İnsanların, çirkinliğini görmeye katlanamadığı, vebalıymışçasına kaçtığı Notre Dame’ın kamburu Quasimodo, ya da alnına yapışan hırsız damgasıyla oradan oraya sürüklenen sefil Jean Valjean - her ne kadar kurmaca karakterler olsalar da - kendini nasıl hissetti artık biliyorum.
Kalabalıkların içinde bir lanetli olmak nedir anladım. Hepsi de küçücük bir beyaz plastik parçası yüzünden başıma geldi. Onun yüzünden çalmadık kapı bırakmadım. Hem de kelimenin tam anlamıyla...
*
Birkaç gün evvel yine birtakım alışveriş faaliyetlerinde bulunmak üzere alışveriş merkezine gittim. İlk girdiğim mağazanın çıkışında kapı öttü, hiç üzerime alınmadım. Alışveriş bile yapmamışım, niye benim yüzümden ötsün ki. Kapıya yakın duran rafları karıştıran kadınlardan biri öttürmüştür mutlaka.
İkinci mağazanın kapısı bu sefer girerken öttü. Canım bunlar çıkarken öter, girerken ötmez ki! Mutlaka başka bir açıklaması olmalı, benimle alakası yok. Şu yanımdan geçip giden adam yüzünden, kesin.
Dördüncü mağazadan girerken, orada bulunan müşterilerden biri şarladı sonunda: "Hanfendi, kapıyı öttürdünüz!" Sanki kendi kapısı, niye azarladı anlamadım. Ne o öyle "Çocuğu ağlattınız" der gibi.
Kadın yaygarayı basınca güvenlik görevlisi geldi. Gözüne fener tutulmuş tavşan gibi durmaktayım. Hakikaten ben öttürdüm galiba kapıyı.
Görevli durumu teyit etti: Hanfendi üzerinizde alarm var, kapıyı öttürdünüz!
- Ama yok, olamaz, alışveriş bile yapmadım.
- Kapı var diyor, ötüyorsunuz...
Ter bastı, korkarım zan altında kalmaktan. Zorba güvenlik görevlilerine ise gıcık kaparım. Çantanı aç derse, nasıl bir karşılık vereceğimi hesaplamaya başladım. Bir yandan da pis pis ispiyoncu müşteriye bakıyorum.
Bendeki yüksek gerilimi hissetmiş olsa gerek, görevli ortamı daha fazla germeye gerek görmedi ve üzerinizde yeni aldığınız ve ilk kez giydiğiniz bir şey var mı diye sordu.
Evet, üzerimde ilk kez giydiğim bir şey var ama bunu o görevliyle paylaşacak durumda değilim. Oysa inatla gelin kontrol edelim, üzerinde etiket kalmıştır, çıkaralım diyor. Niye el birliğiyle çıkarıyoruz anlamadım ki.
Neyse kendisi sonunda durumu anladı ve beni teselli etme gayretine girdi:
- Üzülmeyin, çok sık oluyor bu. Gizli alarmları kasada öldürüyoruz, bazen kapıda diriliyor.
- ?
Ne bu, yaşayan ölülerin gecesi mi?
*
O gün birkaç mağazaya daha girdim, üzerimdeki etiketi çıkarmak o anda mümkün olmadığından hepsinde de kapıyı öttürdüm. Ama her seferinde girmeden evvel içeriye seslendim: "Pardooonnn, ben şimdi içeri geliyorum. Kapı ötecek, telaş etmeyin. Üzerimde yeri tespit edilememiş alarm var."
Alışveriş fazla uzun sürmedi tabii. İnsan alışveriş merkezinin delisi unvanı için fazla ısrarcı olamıyor haliyle.
Eve gidince alarmın yerini 10 dakika aradım. Atletin yakasındaki etiketin içine yerleştirip, iki yandan da dikmişler. Toptan etiketi kesmeniz gerekiyor yani. Pes, buna resmen tuzak kurmak denir.
Sonradan öğrendim ki aynı şey bir dolu insanın başına gelmiş.
Zombi etiketler her yerde karşınıza çıkabilir, aman dikkat.