Paylaş
ÜNİVERSİTEDE yüksek lisans tezi yazıyor olsaydım, konu başlığım kesinlikle bu olurdu. Ama ben turizm işletmeciliği değil, metin yazarlığı okudum ve okulumu zar zor bitirdim. Yüksek lisans mı yapsam acaba diye sesli düşündüğümde, hocalarımdan biri “okulu kapatır gideriz” dedi. O kadar sevilirdim.:))) Dolayısı ile biraz sonra yazacaklarıma akademisyen çerçevesinden değil, sürekli yollarda olan bir seyahat yazarının izlenimleri gözünden bakmanız icap etmekte.
Neredeyse 8 yaz önce başladı Yunan Adaları ile hemhal oluşumuz. Kuşadası’ndan kalkan feribota 3 kız arkadaş, sırt çantalarımız ve taksitle aldığımız ilk ipod’larımız ile heyecan içinde bindik. Oradan ver elini Samos, yine feribotla Naxos, Paros, Anti Paros... Cebimizdeki para sınırlı, kalacak yerimiz yok, nerede ne yenir bilmiyoruz, ben anneanneden kalma 3-5 kelime Rumca biliyorum, yerli yersiz o kelimeleri söylüyorum ki, kazıklanmayalım. Adamları, kadınları bir gülme tutuyor. Sonra bakıyoruz ki, kardeşim zaten kalacağımız küçük otelin gecesi kişi başı 25 eu! Zaten lokantalarda kişi başı 13-15 arası bir şey ödüyoruz. (Bknz: Türkler keşfetmeden önce Yunan Adaları) Mecbur, Yunanca sevdamdan vazgeçiyorum.
Sonuç: Türkiye’de bir hafta sonu harcayacağımız parayla adalarda 10 gün gezip (evet ucuz ama tertemiz otellerde kaldık, evet ünlü değil ama şahane küçük lokantalarda yedik) yine feribotla geri dönüyoruz. Sonra aradan geçen yazlar boyunca adalarla nişanlılığım artarak devam ediyor. Kaç adaya ayak bastım saymıyorum. Ama hep gözlem başındayım. Bu arada euro da gayet istikrarlı davranarak benim ada sayımla birlikte yükseliyor da yükseliyor. Ama nasıl oluyorsa adalar hala ucuz. Sonra 3-4 yıl önce bir şey oluyor. Türk nüfusu adaları keşfediyor, yakın adalarda fiyatlar inceden (bazısı kalından) yükseliyor. Sakız Adası’nda 16 eu’ya kiraladığın dandik küçük araba, gün geliyor 50 euro’ya bulunmaz oluyor. Yakın adalar yavaş yavaş Türkleşiyor, sen de tırıs tırıs başka adalara doğru uzuyorsun... Bu madalyonun bir yüzü.
Şimdi döndürelim madalyonu, Akropolis manzaralı diğer yüzüne... Başta “yerli ayşe”ler olmak üzere, Rusları dahi, Yunan’a kaptıran Türk turizminin nasıl bu noktaya geldiğine.
1. Adalarda rant yok: Dolayısıyla dükkan kirası, otel konaklaması astronomik değil. Misal, Antiparos Adası’ndaki Yorgo’nun bakkal dükkanının mülk değeri, 50 yıl önce de aynı paraydı ve bu yıl da aynı para. O öğle uykusuna gittiğinde dükkanı 80 yaşındaki aksi annesi Eleni işletiyor. Kimse gelip “burayı bize 1 milyon’a sat, bar yapalım” demediği için de dünyadan habersiz yaşayıp gidiyorlar. Aynı şey karşı sokakta evinin odalarını pansiyon olarak kiraya veren Eftalya teyze için de geçerli. Zaten bir mülkü satmak ya da kiraya vermek için anneannenin doğum belgesine kadar 10 göbekten adalı olmanı istiyor Yunan yasaları. Kimsenin öyle kanına girip, öyle kolayca, köyünden yurdundan edemiyorsun.
2. Senegal’den yüzerek gelen karidesler: Geçen yaz, “Yunan’da pişer kazığı bize düşer” diye bir yazı yazdıydım. Türkiye’deki balık lokantaları ayağa kalktı. Dediler ki, onların barbunu Senegal’den geliyor. Kalamarları Hindistan’dan ithal. Ahtapot İspanya’dan. Karides Endonezya’dan. Lagos Mısır’dan. Sonra bir ortaya çıktı ki, yerel ürün kullanan bir kaç lokanta hariç, bizde de durum aynıymış. Eee bize de aynı yoldan yüzerek geliyorsa bu karidesler neden daha pahalı kardeşim? (bknz madde 1)
3. Yunan’da servis yok, bizde var: Doğrudur, Türk garsonunun, servis şefinin, komisinin eline kimse su dökemez. Yunan Adaları’ndaki hemen her lokanta aile işletmesidir. Dayı kuzen, amca yeğen, kızan torba birlikte çalışır. Türkiye’deki servisin 10’da birini alman mümkün olmaz. Ama Türkiye’deki gibi “yemekler iyi ama servis çok berbat şekerim” diye söylenmek de aklına gelmez. (iğneyi ele, çuvaldızı kendimize saplayalım bu maddede) O yüzden Türkiye’deki servis maliyetinin fiyatlara yansıması makul karşılanabilir. Aynı şey otellerin housekeeping maliyeti için de geçerli.
4. Yunan adası esnaf, Türk riviyerası işletmecidir: Hayatta son yıllarda en sevdiğim tabir “esnaf adam” tabiri. Dürüstlük, güler yüz, ağırlama ve destur barındırır içinde. Bizde nesli tükenmekte. Yerini, havalı üniversitelerden mezun, dövmeli-piercingli işletmeci arkadaşlar aldı genelde. İşini düzgün yapanlar, ruh katanlar başımızın üzerine. Ama o bir sezonluk vur-kaç’çılar Türk turizminin üzerine sirke serpmekte. (bknz madde 1)
5. Vergilerimiz çok yüksek: Yunanistan’ın krizden çıkış için adalarda vergiyi artırma planı gündemde. Uygun fiyatı nedeniyle tercih edilen adalarda KDV’nin % 6.5’den % 13’e, restoran vergisinin de % 13’den % 23’e çıkarılması planlanıyor. Dolayısıyla Türkiye’de KDV’nin ne kadar yüksek olduğunu da gözler önüne serelim.
6. Sosyal medya: Tuhaf mı geldi? Hiç değil, girin bakın ben dahil herkesin sosyal medya hesapları Yunan Adası paylaşımından geçilmiyor. Yapacak bir şey yok. Türkler Yunan’ı keşfetti ve siz önlem almak için hiç bir şey yapmadınız bunca sene. (bknz madde 1)
Paylaş