Paylaş
35’ime gelip dünyayı gezip Ankara’ya hiç ayak basmamış olmak benim ayıbım mı, yoksa Ankara’nın benim için fazla takım elbiseli bir şehir olmasından mıydı bilmiyorum. Ama geçtiğimiz mayıs ayında bu makus talihimi yenip, 1 hafta sonumu Ankara’da geçirdim. Üstelik Beypazarı’ndan girip Gaziosmanpaşa’dan çıktım. Hiç de fena bir şehir değilmiş Ankara. Tam da memlekette bu kadar Ankara konuşulurken, buyurun sivil bir İzmirli’nin gözü ile Ankara notlarına...
Ankara, taşın toprağın takım elbise
Kendi memleketimde kış günü bile çorapsız makosen üzeri polo yaka tişörtlü adam görmeye alışkın bünyede ağır alerji yaptı tabi önce bu kadar takım elbiseliyi bir arada görmek. Daha havaalanında başladılar, otelde, şehirde, akşam yemeğinde devam ettiler. Ki, bu durum kendilerine aristokrat bir hava da katmıyor değil. Ancak yazın da böyle geziyorsa bütün Ankara, vay hallerine.
Vatandaştan çok makam aracı
Ankara’da metrekare başına 300 takım elbiseli düşüyorsa, rahat 150 de makam aracı ve şoförü düşüyor. O kadar çoklar ki, insanın sokakta taksi yerine makam aracına el kaldırası geliyor.
Anıtkabir’in rafine mimarisi
Toplantılarım bitince ilk iş ver elini Anıtkabir. Meğer ne geç kalmışım bunca sene. Meğer bunca yıl fotoğraflarından gördüğüm o taş yapı ne kadar rafine ve sade bir estetik anlayışının ürünüymüş. Daha aslanlı yoldan geçerken nefesimi tuttum, anıt mezarın olduğu galeriye girince bıraktım. Anıtkabir’in mimarları Ord. Prof. Halid Emin Onat ve Prof. Orhan Arda. Mozole’nin yer aldığı avluyu çevreleyen galeri bölümünde ise Türkiye’nin en büyük kurtuluş savaşı müzesi bulunuyor.
Beypazarı’na uğramadan Ankara’dan ayrılmayın
Beypazarı Ankara’ya yaklaşık 100 km uzaklıkta, nefis bir tarihi ilçe. 400’ün üzerinde restore edilmiş tarihi konağı, gümüş işçiliği, havucu ve Beypazarı kurusu ile ünlü. Küçük tematik müzeleri ve tarihi yapıları, sokakları, esnafı bu ilçeyi daha da sevimli kılıyor. Boğazkesen Kümbeti, Suluhan, Eski Hamam, Yaşayan Müze ve Kent Tarihi Müzesi listenizde olsun. Ama asıl olay dillere destan kahvaltısı, tarihi güveç fırını ve havuç lokumu. Kahvaltı için Fatma Ana’nın yeri, öğle yemeği için Tarihi Güve Fırını ve Taş Mektep, lokum için Bulduk şekerleme.
Bugüne dek gördüğüm en iyi iş oteli Marriott Ankara
İş gereği gittiğim şehirlerde en büyük ilgi alanlarımdan biri yeni oteller keşfetmek. 2 yıl önce açılan JW Marriott Ankara bunlardan biri. Bugüne dek Avrupa dahil konakladığım en iyi bussiness otellerden biri. Belki de en iyisi. Otelin açık alanları ve odaları sadelikle lüksü birleştirebilen, son dönemlerin oryantalist anlayışından kaçınan bir zevkin ürünü. Ama asıl numarası Steak House restoranı ve Spa’sı. Boşuna değil, 2014 Dünya Lüks Spa Ödüllerinde Avrupa’nın ‘En İyi Lüks Spa Merkezi’ seçilmiş.
Bahçesiyle, mönüsüyle bir nefes alanı: MİSO
Ankara’da hiç şüphesiz en sevdiğim iki semt, Anıttepe ve Gaziosmanpaşa oldu. Gaziosmanpaşa, Ankaralıların deyimi ile GOP, bahçeler içinde 70’lerin sayfiye evlerini anımsatan evlerin ve yine zevk sahibi (ah o eski mimarlar) üç katlı yüksek tavanlı apartmanların bulunduğu çok güzel bir semt. Son dönemin gözde markaları buraya şık restoranlar, küçük meyhaneler, butik pastaneler açmış. MİSO Meyhane, yer karoları, renkleri, bahçesi ve mönüsü ile en beğendiklerimden biri oldu. Ankara’ya yolunuz düşerse mutlaka uğrayın. Hatta MİSO hakkında iki yorum da ekşi sözlük’te gelsin:
1) Ankara Nenehatun Caddesi’nde sevimli bir meyhane. Efsane mezelere sahipler. Fonda ‘60, ‘70 ve ‘80’lerin Türkçe pop şarkıları. gidilesi, bir yer.
2) Adam gibi meyhane. Son zamanda iyice artan fix mönü, vur patlasın çal oynasın tarzı saçma sapan yerlerin yanında kurtarılmış bölge gibi.
Paylaş