıyor. Ev ve butik otellerin dekorasyonlarıyla da ilgileniyormuş. Peştemal satmaktan 20 senedir vazgeçmemiş. Büyük boylarının fiyatları 7 lira civarında. Takılar 3 liradan başlıyor. Ben kendime balıkçı pantolonlarından aldım, onlar da 30 liraydı. Her şey doğal kumaşlardan yapılmış.