Paylaş
AN itibariyle İsveç’in başkenti Stockholm’deyim sevgili okur... Burada ne işim var hepsini yazacağım. Ama önce bu kış yaşadıklarımı ve bayram sabahı kahvaltısının dünyanın en değerli nimeti olduğunu, nasıl öğrendiğimi anlatayım. Uzun zor bir kıştan çıktım, sen tabii başıma gelenleri bilmiyorsun. Yazmıştım geçen yaz başı, canım babam bizi artık uzaklardan izleyecek diye. Aradan 8 ay geçti, geçmedi bu sefer de annem 16 Mayıs gecesi, babama kavuşmak için melek oldu, uçtu gitti. Çok ağladım, içimi çeke çeke ağladım. Ama ikisi de geri gelmedi.
En değerli mücevher kasanızdakiler değil, yanınızdakiler
Sonra bana bir şey oldu. Hayatımda ilk kez sahip olduklarımın ne kadar değerli olduğu kafama dank etti. Ablam, yeğenlerim, eniştem, akrabalarım ne kadar değerlilerdi. Dostlarım, arkadaşlarım, iş ortağım, ruhuma mutluluk veren herkes ne kadar da değerliydi Allah’ım. Bunca sene nasılsa oradalar diye baktığım, beni kalpten seven herkes bildiğin mücevherdi. Arayanlar, soranlar, hadi bizde kal bu gece eve gitme diyenler, gazetedekiler, arkadaşlarım, başımı koynuna soktuklarım, çocukluğumu bilenler, yeni tanıştığım halde elimi hiç bırakmayanlar, bas baya cumhuriyet altını gibi yastığımın altında biriktirdiklerimdi.
En zoru seçim günüydü. Çünkü biz, her zaman, hep birlikte, üçümüz giderdik oy kullanmaya. Belki bu yüzdendi başka bir semtte bazen başka şehirlerde yaşadığım halde ikamet adresimi baba evi olarak bırakışım. Her seçim sabahı gider, onları evden alır, oy kullanır, sonra da kahvaltıya giderdik. Seçim günü zor geçti.
Derken 3 gün önce bayram geldi. Bu sefer hazırlıklıydım. Bayramı gelişinden 2 ay önce, uzaklara, çok uzaklara, 5 yıldır görmediğim ve çok özlediğim üniversite arkadaşlarımın yanına gitmeye karar verdim: Stockholm! İzmir’den direkt uçuş buldum, Sunexpress’ten. Üstelik gidiş dönüş 135 Euro’ya, gözlerime inanamadım. Bilet işi tamamdı, vizem de vardı, biliyorum Oral ile Ceren ve 2 yaşındaki minnakları Deniz bana çok iyi bakacaklardı, artık bayram gelebilirdi.
Bayramda dünya markası, gevrekli kahvaltı sofrası!
Ben bunlara ne götüreyim diye düşünürken aklıma geldi. Gurbet ellerde yaşayan İzmirlilerin en özlediği şey, aslında dünyanın en basit şeyi: gevrek! St Joseph Lisesi arkasındaki tarihi Alsancak Gevrek Fırını’ndan 10 tanesini kaptım, bizim mahallenin şarküterisinde sucuğu, pastırmayı, Ezine’yi vakumlattım, yanına da gevrekleri yoldaş ettim, kalktım Stockholm’e geldim.
Siz bu satırları okurken ben, dünyada en sevdiğim iki insan yanımda, hayatımda olmadan ilk bayram kahvaltımı yapmış olacağım... Ama biliyorum ki, aslında hep yanımdalar. Belki de Stockholm’deki bu nefis tatlı aileyle, eski gerçek dostlarımla birlikte mutlu bir kahvaltı yapmam için buralara kadar gelmemi istediler.
Yurt dışında yaşayanlar için en büyük mutluluk çıtır bir “gevrek”, çemeni bol bir kaç dilim pastırma ve gerçek Ezine peyniri. Mutluluğun formülü bazen bu kadar basit buralarda.
Sahip olduklarınızın, ailenizin, dostlarınızın ve sofranızdakilerin kıymetini iyi bilin. #MutluBayramlar.
Not: İzmir’den 3 saatlik uçuşla İstanbul aktarması yapmadan direkt gidebileceğiniz Stockholm gezi notlarım ve Türkiye ile arasındaki eğitimden, sağlığa, çocuk gelişimine, enteresan sistem farkları hakkındaki şehir notlarım; haftaya Pazar burada olacak.
Paylaş