Zafer ki, en çok kadına yakışır

Haberin Devamı

Hatırlarsanız geçen hafta “pembe kadınlar arıyorum” diye yazmıştım.
Yaşamının orta yerinde, bir gün ansızın, meme kanseri ile burun buruna gelen, önce bu gerçeği kabul eden, sonra mücadele eden, yılmayan, bu durumun zaferle üstesinden gelen kadınlar.
Beni buldular. Meğer ne kadar çokmuşlar. Meğer neler yaşamışlar. Kendilerini bırakıp sevdiklerinin üzüntüsünü teselliye koşmuşlar.
Sağlıksız beslenmişler. Sigara içmişler. Tatlı, çikolata, şeker adına ne buldularsa yemişler (şeker kanserin en büyük tetikleyicisi). En çok, ama en çok hep üzülmüşler, her şeyi dert etmişler. Gelen hikayelerle yetinmeyip Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne bağlı, Tülay Aktaş Onkoloji Hastanesi’ne gittim. Ege’deki diğer tüm Onkoloji Merkezleri gibi, canla başla çalışan bir hastane. Orada tedavi gören kadınlarla konuştum. Hiç biri isim ya da fotoğraf vermek istemedi. Saygı duydum.
Ama hepsi anlattı hikayesini. Kimi 22 yaşında henüz, kırkıncı kemo’sunu (kemoterapiye kısaca kemo deniyor) alıyor. Kimi, 40’ını devirmiş, göğsü alınmış, ama sorun değil, artık silikon milikon bir sürü yöntem var, kurtuldum ya diyor. Hepsi dünyanın en güzel kadını.

Haberin Devamı

Tabii ki, bunun üzerine, 40 yaşından önce düzenli ultrasonu, 40 yaşından sonra da düzenli mamografiyi eklemek şartıyla. Konuştuğum, yazıştığım hikayelerin hemen hepsinde kuutulan veya mücadelesi iyi giden kadınlar; yılanın başını daha küçükken ezmişler. Kimisi ya elle muayenede fark etmiş, kimisinin rutin kontrollerinde durum ortaya çıkmış.
Ekim ayı boyunca, dünyanın ve Türkiye’nin her yerinden binlerce kadın meme kanseri ile mücadele etti. Markalar, hastaneler, MEMEDER, MEMEKANDER gibi dernekler seminerler düzenledi. Çünkü bu yıldırım, bundan çok değil, 10 yıl önce her 10 kadından birine isabet ediyorken, önümüzdeki 5 yıl içinde bu oranın her 2 kadından biri olmasından korkuluyor.
Durum bu. Facebook’tan elma, armut, çilek yazmayı bırakalım da gidip, adam gibi ultrasonumuzu çektirelim derim ben!

Korunmak için ne yapmak gerek?
Uzmanlara göre, meme kanserinden korunmanın 4 altın kuralı var:
1- Sigarayı bırak
2- Sporu bırakma
3- Kilo alma
4- Alkolü abartma

Haberin Devamı

Zafer ki, en çok kadına yakışır

“Kanser öcü değilmiş”
Bahar merhaba, ben de senin gibi bekar bir kadınım. Kanser olduğumu öğrendiğimde, en yakın arkadaşımla, hastanenin bahçesinde oturup “ne yapabiliriz” diye düşünmeye başladık. Önce, herkes gibi ben de bir boşluğa düştüm. Evime döndüğümde sokağa hiç çıkmamaya başladım, camı, televizyonu bile açmadım, gülmeyi unuttum. Kilo kaybı yaşadım, uyuyamadım, hatta gülenleri kıskanır oldum. “Keşke başıma bir kaza gelse de ölsem, nasılsa öleceğim” diyordum. Ama bu hastalık öcü değilmiş. Çok korktuğum ameliyatım ve kemoterapim düşündüğüm kadar korkunç değilmiş. Yalnızca yüzüm biraz değişti, 2-3 ay kadar kendimi tanıyamadım. Daha sonra saçlarım çıkınca normal hayatıma döndüm. Üzerinden iki koca yıl geçti ve hastalık yokmuş gibi hayatıma devam edebiliyorum. Artık gülebiliyorum, dışarı çıkabiliyor, rahatlıkla uyuyabiliyorum.
Rezzan İ. – 34 yaşında

Haberin Devamı

“Tüm moralimi ailemden ve doktorumdan aldım”
Sevgili Bahar Hanım, bu hastalığa yakalandığını öğrenenlere, önce hastalığı ve doktorları araştırıp iyi bir hekim seçmelerini tavsiye ediyorum. Benim için güler yüzlü oluşu çok önemliydi, tüm moralimi doktorumdan aldım. Tek başınıza bu işi götüremezsiniz. Ailenizin ve yakınlarınızın da moralli olması çok önemli. Onlar ne kadar dirençli olursa siz de o kadar umut dolu kalmayı becerebiliyorsunuz. Ailem, doktorum ve yüce Allah sayesinde hastalığı yendim.
Ceyda A. – 44 yaşında

“Asla vazgeçmedim”
3 yıl önceydi. Eski Foça’da tatildeydik. Bir gün denizden çıktım, mayomu değiştirirken sol göğsümde elime bir kitle geldi. Pazartesi şehre dönünce bir arkadaşıma bahsettim, mamografi çektirmemi salık verdi. Hastanenin yolunu tuttum. Sıra sonuçları almaya geldiğinde, teşhisi tek başıma göğüsledim: Meme CA! Yani meme kanseri. Ameliyat olmam gerekiyordu. Hem de derhal. Eve gelir gelmez internetten araştırmaya başladım. Orada kemoterapinin yan etkilerini okudum, aklıma kendimden önce eşim ve çocuklarım geldi. Saçlarım, kaşlarım, kirpiklerim vb. dökülecek, çok halsiz olacak, belki çocuklarımla eskisi gibi ilgilenemeyecektim. Hemen o gece, eşimle birlikte çocuklara durumu anlattık ve bize destek olmalarını istedik. İki hafta içinde ameliyat oldum. Dağınık bir tümör olduğu için 2 göğsüm de boşaltıldı ve silikonla dolduruldu. Ardından da kemoterapi ve radyoterapi başladı. Saçlarım döküldü, peruk taktım. Meğer sağlığın yanında, dış görünüş hiç mühim değilmiş. Hayatımın en zorlu mücadelesiydi. Ama dizginleri bir an olsun bırakmadım. Kanserin beni yenmesine izin vermedim. Lütfen, bu yazıyı okuyanlar da vermesinler.
İrem K. – 41 yaşında


 

Yazarın Tüm Yazıları