Herkesin kendine özgü bir ilişki DNA’sı var. Her birimizin diğerleri ile ilişki kurma biçimi farklı. Ama genel çerçeveyi çizen bazı özellikler var.
Bunların dozajı, yani bize ait formül farklılığı yaratan. İşte o özellikler: Liderlik, güvenç, empati, emniyet, bağlılık, özgürlük, geleneksellik, hesaplanabilirlik, problem odaklı sorun çözme, duygu odaklı sorun çözme.
Timothy Keiningham ve Lerzan Aksoy’un birlikte yazdıkları “Why Loyalty Matters” (Sadakat Neden Önemlidir) isimli kitaptan, geçtiğimiz haftalarda Eyüp Can köşesinde yazınca haberdar oldum. Zaten henüz Türkçeye çevrilmiş değil. Hayatın her alanında sadakatten bahseden, üstelik içinde bir de test barındıran kitap, haliyle iştahımı kabarttı. Zamanlama da mükemmeldi, zira sadakat bu aralar gerçekten kafamı kurcalayan bir kavram. Kitabın ilk sayfalarında, 1966-2004 yılları arasında Amerikan Film Birliği Başkanlığı yapmış Jack Valenti’nin bir sözü var: “Beni zamanı geçmiş bir dinozor olarak kabul edebilirsiniz. Ben sadakat ve minnettarlığın el üstünde tutulduğu bir dönemden geliyorum... Ne tuhaf ki, sadakat bugünlerde bir karakter bozukluğu olarak görülüyor...” İşte sadakatle ilgili kafamı kurcalayan şeylerden biri bu. Kişiliğinizde bu özelliklerin (sadakat ve vefa) varlığıyla gurur duymak bu aralar neredeyse mümkün değil. Sadakate değer verdiğinize göre ya eski kafalı olmalısınız ya da “looser” (hadi şuna ezik diyelim). 21. yüzyıl insanlarının öncelik sıralamasında bu iki kavramın liderliğe yarıştıklarını söylemek güç. Sadakatin en popüler olduğu, el üstünde tutulduğu alan ekonomi, yani sık sık duyduğumuz “müşteri sadakati”. Onu da kredi kartı harcamalarımızdan her gün test ediyorlar zaten. Sadakatinizden kuşku duyarlarsa da hemen cep telefonunuza mesaj gönderiyorlar. Kitap genel olarak hayatın her alanında sadakatin öneminden, beraberinde mutluluğu da getirdiğinden bahsediyor. Bu arada insanı zehirleyen bir türü olduğunu da hatırlatıyor. Ve tabii bir de şu test meselesi var. Derhal verilen internet sitesine kitapla birlikte verilen kodu girdim ve soruları cevaplandırdım. Başlıktaki SBS budur yani: Sadakat Belirleme Sınavı... Bu da elbette diğer tüm popüler kişilik testleri gibi: Manipülasyona açık. Yani istediğiniz yönde sonuçlar elde edebilirsiniz. Biraz kafanız çalışıyorsa, sorunun neyi öğrenmeye çalıştığını anlayabiliyorsunuz. Kimi kandıracaksın ki, demeyin. Bunu son derece dürüst cevaplar verdiğinizi sanarken, farkında olmadan bile yapabilirsiniz. İnsanın kendiyle ilgili objektif bir algıya sahip olması ne kadar mümkün olabilir ki! Ama işin iyi tarafı, bu testin kontrol grubu var. İsterseniz iş, arkadaş, aile çevrenizden isimler seçip, testi onlara doğrulatabiliyorsunuz. Benzer sorulara, bu kez onlar sizin hakkınızda cevap veriyorlar. Ve inanın sonuçlar pek örtüşmüyor. Kitaba bakılırsa dünyanın hiçbir yerinde cevaplar örtüşmüyor. Örneğin insanların genel eğilimi, kendilerinin arkadaşlarına son derece bağlı oldukları, ama gel gör ki, benzer bir karşılık alamadıkları yönünde. Eh, haliyle teknik olarak bu mümkün değil. Herkes aynı anda hem sadık, hem nankör olamaz değil mi? Benim cevaplara göre de, işime ve iş arkadaşlarıma maksimum seviyede bağlıyım ama mesele aile ve arkadaşlara gelince çuvallıyorum. Fakat onlara, yani aileme ve arkadaşlarıma bakacak olursanız süper bir insanım, sadakatin vücuda gelmiş haliyim. Buyrun bakalım. Sağ olsunlar, teveccüh göstermişler ama ne yapayım, kendime inancımı mı yitireyim şimdi? Kendime güvenemeyeceksem kime güveneceğim? Neyse en azından beni bir vicdan azabından kurtardılar. Bakın şimdi yazarken aklıma takıldı, neticede bu testi kimlerin cevaplandıracağını da siz seçiyorsunuz. Ben kendime torpil yapmış, hakkımda iyi şeyler söyleyecek kişileri seçmiş olmayayım? Kesin yapmışımdır, güven olmaz bana.
SADAKAT DÜZEYİNİZİ ÖLÇMEK İÇİN
Geniş çapta bir analiz sunan test için kitabı almak gerekiyor. Ama yazarlar, kendinizi tartmanız için küçük ipuçları da vermişler. En azından güçlü ve zayıf yanlarınızı ölçmek için aşağıdaki sorulara 1’den 5’e kadar puanlayarak cevap verin. 1 hiç katılmıyorum, 5 kesinlikle katılıyorum anlamına gelsin. Bakalım kendiniz hakkında bir şeyler bulabilecek misiniz? 1. Kariyerim için asla ailem, arkadaşların ve sevdiğim diğer kişilerle ilişkilerimi feda etmem. 2. Arkadaşlarımın başarılarını asla kıskanmam. 3. Ailem, arkadaşlarım ve sevdiklerimle ilişkilerimde koşulsuz şartsız, karşılık beklemeden veririm. 4. Nereden alışveriş yapacağıma karar verirken fiyattan çok pozitif ilişkilere önem veririm. 5. Sadakat hissettiğim insanlarla zaman geçirmek için her hafta özellikle zaman ayırırım. 6. Açık veya örtülü, verdiğim tüm sözleri tutarım. 7. Şu andaki işverenime son derece bağlıyım. 8. Son bir yıldır, aileme, arkadaşlarıma, sevdiklerime karşı sorumluluklarımı yerine getirmek için önemli fedakârlıklar yaptım. 9. Arkadaşlarım tereddüt etmeden kendilerine ne kadar bağlı olduğumu teyit edeceklerdir.
Sadeleştirme gününüz kutlu olsun
Bir sigorta şirketinden gelmiş mektup. Biz dört senedir kendi kendimize sadeleştirme günü kutluyoruz, siz de deneyin diyorlar. Her sene bahar ayının bir cuması, (tarihin en ufak bir önemi yok), önlükleri takıp ofisteki fazlalıklardan kurtuluyor, temizlik yapıyorlarmış. Amaç, hem zihinsel hem fiziksel açıdan daha huzurlu ve rahat çalışmaya zemin oluşturacak bir ortam yaratmak. Yaratıcı fikirlerin ancak bu şekilde ortaya çıkacağına inanıyorlarmış (sadece bu kısmına katılmıyorum, masamın üstünü boşaltırsam beynim de boşalır benim). Ben bu yazıyı perşembe günü yazıyorum, yarın cuma. Bir önlük bulup deneyeceğim. Masa, çekmece, dolap; ne kadar fazlalık varsa atayım diyorum. Üzerimden yük kalkar belki. En azından çevreye verdiğim rahatsızlık biter. Sadece çalışma ortamını değil, tüm hayatı sadeleştirmek ruha iyi gelen bir şey. Bu konuda ortalıkta dönüp dolaşan pek çok reçete var. Biraz araştırdıktan sonra hem güvenilir hem de bu sayfanın sınırlarını zorlamayan bir tane buldum. Sadece 7 basamaklı bir formül. 1. Geri verin. Yani zamanınızın bir kısmını gönüllülük işlerine ayırın. Zaman ayıramıyorsanız para ayırın, bağışta bulunun. Önemli olan, karşılıksız olarak birilerinin hayatına katkıda bulunmak. 2. Fazlalıklardan kurtulun. Bu madde ilk öneriye de çözüm getirebilir. Evde ihtiyacınız olmayan her şeyden kurtulun, ihtiyacı olanlara verin. 3. Hareket edin. Otomobil olmadan bir hafta sonu planlayın. Elbette evde kalmak bir seçenek değil. 4. Beslenmenizi hafifletin. Daha sade, işlenmemiş gıdalar tüketmeye çalışın. Vücudunuz rahat bir nefes alsın. 5. Su için. Açıklamaya gerek yok sanırım. 6. Nefes alın. Yani gerçekten farkında olarak nefes alın. Sanılanın aksine pek çok kişi doğru nefes almayı bilmiyor. Örneğin gerildiğimizde, farkında olmadan nefesimizi tutuyoruz. Ya da heyecanlanınca daha hızlı soluyoruz. Bu da gerilmemize neden oluyor. Düzenli nefes alırsanız, duygularınızı da kontrol edebildiğinizi göreceksiniz. Kalbinize, beyninize ve uykunuza iyi gelecek. 7. Her gün bir an durup, o anın tadını çıkarmaya çalışın. Biliyorum çok havada kalan bir cümle. Şöyle söyleyeyim, hani kendinizi işe ya da her ne ise ona kaptırıp kendinizi bile unuttuğunuz zamanlar vardır ya, işte öyle zamanlarda bir an için bile olsa durun. Kendinizi karmaşanın dışına çekin. Ne yaptığınızın, varlığınızın farkına varın. Sokakta yürürken gözünüz bir kuşa, çiçeğe, binaya takılırsa geçip gitmeyin, ona gerçekten bakın mesela.