Paylaş
Suyun yaşamsal önemini bilmekten ziyade, suyu anlamak, hatta tüm benliğinizle sahiplenmek daha önemli. Suyun, oturduğunuz gökdelenin manzaralı banyosuna ulaşana kadar yaptığı yolculuğu bilseydiniz, konforlu mutfağınıza ya da çatıdaki yüzme havuzuna gelene kadar feda edilenleri görseydiniz, aynı gönül rahatlığıyla çeşmenizi açar mıydınız? Bilemiyorum…
Hayat tüm bileşenleriyle doğal akışındayken, su ve çevresinde barındırdığı yaşamın, yıllar içinde gelişimini de kazıdı belleğine. Hayatın da, doğanın da hafızası oldu. Biz ölümlülerin tüm ayıplarını örttü, günahlarını yıkadı. Ölüme de hazırladı, doğuma da, can da oydu, ruh da o. Kıyısında köklenen salkım söğütle, gölgesinde çamaşır yıkayan Kezban’ı unutmadı. Güğümlerini dolduran Osman’ı, patlıcanı sulayan Ahmet emmiyi de hafızasına belledi. Suyunu içen allı turnayı, karakaçanı, sarıkızı da... Keyfana’nın çorbasına lezzet, karakeçinin sütüne beyaz oldu. Minaredeki ezanı, kilisedeki çanı, gün batımında yüzünü güneşe, ardını suya veren şamanı da unutmadı. Karakılçık başağındaki taneye, sulayan çiftçi Hasan’a, Hasan’ına su götüren güzel Ayşe’ye, yar oldu, yaren oldu, hayat oldu… Aşk oldu… Biz ne mi olduk ? Set olduk önünü kestik, yolunu savdık, şehir yaptık savurduk ama yine de susuzluğumuzu gideremedik. Ağaç da şaştı, toprak da... Evini baraja kurban eden Mahmut dede de şaşkın. Ne sulu hayallerimiz, ne de susuz kalacak çocuklarımızın geleceği kaldı. Hepsini daha yüksek binalar, daha büyük şehirler ve daha çok para için feda ettik. Suyun belleği olduğunu sakın unutmayın! Su yolunu bulur elbet….
Farabi’deki ‘Tosca art’ sergi salonunda, ressam ve akademisyen sevgili Ceren Tekin Karagöz’ün, suya insan müdahalesinin yol açtığı çıkmazı resimlediği ‘Suyun belleği- Fırat’ sergisini gezdikten sonra hissettiklerimi yazdım. Siz de gidin... Çok etkileneceksiniz.
AEROPONİK KÜLTÜR
Suyun normalden yüzde 95 daha az kullanıldığını, verimliliği açısından daha yüksek ve doğal sonuçlar elde edildiğini, ilaçsız ve atık oluşturmayan bu tarım yöntemini duyunca ilgimi çekti. İncek’teki İncek Loft’ta kurulan ‘Green Dream’s’ restorana gidip uyguladıkları sistemi inceledim. Gelecekte uzayda kurulacak insan kolonileri için, çok havalı, az sulu, hem topraksız hem de hastalıksız tarımı hedefleyen NASA’nın uzay istasyonlarında da deneyselleştirdiği yönteme ‘Aeroponik kültür’ deniyor. Bitkiler için hazırlanan kapalı ortamların steril ve arındırılmış havası, bitkinin doğal gelişimi açısından önemli. Mikro damlacıklı sisleme ile ortamın rutubeti kontrol edilirken, bitkinin güneş ihtiyacı LED ışıkların direkt etkisiyle konumlandırılıyor. Taşınabilir boyutlardaki paslanmaz küvetlere kurulan sistemde, köklerle gövde arasında bulunan keçeye benzer kumaşın varlığı sadece bitkinin asılı kalmasını sağlıyor. Köklerin, küvetin altındaki boşlukta serbest kalması hava akışını sağlıklı almasını sağlarken, besin bakımından zengin su çözeltisini de bitkinin sarkan köklerine püskürterek su ihtiyacını gideriyor. Bitkilerin tadına baktım, unuttuğum roka ve terenin gerçek tatlarını anımsadım, nefis diyebilirim.
GREEN DREAM’S (YEŞİL DÜŞLER)
Salatalar şahane ve lezzetli çünkü arka bahçede pardon arka salonda yetişiyor ve taze taze toplanıp salatanız hazırlanıyor. Cale (Kale otu), kıvırcık, roka, bebek ıspanak, turp mikrofilizi, chia mikrofilizi, fesleğen, mor reyhan hepsi nefis ve lezzetler unuttuğunuz gibi. Salatanın içeriğini siz belirleyip sonra da bayılıyorsunuz. Ben ‘Parisien’ kahvaltılarına da bayıldım. Ispanaklı Benedict yumurta, kruvasan, gravyer peynir, keçi peyniri, yeşil zeytin, nutella, meyve ve doğal olarak arka salonda yeşeren yeşillikler var. “Düşlerimiz yeşil ama etrafımız gri beton. Yeşili düşlerimizden çıkarıp, gerçek hayatımıza da yansıtmalıyız.” Green Dream’s restoranın kurucuları sevgili Özge ve Özgür Erpolat kardeşlerin temennisiydi. Doğaya saygılı, sürdürülebilirlik esaslı gıda üretimlerinde ‘Aeroponic kültür’ ilk adımları olmuş, ben de devamını diliyorum. İncek yakın, siz de gidin ve yeşillenin.
DOĞA AŞKINA ‘CACTUS TEKNOLOJİSİ’
Su ve öneminden bahsetmişken, tekstil üretiminde de yüksek miktarda harcanan suya değinmek gerek. Geçen hafta yazdığım, ruhun mutfağında üretilen ürünlerin sergilendiği ‘Soul Kitchen’ da rastladığım ‘Wabi Denim’ markası, ürettiği jean’s veya kot giysileri, Cactus boyama modeliyle yüzde 95 su, yüzde 88 kimyasal tasarrufu sağlanan kumaşlarla hazırlıyor. Yüzde yüz organik pamukla üretilen kumaşların doğaya saygılı ve atık oluşturmayan yöntemi, beni de onlara saygı duymaya teşvik etti. Ürün seçerken fiyatından çok doğanın hesaba katıldığı ürünler seçerseniz, uyguladıkları adil bütçe hesabı anlayışıyla da karşılaşacaksınız. Ruhun mutfağına gidip ‘Wabi’yi bulun!
Paylaş