An itibariyle Malatya’dayım; TRT belgeseli izler gibi beni takip eden can okur.
Burada bu yıl ikinci kez bulunma sebebim; 4. Malatya Uluslararası Film Festivali.
15-21 Kasım arası 1 hafta sürecek, dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanından 400 kadar konuğun; yerel, ulusal ve uluslararası basının takip ettiği Festival her geçen yıl daha da profesyonelleşerek şaşırtmaya devam ediyor beni.
Malatya Valiliği koordinasyonunda gerçekleşen festival; sinema sektörünün en önemli danışmanları, yapımcı ve yönetmenleri, sinema yazarları ile birlikte hareket ediyor. Ben de Festivalin Açılış ve Kapanış Koordinatörlüğünü yürütüyorum naçizane.
Ama asıl söyleyeceğim bu değil.
Asıl söyleyeceğim şu; bundan çok değil 10 yıl önce Ankara’ya dahi gitmeyi gereksiz bulurken; bugün Anadolu’ya, koşa koşa geliyorum. Önceleri bunu yaş almama en azından 30’umu geçmeme bağlarken; dün Festival açılışından benden daha genç üniversite öğrencilerine sordum bu soruyu.
Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelmişler kimi gönüllü, kimi bilet fiyatları 3 TL olan festivali izlemek için.
DİLE kolay 14 yıl... Türkiye’nin en büyük kısa film festivali olan İzmir Kısa Film Festivali’ne bu yıl, 63 ülkeden 1365 film festival programında yer almak için başvuruda bulundu.
19 Kasım’da gerçekleştirilecek olan açılış töreni ile başlayacak olan festival, 23 Kasım’daki ödül töreninin ardından 24 Kasım 2013 tarihinde son bulacak.
Festival, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ve Başbakanlık Tanıtma Fonu’nun önemli katkılarıyla İzmirli sinemaseverlerle ücretsiz olarak Fransız Kültür Merkezi’nde buluşacak. Bu yıl da festival izleyicileri Oscar, Bafta, Cannes, Berlin, Oberhoussen ve diğer önemli festivallerde ödül kazanmış filmlerin yanı sıra, ilk kez gösterime giren filmlerle de buluşacak.
Juri üyeleri efsane
İzmir Kısa Film Festivali’ne, ulusal ve uluslararası alanda gerçekleştirilecek olan yarışmada finalist filmleri değerlendirmek üzere ve Altın Kedi Ödülleri’ni sahipleri ile buluşturacak olan her yıl Türkiye’den, dünyadan sinema alanında uzman isimlerden seçilerek oluşturulan 14. İzmir Kısa Film Festivali jürisi yine birbirinden değerli isimleri ağırlıyor.
• Yavuz Özkan / Yönetmen
13 yaşımdaydım. En büyüğümüz 15!
Ahmetlerin evinde, evi boş bulmuşken kızlı erkekli sevişeceğimize (çünkü o yıllarda henüz kimse el kadar çocukların ya da gençlerin aklına fitne fücür sokmuyordu), lavaboyu suyla doldurmuşuz. Tıkacını da bir güzel tıkayıp başlamışız kafaları daldırmaya. “Suda en uzun kim kalacak” oyununda, birinciliği kimseye kaptırmayan Ediz’i geçmek, o an hayattaki tek amacım.
Ölmeyi göze almışım bu hırsla, düşün!
Herkes sırayla kafasını suya gömüyor. En büyüğümüz Ahmet de babasının ortaokul bitirme hediyesi, günün modası afili Swatch saatinden skor tutuyor.
Yok, kimse Ediz’i geçemiyor.
Sıra bana geldi. Aralarındaki tek kızım ya; en sona bıraktılar beni nasılsa fasulyeden bu diye. Ya Allah bismillah daldırdım kafayı suya. Sayıyorum sayıyorum, zaman geçmek bilmiyor. Sımsıkı yumuyorum gözlerimi. Kendimi zamandan soyutluyorum. Bedenimi bir okyanusta hayal ediyorum. Renk renk balıklar etrafımda, dalgalar hışır hışır kıyıya vuruyor. Güneşin sıcaklığını tenimde hissediyorum. Sanırsın Hint Okyanusu’nda tropikana balığı kovalıyorum. Uzaktan geçen gemilerin sesleri. İçim bir hoş oluyor. İçim çekiliyor. Öyle uyuşturucu bir his.
Sinirlerim tef gibi.... Yok artık bundan daha büyük yaşam hakkına müdahale gelmez derken, hoop bir yenisi geliyor! Bundan çok değil, iki hafta önce sevişme kelimesini bırakın uluorta zikretmeyi, kendi mahremimizde dile getirmezdik. Şimdi günde 956 kere içinde sevişme geçen kelimeler kullanıyoruz. Hey Allahım! Konumuza dönersek; gülmeye ihtiyacı olanlar buraya! Geçtiğimiz hafta elime geçen 2 kitap ruhuma ilaç gibi geldi. Önce, onlara bir göz atalım; ardından da dün gece galasına gittiğim Hükümet Kadın 2 filmine!
Çakma Anne
Amerikalı 4 çalışan anne... Ve felsefeleri; “biz mükemmel değiliz” (aa ben de!)
Ve kitap tam da çalışan ve saçını süpürge etse de bir türlü mükemmel olmayı beceremeyen anneler için yazılmış. Kitabın arka kapağındaki cümle bile ilk gülümsemeyi yaymaya yetiyor suratıma: “Hepsi kendince birer çakma anne (Örneğin hepsinin çocuğuyla evcilik oynarken kendini camdan atmak istemişliği var) ve hepsi komik (içlerinden biri komedyen Conan O’Brien’ın metin yazarı). İşte bu dört kadın bir araya gelip bu modern zamanlar ebeveynlik rehberini ortaya çıkardı.” Kitapta her annenin bir gün tadacağı kaçınılmaz kriz anlarını sıralayıp, mümkün olan en az çabayla bunların üstesinden gelmenin, yarım yamalak iş çıkarıp, bunu kimseye fark ettirmemenin püf noktalarını paylaşıyorlar. Özellikle ilk bölümdeki “elinizdeki velet sürekli kendini bir yerlerden atmaya, yakmaya, kesmeye eğilimli olan bir patlayıcı madde” tadındaki tanımlamaya bayıldım. Bir de bebeğiniz altını kirlettiğinde, 3 saniye içinde yüzündeki ifadeden bunu anlayıp, bebeği babanın eline tutuşturup ortadan nasıl sıvışacağınızı anlatan bölüme! Babalar
haydi göreve...
Not: Kitabı yeni anne olmuş bir arkadaşımın evinde buldum. Henüz gidip alamadım, ama ilk fırsatta edineceğim. Okuyanların izlenimlerini merak ediyorum.
Domingo Yayınevi; 15 TL
YAKLAŞIK bir haftadır İstanbul sokaklarındayım. İş için gelip ne kadar sergi, yeni açılan mekan varsa kovalayıp üstüne de epeydir görmediğim arkadaşlarımla buluşup memleketime doğru yola çıkmak üzereyim. Memleket ve dünya meseleleri bir yana, burada da gönül dertleri hemen hemen aynı 30 yaş grubu kuşağımın... İlişki istemiyorum erkekleri, evlenmek istiyorum kadınları.
Tek gecelik ilişkilerden sıtkı sıyrılmış neslim erkeklerinin epeydir mottosu şu; “ilişki istemiyorum, ama sen yanımda dur”.
Açıklaması: “Her şeyi yaşayalım, birlikte tatillere gidelim, sabah akşam mesajlaşalım, derdimi-sıkıntımı paylaş ama bana sorumluluk yükleme, bana hesap sorma, yanımda sevgilim gibi gözükme, berikiler kaçmasın, ceylanları ürkütme!”
Hemen bütün kadınların yemi yutmuş görünmesinin altında yatansa şu: “Hele sen bana bir alış da sonrasını görürüz, bak bakalım vazgeçebiliyor musun? Balık kılçığı gibi sıyırırım ben seni, ruhun duymaz!”
Her iki tarafından gayet rulet masası pazarlığı gibi başladığı (ilişki, seks, şehvet, arkadaşlık veya adı her neyse) pazarlık konusu durum, taraflardan biri kuralları çiğnediği anda tavsıyor. İşin şekli bozuluyor. Aşkın rengi kırmızıdan mora çalıyor. “Doğru dürüst adam yok”, “düzgün kadın yok” nidaları İzmir’den de İstanbul’dan da Ankara’dan da göğe yükseliyor.
Peki ne yapmak gerek?
İki hafta boyunca üç şehri birden festival ruhuyla dolduracak olan MixMondial’de yepyeni keyif deneyimleri sunacak dünyanın en farklı ve lezzetli kokteylleri, birbirinden eğlenceli ve seçkin partiler, happyhour’lar, atölye çalışmaları ile pek çok sürpriz etkinlik katılımcıları bekliyor.
Üç şehirde gerçekleşecek etkinliklerle şehir yaşamına farklılık katacak MixMondial’de iş çıkışları 19.00-20.30 saatleri arasında gerçekleşecek “Aperativo Time” etkinliklerinde birbirinden lezzetli atıştırmalıklar ve yazın tadını sonbahara taşıyacak olan özel MixMondial kokteylleri, canlı müzik performansları eşliğinde sunulacak. Festivalde ayrıca lezzeti ve keyfi bir arada yaşatacak olan “CreamyAfternoon” etkinliğinde tatlı şefi Ece Zaim’in MixMondial’e özel hazırladığı macaronlar, woopie’lar, merengli tatlılar, birbirinden lezzetli kokteyllerle eşleşecek. Festival süresince pazartesi gecelerini cuma tadında yaşatacak olan Mash-Up partilerinde karaoke eğlencesi yepyeni kokteyl deneyimleri ile birleşecek. Cuma ve cumartesi günlerinde ise MixMondial’e katılan çeşitli mekânlar festivale canlı müzik ve DJ performansları ile eşlik edecekler.
Birbirinden eğlenceli etkinliklerin yanı sıra dünyanın en ünlü içki uzmanlarından Kenji Jesse gibi isimlerin de yeme-içme sektörü çalışanlarına eğitim vereceği MixMondial, sektör için içecek kültürünün gelişmesine de önemli katkı sağlayacak.
30 Ekim-14 Kasım tarihleri arasında İstanbul, Ankara ve İzmir’den 100’den fazla mekanın katılacağı Mix Mondial’de gastronomik ve sanatsal aktiviteler düzenlenerek şehir kültürüne yeni yaşam deneyimleri ve alternatifler kazandırmaya devam edilecek.
HEYECANLANIYORUM İzmir’e önemli bir yazar geldiğinde, kayda değer bir sergi açıldığında ya da dikkatimi çeken bir seminer olduğunda. Bugün de işte bunlardan dem vurmaya geldim huzurlarınıza. Belki arasından sizin de dikkatinizi çekenler olur, her gün değişen gündemle içi kararmış gönlünüzün sis perdeleri biraz olsun aralanır.
Usta Yazar Mario Levi’den Yazarlık Atölyesi
Edebiyatımızın önemli isimlerinden Mario Levi, İzmir’de Türkiye’nin ilk edebiyat konseptli oteli olarak anılan Mini Fuar Hotel’de yazı atölyesi gerçekleştirecek. 23-24-25 Kasım tarihlerinde düzenlenecek yazım atölyesinde katılımcılar, Levi ile birlikte “Bir Hikayenin İzi”ni sürecekler. Uzun yıllardır usta yazarın atölyelerine bugüne kadar katılanların 12’sinin kitabı yayınlandı. Atölye hakkında detaylı bilgi ve başvurular için, info@annecee.com adresine mail gönderebilir ya da (0532 293 94 05) nolu telefonu arayabilirsiniz. Katılımın 12 kişi ile sınırlı tutulacağı atölyede katılımcılar, bir hikaye oluşturmayı keşfedecek ve roman karakterlerinin gizli dünyasına adım atacaklar.
Ara Güler Sergisi Konak Pier’de
İstanbul’u sevmem, dalıp dalıp gitmem ondan ötürüdür benim. Beşiktaş’a yanaşan vapurun sesini, Galata’daki mendilci çocuğu, Bomonti’deki Ermeni teyzenin merhabasını işitirim fotoğraflarında. İstanbul bir tek onun kadrajından konuşur benimle çocukluğumdan beri. Anladığınız üzere, büyük usta Ara Güler; İzmir’de... Dünyanın en iyi 7 fotoğrafçısı arasında gösterilen Güler’in (85) uzun yıllar sonra ilk kez İzmir’de gerçekleştirilen sergisinde, ağırlıklı olarak 1958 ve 1962 yıllarında İstanbul’da çektiği fotoğrafları yer alıyor. Yorucu ve uzun seyahatlere çıkamadığı için kendi sergisine katılamayan Ara Güler, organizasyonu düzenleyenlere ve sanatseverlere teşekkür etmek amacıyla hazırladığı videosunu İzmir’e gönderdi. Yönetmen Alfred Hitchcock, ressam Salvador Dali, halk ozanı Aşık Veysel, opera sanatçısı Maria Callas gibi önemli isimlerin yanı sıra fotoğraf makinesi karşısına geçmeyi sevmeyen ressam Pablo Picasso’nun bile çekimlerini yapan Güler’in, 50 fotoğraflık sergisi, 14 Kasım Perşembe gününe kadar, Konak Pier içindeki Galeri Nar’da ziyarete açık.
Pozitif Manevra’dan “İçsel Yolculuk” Atölyesi
Çağımız hız çağı. Her şey hızla olup bitiyor ve bazen “Ben ne yapıyorum?” sorusu zihinlerimizi kurcalıyor. Sanki her anımız çok yoğun, sürekli bir işimiz var gibi oradan oraya koşuşturup duruyoruz. İçimizdeki asıl benliğimizin ihtiyaçlarını karşılayacak vakti bir türlü bulamıyoruz.
” Neden? Çünkü bu şehre irili ufaklı bu kadar yatırım yapılmaya çalışılırken; mağazalara-restoranlara girip “Ayy ben bunun daha lezzetlisini İstanbul’da yediydim” ya da “Ben bu kazağın 5 farklı rengini İstanbul’dan aldım şekerim”cilere sinir oluyorum. Bu nedenle kışın şehirdeki ve bölgedeki gastronomik hareketleri destekleme kararı aldım. Allahtan sonbahar şehre bereketli geldi. Yeni restoranlar, cafeler ve şehrimizi ziyaret eden Michelin yıldızlı şefler sayesinde İzmir, gastronomi ve mutfak kültürü açısından, daha önce tanık olmadığımız bir hareketlilik yaşıyor. Yerim dar. Sözü uzatmadan sizi “neler olup bitiyor a dostlar” haberlerimle baş başa bırakıyorum.
Joseph Viola İEÜ’ye geldi
Lyon’un dünyaca ünlü ödüllü şefi Joseph Viola; İzmir Ekonomi Üniversitesi Mutfak Sanatları Bölümü öğrencileri ile çalışmak ve bir dizi konferans vermek üzere İzmir’deydi. Bu önemli buluşmanın neticesinde, İEÜ Mutfak Sanatları ve Yönetimi Bölümü 4. Sınıf öğrencileri Burhan Dikencik ve Sarp Oktay, Fransa’nın Lyon kentinde şef Joseph Viola ve diğer ödüllü şeflerle 3 ay birlikte çalışarak, mesleki eğitimlerine uluslararası boyut katma fırsatı yakaladı.
İzmir’e “Baquette” açıldı
Felsefeleri, “bir ısırıkla başlar he şey”. Annelerimizin sokakta oynarken elimize tutuşturduğu ekmek arası lezzetlerden yola çıkan; dünyanın dört bir yanından gelen sandviç kültürü, lokal malzemeler ve gastronomik hazlarla birleştirilen yepyeni bir formül. Gerçekten de farklı ekmeklerle, inanılmaz yaratıcı malzemeleri bir araya getirip, çok iyi sandviç yapıyorlar. Fiyatları oldukça uygun. “Elmalı, deniz ürünlü salata” gibi çeşitler de var. Swissotel’in yan sokağındaki Kahve Dünyası’nın hemen karşısına açıldı. (0232 422 60 58)
“Midyeli”; yepyeni bir konsept!