Paylaş
KUZU gibiydik.
Sürüden ayrılan kara koyun olduk.
Sadece fısıldıyorduk.
Megafonu elden bırakmaz olduk.
Korku duvarlarının önünden bile geçmiyorduk.
Boş bulduğu duvara yapıştıran, sükseli grafitticiler olduk.
Darbe sonrasının apolitik kuşağı olarak doğduk.
Dünyanın tek darbe istemeyen sivil direnişçileri olduk.
Omuz atsak, yere düşse, dönüp bakmazdık.
Birinin ayağı tökezlese “kardeşim???” diye koşamayı öğrendik.
Trafikte kırmızı ışıkta bile durmazdık.
Yayanın biri kaldırımdan ayağını uzatsa frene basmayı öğrendik.
Suskun, somurtkan, gri renkli bir halktık.
Renkli, esprili, hayatla maytap geçen bir “millet” olmayı öğrendik.
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun”cuyduk.
“Siz bizim kim olduğumuzu biliyor musunuz”cu olmayı öğrendik.
Varsa, yoksa kendi kişisel hakkımızdı.
Komşunun da hakkını aramayı öğrendik.
“Aman yavruuuum sen karışma” mekanizmalı anne-babalara sahiptik.
Bir gecede “Evladım Gezi’ye giderken beni de al” diyen ailelerimiz olduğunu öğrendik.
Kandili, simidi, dini vecibeleri facebook’tan bilirdik.
Kandil simidinin hamurunu açacak kıvama geldik.
Rekabetimiz ezeli, düşmanımız ebediydi.
Rakip takımın kalesine yatacak imana gelmeyi öğrendik.
Liselilere bakıp bakıp “bunlar mı bizi yönetecek?” derdik.
Yeni Türkiye’yi bu gençlere emanet ediniz idrakine geldik.
Talcid’i, Rene’yi mide ilacı olarak bilirdik.
Gözümüzden akan yaşa panzehir olduğunu öğrendik.
Bir damla yağmur yağsa, saçak altı arayan hanım evladı metropollülerdik.
TOMA’ların bastığı 1500 oktavlık suya göğsümüzü siper etmeyi öğrendik.
Polis üniformasıyla özel güvenlikçi üniformasını ayırt edemeyen tiplerdik.
İzmir’de eli sopalı üniformasızların hem sivil, hem de polis (!) olduğunu öğrendik.
Polisi öfkeli, mesafeli, uzak, duygusuz bilirdik...
Aralarında şeker gibi, vicdan sahibi, demokratik komiserler de olabileceğini öğrendik.
Sadece kendimizle ilgilenen bir avuç marjinaldik.
Sadece birbirimizi değil, ağacın, taşın, toprağın sesini dinlemeyi öğrendik.
Bizim doğrumuz en doğruydu.
Başkasının da fikrine saygı duymayı öğrendik.
Orantısız güç sonucu dalga dalga büyüyüen bir öfke ile yola çıkmışken,
Sağduyunun önemini ve şiddete karşı bir olmayı öğrendik.
Üniversitede bile dersten kaytarmanın yollarını ararken,
Eyleme gelip Kordon’da ders veren şahane profesörlerin varlığını öğrendik.
Bedavaya su bile vermezken;
Yanımızdaki aç yatmasın diye evden poğaça-börek taşımayı öğrendik.
Demokrasinin sözlük anlamını bile bilmezken;
1 haftada tüm dünyaya demokrasi dersi vermeyi öğrendik.
Kısacası;
Ne oldum demeyi bıraktık.
Ne olacağım demeyi öğrendik.
Önemli Not: Fotoğraf, sivil direnişi en cafcaflı gecelerinden birinde, Gündoğdu Meydanı’nda tanıştığım şahane insanlardan fotoğraf sanatçısı Mutlu Kurtbaş’a ait. Söylemeyi bir borç bilirim.
Paylaş