Birkaç yıl önce Kadıköy Bahariye çevresinde başıboş dolaşır, oraya buraya burnumu sokarken keşfetmiştim. Küçücük bir dükkan... Küçük ama sevimli de değil, gayet sıradan, hatta sıkıcı bir yer. Ne vitrini, ne de içeride doğru düzgün rafları var. Adı Berna Giyim...
Her şeye rağmen içeri girip, askıdakileri isteksizce karıştırıp da yaka etiketlerinde yazan markaları gördüğümde kesin taklit demiştim. Ne işi var Versace’nin, Dice Kayek’in, Moschino’nun burada? Üstelik bazılarının satış etiketi bile üzerinde duruyor. Hiç giyilmemiş yani.
O gün tanıştım Berna’nın sahibi Tayland Bey’le. En ‘yemem yutmam’ halimle ‘Taklit herhalde bunlar’ diye sordum. ‘Yoo’ dedi, ‘Gerçek’.
Berna, Tayland Bey’in karısının adı. Mağaza adını Berna Yücebaş’tan alıyor fakat eşe dosta haber salıp, binlerce giysi biriktirme fikri, mimar eşi Tayland Bey’e aitmiş. Üç yıl boyunca, bir mağaza açmaya yetecek kadar giysi toplayıp, biriktirmişler. Yaklaşık 3 bin parça olunca da tabelayı asmışlar dükkanlarına.
‘Arkadaş çevreniz pek bir geniş ve hali vakti yerinde galiba’ diye sormuştum. Tamam, üç yılda bu kadar eşya toplanır da hepsi mi ünlü markalara ait olur? Üstelik sadece giysi de değil. Çanta, ayakkabı ve diğer aksesuvarlar da var. Almanya ve ABD’de yaşayan akrabaları varmış, onlar göndermiş. Hem kendi gardıroplarından bağışta bulunmuşlar, hem de oralardaki ikinci el mağazaları dolaşıp, iyi parçaları toplamışlar. Etiketli ürünler de yurtdışından Türkiye’ye mal getiren tanıdıklarının ellerinde kalanlardan oluşuyor. Yani oradaki her şey gerçekten orijinal. Hemen Dice Kayek’in iki eteğini aldığımı hatırlıyorum. Yaz sonuydu, havalar hálá sıcaktı ama ben kaşe etekleri bayıla bayıla almıştım.
O günden sonra düzenli olarak uğradım Berna’ya. Her gidişimde de yeni bir şeyler buldum. Sonra bir ay önce önünden geçerken kapandığını fark ettim. ‘Küçük ama sevimsiz’ Berna, çerçeveci olmuştu. Neyse ki, komşu dükkanlara sormayı akıl ettim. Karşı yakaya, Harbiye’ye taşındığını söylediler.
Geçenlerde yolum Harbiye’ye düştü, bir gidip bakayım dedim. Hani Beşiktaş dolmuşlarının kalktığı ara bir sokak vardır ya, işte o sokağın sağında, yaklaşık 30-40 metre içeride. Sokağın adı Dershane, dükkanın adı hálá Berna. Tabelası bile değişmemiş. Mağaza da yine sıradan mı sıradan.
Ama bu arada ürün sayısı 10 bin olmuş. Ayakkabı çeşidi artmış, sayıları bini bulmuş. Aralarında Tod’s, Harley Davidson markalı olanları var. Tod’s’un çok güzel mavi süet bir ayakkabısı vardı ama 36.5 buçuk numaraydı, alamadım. Üstelik de çok çok ucuzdu ve çok çok iyi durumdaydı. Yanlış hatırlamıyorsam 40-50 milyona satıyorlardı.
Hálá Versace jeanler, Louis Vuitton çantalar, Dice Kayek gömlekler, Moschino takımlar, Diesel pantolonlar var. Louis Vuitton’un hiç kullanılmamış kırmızı bir çantası 400 milyon liraydı. 300 milyona satılanları da var. Dice Kayek düşkünü iseniz hemen gitmenizi tavsiye ederim. Çünkü artık Dice Kayek tasarımları gelmeyecekmiş ve elde kalanlar bitmek üzereymiş.
Elalemin bitli giysilerini mi giyeceğim gibi hijyenik dertleriniz varsa, içiniz rahat etsin. Buraya gelen her şey, önce kuru temizlemecilerin elinden geçiyor. Ayakkabılar da elden geçiriliyor. Raflarda yırtık veya sökük ürünler de görmeyeceksiniz.