Banu Tuna

İtiraf ediyorum iki gün dayanabildim

15 Aralık 2012
Önceki hafta elektriksiz yaşamı denedikten sonra bu kez farklı bir hatta geçip hoşgörüsüz yaşamaya karar verdim.

Hoşgörü: Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu,müsamaha, tolerans.
Hoşgörüsüz: Hoşgörüsü olmayan, hoşgörü ile davranmayan, müsamahasız, toleranssız.
Deneye başlamadan önceki hoşgörü düzeyi:
10 üzerinden 6 (katiyen bilimsel veya objektif bir veri değil. Kendime hoşgörülü davranıyor olabilirim).
Haftanın deneyine dair sonuçları açıklamadan önce söylemek isterim ki, dünyanın en hoşgörülü karakteri olduğumu iddia edemem. Ancak hayatta kalma becerilerim ağırlıkla uyum sağlamak üzerine kurulu olduğundan, tahammülsüzlük halini daha ziyade çaktırmadan içimde yaşarım. Şimdi düşündüm de, buna psikiyatride pasif agresif deniyordu galiba.

İşte kaptanın seyir defteri:

? Madem ki görev icabı bir hafta boyunca hoşgörüsüz olacağım, bana kendimi ezik hissettiren herkesten intikam alabilirim. İlk önce yağmurlu havada, dar kaldırımda karşıdan şemsiyeyle gelen kadınlardan. Gözüm çıkmasın diye kaldırımdan inmekten bıktım, biraz da onlar bana göre pozisyon alsın. Başarı yüzdesi 80. Uzlaşmaz bir ifadeyle yürürseniz karşı taraf önlem almak zorunda kalıyor.

Yazının Devamını Oku

Haftalık

9 Aralık 2012

1. Kıbrıs Rum Yönetimi, ölü yakma uygulamasını yasalaştırmaya hazırlanıyor. Neden?a. Toplumun büyük bölümünün Ortodoks Hristiyanlık’tan Hinduizm’e geçtiği tespit
edildiği için
b. Daha ucuz ve hızlı olduğu için
c. Mezarlık yapacak yer kalmadığı için
d. Kiliseyle hükümet inatlaştığı için
2. CHP Manisa Milletvekili Sakine Öz, “TBMM’de misafirperverliğimize gölge düştü” dedi. Neden bu fikre kapıldı?a. Meclis’te kabul edilecek misafir sayısına kısıtlama getirildi
b. Her yere kahve makinesi kondu, kahvelerini kendileri alacak

Yazının Devamını Oku

Aklını kaçırmakla ermek arasındaki o ince çizgide...Elektriksiz 1 hafta

8 Aralık 2012
İnsanlık için kıymetsiz, benim için büyük bir adım: Bir hafta elektriksiz kalacağım. Aslında bundan sonra her hafta bir şeysiz yaşayacağım. Bilinçaltımda artık bilmediğim nelerin kefaretini ödemek gibi bir derdim varsa; kendimi mahrumiyet kobayı ilan ettim!

Bu kadar sert bir başlangıç yapmanın lüzumu yoktu elbette; medeniyetin nimetlerinden alıştıra alıştıra elimi ayağımı çekebilirdim. Ancak cnbc-e’de yayınlanan ve elektriksiz bir dünyayı anlatan Evolution adlı dizi beni mecbur bıraktı. Bir tür meydan okuma diyelim. Ya da 21 Aralık’taki kıyamet senaryolarına hazırlık.
Elektriksiz yaşama geçiş öyle pat diye olmuyor, benim gibi seçimle karanlığa mahkumsanız evde önce bazı düzenlemeler yapmak gerekiyor. Önce buzdolabını gözden geçiriyorum. Bir iki günde bozulacak her şeyi tüketmek lazım. Buzluktakileri de unutmamalı. Radyoyla fenere pil almalı, mum stoklarını gözden geçirmeli. Ne şanslıyım ki ev kombili değil. Yoksa onu da kapatmam gerekirdi. (Pek mühim not: Elektriksiz yaşam sadece evde geçerli. Malum, gazetecilik mum ışığında yapılabilen bir meslek değil.)

İLK AKŞAM

Eve çıkarken asansör kullanmıyorum ama apartmanın aydınlatması sensörlü. İçerisi umduğumdan daha aydınlık. Kör karanlıklarda merdivensiz kalmış değilim, rahatça mum ve çakmak bulabiliyorum. Sokağa bakan bir penceresi olduktan sonra bir odanın asla zifiri karanlıkta kalmayacağını fark ediyorum. Fakat bu yine de, ayağımın dibine yatmış kedimi görmemi sağlamıyor.
Radyoyu açıyorum, TRT 3’ü buluyorum. Sanki elektriksiz yaşam bir ‘wellness’ kürüymüş gibi sağlıklı beslenmeye karar verip salata yapmaya koyuluyorum. Mumlardan birini ahşap dolap rafına koyuyorum. Bir süre sonra hiçbir salata malzemesinden yayılmayacak bir koku mutfağı sarıyor; mumun bir üstündeki raf alev almak üzere. Yeşillikleri yıkadığımı umuyorum. Akşam yemeğimle birlikte mutfaktaki mumları da masaya taşıyorum ama bu böyle olmayacak. Her odaya mum koymak lazım. Yeşilliklerin efektif yıkanmadığı, dişlerimin arasındaki çıtırtıdan anlaşılıyor. Üstelik nar ekşisi diye döktüğüm şey galiba pekmez.
Yemek pek uzun sürmüyor. Komşuları dinlemeye başlıyorum. Muhtemelen bu sesler her akşam bana kadar geliyor ama eve girer girmez yaptığım ilk iş televizyonu açmak olduğundan duymuyorum. Yan komşunun boğazında problem var, bana kronik farenjit gibi geldi. Alt komşunun da başı köpeğiyle dertte. Mum ışığında kitap okumak için bir saat çabaladıktan sonra duş alıp yatıyorum. Bu musluktan akan suyu kullandığım son sefer, çünkü termosifonu kapattım ve bu içinde kalan son sıcak su.
Elektriksiz ilk sabah... Mum ışığında hayal meyal gördüğüm yüzümü yıkayıp kahve hazırlamaya gidiyorum. Su ısıtıcısını kullanmadığımdan bu işlem normalin dört katı zaman alıyor. Üstelik dört gün sonra, üç yıldır beni idare eden emektar tüpüm de bitiyor. Giyecek bir şeyler bulmak uzun sürüyor, kör karanlıkta lacivertle siyahı ayırt etmek imkansız gibi. Sabahları en az yarım saat erken kalkmam gerekecek.

BAŞKA NELER OLDU?

Yazının Devamını Oku

Haftalık

2 Aralık 2012

1. Gayri tabii mukarenet nedir?
a. Katkılı gıdaların Türk Gıda Kodeksi’ndeki adı
b. Yapay zeka geliştirme programı yönetmeliği
c. Steven Spielberg’in ünlü ‘Üçüncü Türden Yakınlaşmalar’ filminin eski Türkçe adı
d. TSK’da eşcinselliğin adı

2. “Tahtı beklerken öleceğim.” Bu söz kime ait?
a. Game of Thrones dizisinde Lord Eddard Stark’ın gayrimeşru oğlu olan Jon Snow’a

Yazının Devamını Oku

Haftalık

25 Kasım 2012

1. Cengiz Abazoğlu’nun Kelebek’e verdiği röportaj, önce Ertuğrul Özkök’ü ardından da kadınları ayağa kaldırdı. Ne demişti ki?a. Tasarımlarımı şişman kadınlar giyince içim parçalanıyor
b. 30 yaşına gelen kadın miniyi, 35’ine gelense bikiniyi unutsun
c. Türk kadını giyinmeyi bilmiyor
d. 40’ını geçmiş kadınlara tasarım yapmam

2. Demir Kubbe nedir?a. Leonardo da Vinci’nin Haliç’e köprüden sonra hayata geçirmeyi planladığı cami projesi
b. Çizgi kahraman Iron Man Tony Stark’ın zırhını sakladığı yer
c. Kudüs’teki Kubbet-üs Sahra’nın diğer adı

Yazının Devamını Oku

Haftalık

18 Kasım 2012

1. Demet Akalın geçen hafta İstinye Park’ta sinema çıkışı gazeteciler ile karşılaştı, fotoğrafının çekilmesini istemedi. Mazereti neydi?a. Ağlamaktan yüzü akmıştı!
b. Burnunun üstünde sivilce çıkmıştı
c. Dip boyası gelmişti
d. Üzerinde hakiki kürk vardı, PETA’cılardan korktu
2. İngiltere’de bir kadın, Gri’nin 50 Tonu isimli erotik-romantik romanı okuduktan sonra kocasına boşanma davası açtı. Gerekçe?
a. Kocam kitabı zorla okuttu, sapık mıdır nedir?
b. Kocam kitaptaki gibi sevişmiyor

Yazının Devamını Oku

Sessizce Takip Eden Kedi’nin hikâyesi

17 Kasım 2012
Kediye benzeyebilmek için sayısız operasyon geçirdi. Bu uğurda küçük bir servet harcadı. Sonunda ‘Dünyanın En Fazla Modifiye Edilmiş İnsanı’ unvanını bile aldı.

27 Ağustos 1958’de (4 gün önce doğsa Aslan burcu olacaktı) yarı Amerikan yerlisi, yarı beyaz bir bebek doğdu. Ataları arasında Huron ve Lakota (Victoria’s Secret’ın hani daha geçen hafta defilede şef tüylerini kullanarak öfkelendirdiği kabile) yerlileri vardı. Bebeğin, kedigiller ama özellikle de kaplanlarla arasında ruhani bir bağ vardı. 10 yaşına geldiğinde, kabilesinin şifacısı ona ‘Kedi’ adını verdi. Huron inanışına göre kişi, totemine benzerdi. Onun totemi de kaplandı.
Kedi, 1977’de liseyi bitirdikten sonra sonar teknisyeni olarak Birleşik Devletler donanmasına girdi, üç yıl sonra görevine son verildi. Donanmadan ayrıldıktan sonra Kedi’deki değişim de yavaş yavaş başladı.
Bir defa ismi artık ‘Kedi’ değil, ‘Sessizce Takip Eden Kedi’ydi.
Önce tıpkı bir kaplan gibi yüzü dahil tüm vücudunda çizgiler ortaya çıktı. Bu sırada 23 yaşındaydı.
Sonra alın çizgisi geri gitti. Bir gün onu görenler, dudaklarının kedilerdeki gibi ortadan yarık olduğunu fark etti. Üstelik kedi tipi bıyıkları da çıkmıştı. Kaşları sivrildi, ağzı ve burnu öne çıktı. Elmacık kemikleri artık çok daha çıkıktı.
Kulakları sivrildi. Burnu düzleşti. Dişleri küçüldü, sivrileşti. Gözleri tıpkı bir kedi gibi yeşil oldu, irisi ise mekik gibi bir hal aldı. Kedi’nin kediye dönüşümü durdurulamıyordu. Tırnakları uzadı, elleri patiye dönüştü. 
Tek değişim görüntüsünde değildi. Artık ağaçlara tırmanıyor, her gün çiğe yakın et yiyordu. Çiğ değilse bile, etin sıcaklığı yeni ölmüş bir hayvanın etinin sıcaklığına yakın olmalıydı. Hayır, henüz avlanmaya çıkmıyordu.

Yazının Devamını Oku

Haftalık

11 Kasım 2012

1. “Bu gidişle Malazgirt Zaferi’nin 1000. yıldönümünde Anadolu’da ..... kalmayacak.” Devlet Bahçeli’nin MHP Kurultayı’nda sarfettiği cümledeki boşluğu doldurunuz.
a. Kelaynak
b. Bozkurt
c. Türk
d. Turist

2. Kirsten Dunst, geçen hafta İstanbul’da nereyi ziyaret etti?
a. Angelina Jolie’den methini duyduğu bir doktoru

Yazının Devamını Oku