Paylaş
Karşıyaka’nın son 10 yılda gösteremediği başarıyı, beş haftada nasıl yakaladığı bir yana, futbolu ondan dinlemek çok keyifli... Ahkam kesilen, ego ve hırs savaşına dönen futbolla ilgili felsefesi, benim gibi çok da ilgi alanına girmeyen bir kadında bile hayranlık uyandıracak cinsten... Zor günler geçiren Karşıyaka’ya bir anda beklenmedik başarı grafiği yakalatan Cihat Arslan, kulübün eski bir sporcusu. Zorlu Gaziantep maçı öncesi konuştuğumuz teknik adamla büyük tutkusu olduğunu söylediği çim sahada yaptık sohbetimizi. Büyük laflar, iddialı cümleler yerine, tıpkı futbol dünyasında da tanındığı gibi mütevazılıkla anlattı hedeflerini ve futbol dışındaki hayatını... Fotoğraf çekiminde kaleye geçmeyi kabul etmedi ama az da olsa pas çalışmasına “Hayır” demedi.
Karşıyaka çok uzun yıllardır görülmeyen bir başarı grafiği yakaladı. Nedir sırrı?
Takımın geneline baktığınız zaman, çok özverili, birbirine sevgi ve saygıyla yaklaşan bir grup olduk. Ama bunun içinde iş disiplini de var. Bunu beraber harmanlayınca özverili, birbiri için mücadele eden, birbirini seven bir takım oldu. Mesela maçtan önce son konuşmalarda soyunma odasında 11 veya 18 kişi buluşur. Bizde oynamayanlar da buluşuyor. Masörü, malzemecisi, menajeri, idari menajeri... Tribüne çıkan, 18’e giremeyen oyuncuların morali bozuk olur genelde ama bizde hepimiz başarmak için, birbirimiz için bir yuvarlak oluyoruz. Bence bizim mayamız o.
O ruhu oyuncularınıza iyi verdiniz herhalde. Siz de gerçek bir Karşıyakalısınız...
Tabii, Karşıyaka ilk göz ağrımız. Ama teknik direktör koltuğunda oturduğumuz için yol gösterici, beraberliği yönlendirici bir tarafımız olması lazım. Bunun yanında karşı tarafın da buna cevap vermesi lazım. Bizim takım da buna çok çabuk adapte oldu. O da bizim şansımız oldu biraz da...
Şans eseri mi yoksa oyuncuları seçerken buna da mı dikkat ettiniz?
Basın toplantısında demiştim ya... Kader bizi bir araya getirdi. Bazı oyuncular geçen yıldan kalmışlardı, bazıları benden önce transfer edildi. Tabi Yücel Hoca’yla (İldiz) başlanmıştı. Ben onu demek istemiştim. Kaderin bizi bir araya getirdiği yerde, biz aslında çok süzgeçten geçiremedik. Olumsuz şartlar vardı, maddi imkanlarla transferler olurken çok fazla tahlil yapma şansımız olmadı. Ama gelinen noktaya baktığımız zaman iki taraf için de çok isabetli kararlar verildi.
Siz aslında ateşten gömlek giyip geldiniz. Zor şartlara ‘Evet’ dediniz. Yücel Hoca’nın bıraktığı yerde siz geldiniz. Onun sizdeki psikolojisiyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Zor şeyleri seviyor musunuz?
Aslında çocukluğumdan beri kolay hiçbir şey olmadı hayatımda. Karşıyaka’nın da zor süreçten geçtiğini, kolay olmadığını biliyorum. Genç değilim. Her ne kadar teknik direktörlük için genç dense de 42 yaşındayım. Kendimize göre ideallerimiz olduğu için aslında bir şeyleri başarmak adına güzel bir ortam. Sıkıntılar, imkansızlıklar var ama başarılacak da çok büyük güzellikler var. Camianın desteğiyle beraber... Onun için benim gönlüm gelirken çok rahattı.
İYİ NİYETLE YOLA ÇIKTIK
Geçen sene Göztepe’yi çalıştırdınız. Bu yıl Karşıyaka’dasınız. Göztepe ve Karşıyaka ezeli iki rakip. Nasıl bir duygu?
“Çok şükür” diyeyim... Bu belki de bir ilkti. Çünkü Göztepe camiası da beni bir Karşıyakalı olarak kabullendi. Biz bulunduğumuz yerde ideallerimizle, kişiliğimizle hizmet etmeye çalıştığımız için kabullenmişlerdi. Hatta Karşıyaka ilk defa Göztepeli bir teknik direktöre başarı mesajı yayınladı geçen sene. Başarmak için doğru şeyler yapmanız, doğru durmanız gerekiyor. Sadece iyi niyetle yola çıktık. İyi niyetin de karşılığını alıyoruz.
Kulüpteki hava nasıl? Bu başarı sizden bekleniyor muydu?
Zaten benden bir şey bekleselerdi ilk hoca ben olurdum. İlk hoca ben değildim. Demek ki daha tam olarak camiamız ilk etapta hazır olarak görmemişti. Belki de mecburiyetten ben seçilmiştim. Biz de elimizden gelen gayreti gösteriyoruz, onların bu iyi niyeti ve verdiği değere karşılık.
Teknik adam olarak çalıştırdığınız kaçıncı takım Karşıyaka?
Altıncı... Benim ilk teknik direktörlüğe geçişim çok ekstra oldu. Takım kaptanıyken Süper Lig’de hoca gitti, bir anda teknik direktör oldum. Kasımpaşa’da cumartesi günü futbolu bıraktım. O gün maç oynandı, hoca gitti. 24 saat sonra yönetim kurulu beni teknik direktör olarak atadı. Kasımpaşa’dan sonra Kocaelispor, Eyüpspor, Boluspor, Göztepe’de görev yaptım. Şimdi de Karşıyaka’dayım. Geçen sene Boluspor’la tarihin en iyi başlangıcını yaptık ama başkanla anlaşamadık.
Burada rahat mısınız?
Rahatım. Karşıyaka camiası futbol kültürü ve görgüsüyle çok farklı bir kulüp. Taşların yerine oturmuş olduğu, sıkıntılar olsa bile işleyiş açısından mükemmel bir kulüp.
YUVAMA DÖNMÜŞÜM HİSSİ
Daha önce futbol oynadığınız bir takımda hoca olmak nasıl bir duygu?
Şu an hala annemin evinde Karşıyaka fotoğrafları asılıdır. İlk olduğu için... Tekrar buraya gelmek, yuvama dönmüşüm hissi veriyor. Çok rahatım. Camiayı, taraftarı, basını tanıyorum. Yardımcı hocalarım zaten beraber oynadığımız arkadaşlarım.
Süper Lig hedefiyle ilgili çok iddialı konuşmuyorsunuz. Bu hem oyuncular hem de rakipler açısından baskı oluşturmamak için bir taktik mi? Yoksa gerçekten Süper Lig hedefiyle yola çıkmadınız mı?
Ben gerçekçi konuşmayı seviyorum. İnsan aynaya bakıp nasıl kendine yalan söyleyemiyorsa, etrafına bakıp söylemesi de doğru değil. Bizim hedefimiz gerçekten Süper Lig değildi. Biz ne zaman bir şeyleri başarırız, devre arası hedeflediğimiz puanlara geliriz, o zaman biz diyebiliriz ki; “Şu hamleleri yaparsak bu takım şampiyonluğa oynayabilir.” Hedef, devre arası oluşturacağımız o puan tablosuyla alakalı. O zaman yönetim kuruluyla oturulur, “Şunlar olursa bu takım şampiyonluğa oynayabilir” diyebiliriz.
O puan hedefiniz nedir?
Geçen yıl Adanaspor 22 puanla ilk yarıyı bitirdi ve final oynadı. Bizim hedefimiz 24, 27, 29... Ama 30’un üstünü yakalarsak hedef otomatik gelir. Baştan hedef koymaktansa, o puanları alıp direkt hedefi tuttururuz. Yakalayamazsak o zaman altında eziliriz. Pazar günü oynayacağımız Gaziantep BŞB maçı bizim için önemli. Öncelikle o maçı kazanmak ilk hedefimiz. Şampiyonluk 34 haftanın sonrasında ulaşılacak bir duygu olduğu için şimdiden konuşmak doğru olmaz. Hafta hafta bakıp planımızı yapıyoruz.
ANNEM GİT VE BAŞAR DEDİ
Başta anlattığınız o sevgi ortamı nasıl oluştu?
Bazen zor şartlar insanı daha da kenetleyebiliyor. Onu aşmak için daha fazla motive olabiliyorsunuz. Ortada aşılması gereken zorluklar var, herkes başarmak zorunda. Karşıyaka’ya ilk gelişimde annemin söylediği bir şey var. Akhisarspor’dan geldim, ilk profesyonelliği burada yaşadım. Beş kardeşiz, babam vefat etti. Ben ikinciyim. En küçükler 2 yaşlarında. Annem giderken, “Oğlum benim sana verebileceğim hiçbir şey yok. Git başar. Buraya dönme” dedi. Bütün mesele bu. Başarmak için yola çıktı burada da insanlar. Geriye gideceğin ve bakabileceğin hiçbir yer yok. Takım olarak da yok. Bu kulüp bu yıl ayakta kalamazsa seneye daha zor şartlarda mücadele etmek zorunda kalır. Futbolcuya ait mesele de değildir. Futbolcu en çok iki sene sonra parasını alır. Ama bu camia yara alırsa kim bir daha ayağa kaldırır? Biri Maraş’a gider, ben Gömeç’e dönerim. Ama burası daha çok Karşıyaka’da yaşayan insanların kulübü. O zaman bu camianın daha güçlü yaşaması lazım. Yaşatacak insanlar futbolcular değil. Bizimki biraz görücü usulü evlilik gibi. Onu alıyorsun, bunu alıyorsun, “Siz beraber yaşayın” diyorsun. Ama ben ilk toplantıda şunu söyledim: “Biri birine yanlışlıkla vurur ya da bunun gibi bir şey olursa, hiçbir şey demeden alsın çantasını gitsin. Çünkü biz kader birliği yapmışız. O zaman bizim önce sevgi ve saygıya ihtiyacımız var. Egonun en sonda durması lazım.
ŞAMPİYONLAR LİGİ’NDE GOL ATAN İLK TÜRKÜM
Futbola nasıl başladınız?
Babam, Gömeç Balıkesir’de o zaman futbolcuymuş. 19 yıl oynamış. Hem belediyede memur, hem o yörenin bilinen futbolcularından biri. Amcam da profesyonel futbol oynadı. Süper Lig’de de... Demek ki aileden gelen bir dürtü olunca... Beş erkek kardeşiz ama bir tek ben futbolcu oldum. Daha sonra babam yeteneğimin farkına varmış. Önce Gömeçpor, sonra Ayvalıkgücü, ardından da kader ağlarını ördü. 1986-87’de kaymakamlık turnuvası vardı. Tamer Güney var o zaman teknik direktör. Ben de Eğitimspor’da oynarken, “Şu 4 numarayı alalım bizim takıma” demiş. Daha liseyi yeni bitirmiştim. Tamamen Allah’ın takdiri. Sonra Ayvalıkgücü’nden Akhisarspor’a gittim. O zaman da Karşıyaka Süper Lig takımıyken onlarla hazırlık maçı yaptık. Hüseyin Hamamcı da yardımcı hoca... Beni beğenmiş, devre arası Gömeç’teyken bir telefon geldi. Dedemlerin fırınındaydım. Telefonun öteki ucunda Hamamcı, “Seni Karşıyaka’ya alacağız” dedi. Geldim. Karşıyaka dönüm noktası oldu hayatımda.
Bir de tarihe geçtiğiniz Galatasaray’da attığınız gol var...
Aslında diğer takımlarda Galatasaray’dan daha çok faydalı oldum. Galatasaray’da pek başarılı olamadım. Belki başarımın karşılığı olarak da bu gol oldu. Şampiyonlar Ligi’nde Türk futbolcusunun attığı ilk goldü. Galatasaray’ın da Avrupa kupalarında atılan 100’üncü golüydü. İkisi aynı anda oldu. O da bana bir hediye oldu. Kötü geçen bir Galatasaray macerasının arkasından...
Sürprizler var hep?
Bir de şu var. Hep şampiyonluk yaşadım gittiğim kulüplerde. Ayvalıkgücü’yle Üçüncü Lig’de, Kasımpaşa ile 2B’de, Bank Asya’da üç kez, Süper Lig’de şampiyonluk yaşadık. Her ligin şampiyonluğunu çok şükür yaşadım.
ŞİİR YAZARIM
Bütün hayatınız futbol mu? Başka ilgilendiğiniz şeyler var mı?
Hanımın en çok fırça attığı şey de bu zaten. “Hiç çocukların, hanımın yok mu” diyor. 1996’da evlendim. İki oğlum var. 13 ve 9 yaşında. Onlarla beraber olmaya çalışıyoruz ama daha çok yazları. Onlar şimdi İstanbul’da. Ayrılıklar yaşanıyor. Bu da biraz futbolun cilvesi. Ailenizi getiremiyorsunuz. Teknik direktörlüğün Türkiye’de kaç hafta süreceğini bilemiyorsunuz. Güvende hissetmiyorsunuz. Onun için de genelde aileden uzak oluyorsunuz. Düzenli bir aile hayatımız yok. Çocukların aşırı özlemiyle geçen hayat oluyor aslında. Sabah akşam kulüpteyiz. Kitap, müzik ve şiire özel ilgim var. Şiir yazmasını da, okumasını da severim. Duygusalım da... Ümit Yaşar Oğuzcan, Orhan Veli Kanık, Abdurrahim Karakoç, Necip Fazıl... Sakarya Türküsü benim için inanılmaz bir şiirdir.
Örnek aldığınız, beğendiğiniz futbol adamları var mı?
Çok fazla var. Aslında belki bazıları yanlış anlar ama benim birinci hedefim şu: Türk futboluna teşekkür, geri iade... Çünkü Türk futbolu bize 25 sene kariyer, ufak tefek de olsa isim verdi. Genç yaşta birileri tuttu bizi bir yerlere getirdi. Ben de Türk futboluna teşekkür etmek istiyorum. Aslında en büyük hedefim bu. Ben de hizmet etmek istiyorum. Üç beş gencin elinden ben de tutayım, onları iyi yerlere getireyim. Üç beş kulüpte başarılı olalım. Hem sadece şampiyonluk, kupa olarak değil de duruş olarak da bir görevimiz var. Onun için de biraz kendime has olarak görüyorum kendimi.
UĞURA İNANMAM
Maç için motive eden şeyleriniz var mı? Ya da uğurlarınız?
Uğura inanmıyorum. Çalışıp bir şeyleri elde etmeniz gerekiyor. Oraya bir şey astınız diye galip gelemezsiniz. Kendi kendimi motive edebiliyorum. Etrafa sevgiyle bakmaya çalışıyorum. Karşı tarafın olumsuzluğu da bana çok çabuk geçiyor. O zaman yaşayamıyorum. Sevgi ortamı yoksa ya da kaybolduysa oksijensiz balık gibi oluyorum. Kendini atan o balıklar gibi kendimi atmaya çalışıyorum. Negatif hiç olmadım hayatımda, olmayı da sevmiyorum.
FUTBOL SİYASET ÜSTÜDÜR
İzmirlilere var mı söyleyecekleriniz?
Üzüldüğüm nokta şu: İzmir bizim futbolculuk dönemimizde Türkiye’nin ikinci markasıydı. İstanbul, İzmir... Şimdi İzmir sıralamada kaçıncı sırada herkes kendi vicdanına sorsun. Eskiden A milli takımlara gitmiş futbolcuları var, milli maçlar buralarda oynanıyordu. İzmir futbolun her şeyiydi. Ama şimdi futbol anlamında da, şehircilik anlamında da bu potansiyelinden uzaklaştı. Futbolda Türkiye’nin İzmir’e ihtiyacı var. Taraftarımız inanılmaz özverili. İzmir için kulüp ismi önemli değil ama kenti ayağa kaldıracak projelere ihtiyaç var.
Nedir onlar?
Tesisleşme... Stat meselesi... Galatasaray’ın, Fenerbahçe’nin, Beşiktaş’ın kendi stadı var. Maçtan sonra dört sakat verdik. İdmandan kaynaklanan değil, tamamen sahadan kaynaklanan sakatlıklar bunlar. Alsancak’a üç takım hapsolmuş durumdayız. Altınordu, Altay, Karşıyaka... Saha senin olunca başka bir şey oluyor. Avrupa UEFA kriterleri girdiğinde hiçbir kulübün yaşama şansı yok. Belediyeler açıktan destekleyemiyor ama geçmiş dönem desteklenmiş. Destek olmayınca nasıl ayağa kalkılacak? Diğer kulüpleri ayakta tutan belediyeler var. Biz kendi belediyemizden bile destek görmüyoruz. Siyasi olgular futbolun dışındadır. Futbol siyaset üstüdür. O zaman semt bilinci olarak kulübün desteklenmesi gerekiyor. Bu semtin ismi Avrupa kupasına gidecek... Karşıyaka ismi gidecek... Bu ivme yakalanmış. Eksiklerimizle sıkıntılarımızla bu ivme yakalandıysa, topyekun başarılabilir. Bu iş tek başına birilerinin meselesi olmaktan çıkabilir. Camia olarak bütünleşirsen başarı gelir. Ortak akıl her şeyden üstündür.
Paylaş