Paylaş
Zaman içinde kat ettiği yola tanıklık ettiğiniz bir oyuncunun yeni performansı, seyirci/eleştirmen olarak avucunu kaşındırıyor insanın. Yaklaşık 15 senedir takip edip de ismini, sesini, oyunculuk tarzını aklıma özellikle not ettiğim isimlerin hemen hepsinin yola el arttırarak devam ettiğine tanıklık ettim. Ve bu nefis bir duygu!
Bu küçük girizgâhı, size Barış Gönenen’i takdim etmek için yaptım. Rol aldığı herhangi bir oyuna ‘gözü kapalı’ gideceğimi söylediğim oyunculardan biri o. Sahnede ilk izlediğim ve aklıma o notu düşürdüğüm 2011 tarihli ‘Limonata’dan beri her seferinde bir adım daha ileri gitti. Yakın zamanda ‘Kabileler’deki sağır genç performansı ve akabinde ‘İstila’da, birkaç adım daha öteye taşımıştı kendini. Bu kez sağ koluna geçirdiği el kuklasıyla, sezona çarpıcı bir performans hediye ediyor.
Yer yer sert ama eğlenceli sahneler
Two Two Production&ŞAFT yapımı ‘Tanrı’nın Eli’, ABD’li Robert Askins’in kaleminden, Kerem Pilavcı’nın Türkçeye çevirip rejisini üstlendiği bir oyun: Hıristiyanlığı, kilise kurumunu, dinin gündelik hayata etkisini satirik bir dille eleştiriyor.
Yer yer sert ama eğlenceli sahnelerle...
Üç genç; Jason, Jessica ve Timothy’nin devam ettiği, kilise bünyesindeki kukla atölyesindeyiz. Atölyenin yürütücüsü, eşinin ölümünün ardından oğluyla yalnız kalmış dindar kadın Margery, Jason’ın annesi... Denklemde bir de Papaz Greg var. Jason’ın hayatındaki karakterleri Şenay Gürler, Alp Özbayram, Şencan Güleryüz ve Cansu Diktaş’tan izliyoruz. Bu beşli, el kuklalarına ilahiler söyletip bir yandan da gençlerin dertlerine dinin ‘yardımıyla’ destek olmaya niyetlenen atölyede buluşuyor. Margery’nin oğlu Jason’ın ‘Tyron’ adını verdiği kuklasının ‘şeytanlaşarak’ Jason’ı ele geçirmesinin ve bu durumun Jason’ın diğerleriyle ilişkisine etkisini izliyoruz.
Kendi meselelerimizi
şeytana devretmemiz
‘Tanrı’nın Eli’nin en güçlü yönü, kuklasıyla yaşayan bir ilişki kuran Barış Gönenen’in performansı. Adeta bağımsızlığını ilan etmiş, ağzı bozuk, patavatsız, gittikçe saldırganlaşan bir kuklayla kendi sinik, yitirdiği babasıyla da yanı başındaki annesiyle de derdini çözememiş olan ergen karakteri aynı anda oynuyor Gönenen. Ortaya “Bu performansı atlamayın” dedirten bir gösteri çıkıyor. Anna Karayorgi’nin elinden çıkan Tyron’ın, başarılı bir kukla tasarımı olduğunu özellikle not etmeli.
Yüzeye çıkaramadığı her şeyi kuklası Tyron’a devretmiş Jason’ın hikâyesi üzerinden, kendi meselelerimizi hep ‘şeytan’a yıkmamızı eleştirmeye girişiyor, ‘Tanrı’nın Eli’. Lakin kullanışlı bir sahne tasarımı içine kurulmuş bu oyun; bütününde, niyet ettiği sarsıcı duyguyu yaratamıyor. Oyunun belli ki din kurumunun Amerikan toplumundaki yerine dair vurucu bir sözü var ama bu bize tam manasıyla temas edemiyor. Anne-oğul arasında evet, ciddi bir gerilim var ama bunu tam olarak yakalamak mümkün olamıyor. Annenin neden bu kadar çaresiz, mutsuz olduğunun da yanıtı çıkmıyor...
Jason’ı ‘ele geçiren’, içindeki karanlık ama çok eğlenceli taraf olan Tyron’la tanışmanızı dilerim. Aklıma düşen bir başka müthiş kukla/oyuncu ilişkisi örneği ‘Bir Yıldız Batıyor’u da anımsatmak isterim...
Muhakkak görün
İsmi uzun, kendi güzel oyun
Esra Bezen Bilgin’i herhangi bir oyununda izlemiş iki seyirci oyuncuyu anarak göz göze geldiğinde, aralarında, başkasının anlamlandıramayacağı bir bakışma anı yaşanır. ‘Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi’yi 2011’de izlediğimden beri ben de o mutlu seyircilerdenim… İnsan ticareti mağduru seks işçisi Dijana’nın yaşadıklarını, Mehmet Ergen’in son derece yetkin rejisiyle anlatan oyun devam ediyor. Son yılların en iyi işlerinden. Bilgin ve Güliz Gençoğlu’nun çok iyi oyunculuklarıyla, can yakıcı mülteci gündemine son derece net tavrı ve sunduğu sağlam kadın bakış açısıyla tereddütsüz bir tavsiye… 18 Aralık Çarşamba 20.30’da Oyun Atölyesi’nde…
Kenter Tiyatrosu yaşasın!
17 Kasım’da kaybettiğimiz Yıldız Kenter, ‘Kenter Tiyatrosu’nun geleceğine dair endişelerini sık dile getiriyordu. Uzun süredir atıl vaziyette olan sahneye sahip çıkan isimlerin başında Genco Erkal geliyor. Erkal, geçtiğimiz senelerde olduğu gibi yine oyunlarıyla Kenter Sahnesi’nde. Ömürlük bir direncin simgesi olan Erkal’ın çağrısını hatırlatmak vazifemiz: Genco Erkal; Aziz Nesin’e, Brecht’e, Nâzım’a, Can Yücel’e, Shakespeare’e selam verdiği oyunu tek kişilik oyunu ‘Merhaba’ ile 20 Aralık Cuma Kenter Tiyatrosu’nda.
Paylaş