Bahar Akıncı

Pazartesi Hikayesi

17 Aralık 2012

HİÇ bir şeyi bırakamıyoruz. Sanıyoruz ki, bütün sahip olduklarımız bizim. Sanıyoruz ki, kimse gitmeyecek, kimse bizi terk etmeyecek, sahip olduğumuz para hiç bitmeyecek, bizi ele geçiren statülerimiz emekliye ayrılmayacak. Yalan. Hem de en büyüğünden.
“Konfüçyüs’ün Öğretileri” diye bir kitap okuyorum bugünlerde harıl harıl. İçinde durup düşündüren pek çok öğreti var. En önemlisi bu değil mi? Durmak. Durabilmek.
Haftaya başlarken bu İzmir ayazında, tek isteğim durmanızı ve düşünmenizi sağlamak aşağıdaki gerçek hikaye ile...

ELMAKonfüçyus, bazı insanlara bir şey öğretmenin en iyi yolunun bunu örneklerle göstermek olduğunu biliyordu.
Bu yüzden sınıfın tam karşısına geçti. Eline bir vazo aldı, tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada tuttu.
Diğer elinde bir elma vardı.
Öğrencilerin meraklı bakışları arasında, elmayı vazonun içinde bıraktıktan sonra, vazoyu yere koydu ve şöyle dedi:

Yazının Devamını Oku

Çocuklara solunum ünitesi büyüklere yeni yıl konseri

16 Aralık 2012
Bayılıyorum müzik için toplanan kalplerin aynı zamanda ortak bir amaç uğruna buluşmasına. İşte onlardan biri daha...

19 Aralık 2012 Çarşamba akşamı, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde, Behçet Uz Çocuk Hastanesi Onkoloji Yoğun Bakım Bölümü’nün ihtiyacı olan “Solunum Ünitesi”ni alabilmek için bir konser var.

Hem de en güzelinden.
Çünkü, konserin ilk bölümü, Santa Lucia gibi nefis ve tanıdık aryalardan; ikinci bölümü ise kemancı, öyle sarhoş olsam ki gibi; efsane Tanju Okan şarkılarından oluşuyor. Davetiyeler ücretsiz, ancak “Solunum Ünitesi”ni alabilmek için bağış usulü satış yapılıyor. Minimum 15 TL ve üzeri, gönlünüzden ne koparsa bağış yaparak konser davetiyelerinizi temin edebiliyorsunuz.
Davetiyelerini almak isteyenler öncelikle Deniz Bank Alsancak (ZARA yanı), İzmir Şubesi (Swissotel karşısı) ve Bostanlı Şubesi’ne (Burger King yanı) giderek minimum 15 TL ve üzeri bağış yapıyor, bu bağış makbuzu ile,
1) Özlem Tuğrul Perde ve Dekorasyon (Tevfik Fikret Lisesi karşısı) - Cumhuriyet Bul. No: 159/D Gülay Hanım: 0506 838 87 75
2) Ginova Mutfak Dekorasyon (İtalyan Konsolosluğu binası altı) - Cumhuriyet Bul. No: 12/11, Derya Hanım: 0536 629 96 26
3) Berk Optik - Alsancak (Sevinç Pastanesi yakını) - Talatpaşa Bul. No: 35, Ersan Bey: 0232 421 41 51

Yazının Devamını Oku

Kıyamete 6 kala

14 Aralık 2012

Zaten kendi kıyametimizi yaşamıyor muyuz nicedir? Birbirimize olmayan saygımızdan tutun da; dünyayı çöplüğe çevirmemize kadar her emare, bir kıyamet alameti değil mi?
Kıyamete 5 kala atladım, İstanbul’a geldim. Tasarım bienalini, bir sürü tiyatro oyununu, İstanbul Modern’i, Pera Müzesi’ni içime çektim. Geçen hafta kapatılan 70 yıllık Beyoğlu İnci Pastanesi’nin önünden geçerken iç geçirdim. Şimdi de Bebek’te, sahilde kalan tek salaş kahvede oturdum size bu yazıyı yazıyorum.
Düşünün, birazdan dünyanın dört bir yanındaki TV kanalları ve internet haber portalları; canlı yayınla Beyaz Saray’a bağlanacak. Karşımızda OBAMA! Ve diyecek ki bütün hüznü ile “Kardeşlerim ve Aziz Amerikan (!) halkı... Gaipten beklediğimiz haber nihayet geldi, 6 gün sonra, yani 21 Aralık günü dünyamız yok olacak. Şimdi ne istiyorsanız onu yapın.”

Sahi, ne yapacaksınız?

Dünyada geçirecek son 6 gününüz var. 6 gün sonra, boomm... net! Şöyle bir gözlerinizi kapatın. Özür dileyecek ne çok insan, kırılmış ne çok kalp var. Bir daha yiyemeyeceğiniz ne çok dondurma, künefe, kebap var. İçilecek daha kaç şişe şarap; sağlığa – mutluluğa diye tokuşturamayacağınız daha ne çok rakı kadehi, dinleyecek ne çok şarkı var.
Okunacak ne çok kitap, görülecek ne çok yer, komşuya dağıtılacak ne çok aşure, ihtiyaç sahiplerine yapılacak ne çok yardım, görülecek ne çok ülke, yüzülecek ne çok deniz var.

Yazının Devamını Oku

Alaçatı’da yeni tur yeni şans!

10 Aralık 2012
SEVDİK biz Alaçatı’da yeni yıl kutlamayı. Üstelik bu sene tam dört günümüz var, Alaçatı’da yeni yılı kutlamak için. Ben de henüz rezervasyonlar dolmadan sizin için en sevdiğim otel ve restoranların yeni yıl seçeneklerini araştırdım. Buyurun Alaçatı’ya...

1850 Restoran
Alaçatı pazaryerinde geçen yaz açılan çok şık bir Antakya oteli ve restoranı. Ancak mönüde sadece Antakya mutfağına özgü yemekler değil, aynı zamanda Ege tatları da var. Yılbaşı için şömineli restoranlarında özel bir DJ playlist’i eşliğinde çok hoş bir mönü hazırlamışlar. Dokuz çeşitten oluşan meze tabağı, ara sıcaklarda paçanga böreği, fesleğen soslu ızgara hellim, ana yemek olarak kestane soslu hindi rosto, kestaneli iç pilav ve tatlı olarak da cevizli kabak tatlısı. Yemeklerini çok beğendiğim 1850’de yeni yıl gecesi, limitsiz yerli içki kişi başı 120 TL.
Rez. (0232) 716 62 82 www.1850alacati.com

 Sardunaki
Yunan gecesi ve sirtaki dendiğinde aklıma gelen ilk otel ve restoran Sardunaki. Bu yılbaşı üç gece konaklamalı bir paket sunuyorlar. Üç öğün köy kahvaltısı, iki öğün öğle yemeği, Urla Şarapçılık Tadım Gezisi, bir öğün akşam yemeği ve Sardunaki konseptinde özel yılbaşı yemeği iki kişi için toplam 800 TL. Rez: (0232) 716 68 78 www.sardunaki.com


  Barbun’da tadım mönüsü

Yazının Devamını Oku

İzmir’de, yeni tur yeni şans

9 Aralık 2012

Az kaldı yeni bir seneye. Hayaller, umutlar, sil baştan. Kırgınlıklar, hatalar, yanlış kararlar sıfırlanıyor. Yeni yıl bu yüzden güzel belki de. Düşünsene, her sene, hayata yeniden başlama şansı veriyor dünya sana. Bu yıla İzmir’de sokaklarında girip “yeni tur, yeni şans” diyeceklere nerede ne var, hangi mönü sunulacak, ne kadar ödenecek mahiyetli bir araştırma yaptım. Tavsiyeler aşağıda...

Cumhuriyet Meydanı
Bu yıl Cumhuriyet Meydanı’ndaki geleneksel yeni yıl konserinde, Kıraç var. Gece Hakan Doğanay’ın şovu ile 20.30’da başlayıp, Kıraç konseri ve havai fişek gösterisi ile devam edecek.

La Cigale

Yazının Devamını Oku

Erkek Fatmalar Cumhuriyeti

8 Aralık 2012

Geçen hafta İstanbul’dan İzmir uçağına bindim. Yer hizmetlerine “küçük gülüm, bu küçük” diye kakaladığım, eşek yükü ağırlığındaki “kabin boyu” valizim de yanımda. Yerimi bulduktan sonra sıra geldi valizi tepedeki bagaj yerine kaldırmaya. Tüm kuvvetimi topladım, derin bir nefes aldım. Bu arada, herkes yerine oturduğundan ve ben her zamanki gibi son yolcu olarak uçağa yetiştiğimden dolayı, bir uçak dolusu insan da beni izlemekte.
Derken silkmede 60 kilo kaldıran milli halterci gibi yüklendim valizi. Bildiğin bir sağa, bir sola kaykılmaya başladım önce. O anda beynimde -uzun zamandır ortalarda görünmeyen- şimşekler nihayet çaktı. İç sesim şahlandı. “Yahu kadın, sen ne yapıyorsun?”
Doğru ya, ben ne yapıyorum?
Tepeme kadar kaldırmış ancak yerine koyamamış bulunduğum valizi, hiç bir şey olmamış gibi indirdim yerine. Hemen arka sırada, oturduğu yerden beni izlemekte olan hafif göbekli, acık tepesi açılmış beyefendiye dönüp hayattaki en şeker halimle seslendim. “Rica etsem yardım edebilir misiniz?”
30 saniye içinde, ben koltuğumda, valizim yerindeydi. Dönüşte bu kez başka bir beyefendi yardımını esirgemedi ve uçaktan inebildim. O günden beri şunu düşünüyorum...
Erkeklerden yardım istemeyi ne zaman bıraktık?
Üstelik sırf günlük hayatta değil. İş hayatında ipleri elimize aldığımız günden beri böyle bu. Giderek erkekleşmeye başladık. Giderek içimizdeki dişil ruh, küçük haltercilere, küçük marangozlara, musluk tamircilerine, ben yaparımcılara, hatta, gölge etme başka ihsan istememcilere bıraktı yerini. Giderek özgürleştik, doğru. Ama bir yandan da doğanın dengesini bozmaya başladık sanki. Hayatınızda erkeklerin yardımı olmaksızın yaptığınız işlere bakın. Sonra da yaşamınızdaki ilişki dengelerine bir bakın. Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

 

Yazının Devamını Oku

Otizmin gülen yüzü

2 Aralık 2012

Bugün 3 Aralık. Dünya Engelliler günü. Bu yıla kadar hiç duymamıştım ki, benim hatam. Ancak her sene öyle zarttadanak icat edilen özel günler gibi değil.
Çok gerekli. Çok elzem. Engellilerin, kendilerine en büyük engeli teşkil eden engelsizlere seslerini duyurmaları için 24 saatlik de olsa bir fırsat.
Tam da acaba ben ne yapabilirim diye düşünürken; çocukluk arkadaşım Oya’dan bir mesaj geldi. “Bahar, Moris Bencuya Otistik Çocuklar Özel Eğitim ve Uygulama Merkezi’nde öğretmen oldum. Burayı muhakkak ziyaret etmelisin. İnanılmaz hikayeler var.” Atladım gittim. Ve allak bullak oldum. Ve ben bittim. O çocukların güzelliğine, o öğretmenlerin sabrına, o okulun özenine.
Bu okul bir devlet okulu. Küçük, mütevazi, kendi halinde. İzmirli hayır sever Moris Bencuya tarafından 2009 yılında metruk bir bina iken düzenlenerek otistik çocuklar için bir eğitim merkezi haline getirilmiş.

Bir okul müdürünün hikayesi

Ve 2010 yılında Niğde’den gelen bir okul müdürü oklun kaderini değiştirmiş.
Ömer Ünal. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü mezunu.

Yazının Devamını Oku

Enerjime ayar verdim

2 Aralık 2012

Şu dünyada kafamın basmadığı tek bir şey varsa o da biyoenerji, enerji kontrolü, kuantum fiziği... Kısaca, psişik işler. Bildiğim tek şey, evrendeki her maddenin enerjiden ibaret olduğu. Ve düşündüğüm her şeyin yaşamda bir şekilde karşıma çıktığı.

Net. Bundan ibaret. Ötesine ne geçtim, ne geçmek için çaba sarf ettim. Gördüğüne inanan bir domestik olarak yaşamıma devam etmekteydim.
Ta ki, geçtiğimiz aya kadar. Ancak hikaye 2011’de başlıyor. Gecelerden bir gece, Saba Tümer henüz gündüz kuşağına geçmemişken, tamamen tesadüfen, Nilgün Sarar isimli bir konuğa denk geldim. Saba soruyor, konuğu anlatıyor. Nilgün Sarar isminin yanında da “Yeniden Bağlantı Uzmanı” yazıyor. Nedir, ne oluyor derken tüm programı ilgi ile izledim.
http://www.youtube.com/watch?v=tr0EjXZHWHg

Aradan yaklaşık 1 yıllık zaman geçmişti ki, geçtiğimiz hafta yine bir gece, yine tesadüfen bu kez CNN Türk’te, yine aynı kadın. Nilgün Sarar. Yeniden Bağlantı Uzmanı. Sonuna yetiştiğim programın bitiminde demez mi haftaya bir dizi seminer vermek üzere İzmir’deyim diye. Allahtan, İyilik Kişisel Gelişim ve Danışmanlık Merkezi’nin organizasyonu ile geldiğini söyledi de haldır haldır Google Amca’dan araştırmalara giriştim. Sonunda merkezin kurucusu Begüm Karece’ye ulaştım ve dedim ki, beni Nilgün Hanım ile tanıştırın.
Programı seminer ve seanslarla hınca hınç dolu olan Nilgün Sarar’ın tüm disiplinini alt üst ederek, randevuyu kopardım. Swissotel’in bahçesinde buluştuk. Dedim ki, konuşmak beni kesmez, ne olur seans yapalım. Nilgün Sarar’ın Dr. Eric Pearl ile birlikte 10 yıl üzerinde çalıştığı yeniden bağlantı deneyimlerinden yola çıkarak tamamen kendi ön görüsü ile geliştirdiği Tune (Ayar) Seans ve Seminerleri’nin ne olduğunu anlatacağım. Ama önce, yaşadıklarım anlatmam gerek.


Yazının Devamını Oku