Ne anılar gizlemiştim kimseler bilmeden ben Suzan’a
Babamı bekliyordum, burnum camda
Nefesime yazmıştım
Kocaman da bir soru işareti iliştirmiştim sonuna sorunumun
Kardeş?
Babamı bekliyorum.
Bir Suzan yanımda.
Elinden sımsıkı tutuyorum.
Babamı bekliyorum.
Annem karnını tutarak gitti.
Üzerinden çoook zaman geçti.
Üstelik ağlıyordu.
Suzan da gördü.
Hastahane çok uzak mı?
Soruyorum Suzan’a, uzak biz gidemeyiz diyor.
Babam geldiğinde, camdaki yazım ağlamış gibi akıp gitmişti camdan.
Hiçbir şey soramadım babama.
O da ağlıyordu annem gibi.
Bebek gitti dedi.
Annem diyemedim, o iyi merak etme dedi.
Koşarak odama döndüm.
Bu kaçıncı giden kardeş dedim.
Gittikleri yerden de bir türlü dönmüyorlar diye çok üzüldüm.
Sonra Suzan’a sarıldım ağladım ağladım.
* * *
Bir gün bebeğime bir şiir yazacağım hiç aklıma gelmezdi. Ama hayat illaki aşk, hırsla mal mülk, sabit kariyer dönencesi ya da umutsuz umutlardan ibaret olmamalı. Çocukluğumuzdaki her detay bence çok önemli. Çünkü bizi biz yapanlar çocuklukta şekilleniyor. En büyük paylaşımlarda oyuncaklar ile oluyor. Bazıları ile olan ilişki gerçekte bile olamayacak kadar sahici oluyor.
* * *
Bebeğim Suzan ve benim aramdaki ilişkide çok farklı ve keyifli idi. Kızıma bakıyorum, onunda bir özel arkadaşı var. Adı İpek. İpek boz renkli bir küçük ayı. Bir yaşında ona vermiştim. O gün bu gün ayrılmaz ikili oldular. Hatta bir ara İpek’in İstanbul havaalanında bir kayboluş ve garip bir şekilde aylar sonra bulunuş öyküsü var ki, iyi bir senaryo olur.
* * *
İşin sırrı her zaman ki gibi sevgide yatıyor. Ne yazık ki geçen bu uzun yıllar sonucu ben Suzan’ı bir şekilde kaybettim. Geçen gün sordum annem de hatırlamıyor. Üzülmedim desem yalan olur. Bari siz sahip çıkın lütfen çocuklarınızın oyuncaklarına. Hele özel olanlara sevgi ile bakın. Paylaşınca sevgiyi, ha bir insan, ha bir hayvan ya da bir oyuncak ne fark eder ki. Yeter ki paylaşın, gerisi sıkıcı hayat detayları işte...