Paylaş
Niyet’in sözlük anlamı ‘Maksat ve irade’ demektir. Biraz daha açarsak; fiile bağlı olarak bir şeyi yapmayı isteme, bir şeyi yapmayı zihninde tasarlama, önceden isteyip düşünme, kişinin içindeki bir amaca yönelme istek ve düşüncesi olarak tanımlanıyor. Dilimizi konuşurken, doğru, yanlış olduğunu bilmeden ya da araştırmadan, kelimeleri duyduğumuz biçim ve anlamda kullandığımızdan olsa gerek; esas anlam derinliğinden de uzaklaşıyoruz. Zamanla anlam içeriğini basitleştiren cümleler içinde kullanmakla, kelimede esas verilmek istenen duyguları da basitleştiriyor hatta önemsizleştiriyoruz. “Niyetim seni görmekti ama gelmişken senden bir şey isteyeceğim” cümlesindeki “Hem gönlünü hem parasını alayım” yaklaşımı esas niyet midir siz değerlendirin. Buna benzer davranışların olağanlaştığını, hepimizin bu yöntemi gayet iyi kullandığını inkar etmemek gerek. Sorunumuz da burada başlıyor işte; önce kelimeleri sonra duyguları, neticesinde de niyeti yani maksat ve iradeyi kötü emellerimize alet edince hem kendimize hem de karşımızdakine söylediğimiz yalanla yaratmaya çalıştığımız güzel duygunun samimiyetsizliğini de görmezden geliyoruz. Esas niyetimizi ‘gönül alarak’ kamufle etmenin verdiği geçici rahatlıkla anı kurtarmanın kendimize olan saygımızı zedelediğini görmüyor olmak da cabası. Sağlıklı beden ve sağlıklı ruh hali için inancın önerdiği ‘Niyet’ sadece aç kalarak geçiştirilecek kadar kolay bir ritüel midir, yoksa zor da olsa açlıkla birlikte iradeye hakim olarak kötü ve yalan düşüncelerden arınmak mıdır düşünmek gerek!
ÇİÇEK LOKANTASI
Bana göre Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın özel statü ile geleneksel yemekleri ve pişirim yöntemi ile gelenekselmiş lokantaları kültürümüzü yaşatmak anlamında koruma altına alması, gelecek nesilleri olumlu yönde etkileyecektir. Ankara’nın halen yaşayan hatta simgeleşmiş zaten çok az olan eski esnaf lokantalarından biri ‘Çiçek Lokantası.’ Özellikle altını çizmek istiyorum ki; isminin önünde ve arkasında hiçbir şey yok. Sade ve sadece ‘Çiçek Lokantası.’ Beypazarılı rahmetli ‘Hakkı Tabak’ kurmuş, oğulları Önder ve Cengiz Tabak babalarının koyduğu prensiplerle neredeyse unutulmak üzere olan gerçek anlamdaki ‘Lokantacılık’ geleneğini sürdürüyorlar. İki lokantanın ilki, kurulduğu 1968 yılından beri aynı yerde olma özelliğindeki az sayıda lokantadan birisi. Ulus, Çankırı Caddesi’nde. Diğeri Söğütözü, 2176. Sokak’ta 2011 yılından beri hizmet veriyor. Bunu belirtme gereği duydum, zira benim bile yanıldığım taklitleri, ‘Çiçek’ isminin önüne ve arkasına yaptıkları ilavelerle biz geleneksel yemek düşkünü Ankaralıları, yarattıkları sahte ‘Çiçek’ algısı ile bir süreliğine yanılttılar.
ÇİÇEK KOKUSU
Çiçek Lokantası’na girip yemeklerin teşhir edildiği tezgâha yanaştığınızda, yemekten ziyade geleneklerimizin kokusunu alırsınız. Davet edildiğiniz evin ev sahiplerinin misafirlerini karşılama sıcaklığında bir samimiyeti sezersiniz. Çalışan herkesin yüzüne iliştirilmiş çiçek gibi gülümsemeye karşılık verirken, size de bulaşan gülümsemenin kokusunu bile duyumsuyorsunuz. Çiçek yüzlü garsonların gömlek kol ve önlük kenarlarındaki yazıdan, hem hangi günde olduğunuzu hem de temizliği görüyorsunuz. Haliyle iştahınız da kabarıyor, içiniz çiçekleniyor. Başlangıcı Çiçek bamya çorbası ile yaparken, lezzeti aklınızı alıyor. Ardından yeşil zahter salatası ile hem zahterin hem de nar ekşisinin kokularıyla baharın farkına varıyorsunuz.
ETLİ YAPRAK SARMA
Çoğunlukla zeytinyağlısını tükettiğimiz sarmanın üzüm yaprağından yapıldığını bilmeyen yoktur mutlaka. Çiçek’in, Beypazarılı usta kadınların elleriyle sardığı etli sarması beni benden aldı diyebilirim. Pişme kıvamı o kadar doğruydu ki, sarılı olduğu yaparak gözüküyordu ama yediğimde yaprağı fiziki olarak hissetmedim, ağzımda erimiş tadı damağıma yapışmıştı. Antalya’dan günlük olarak temin ettikleri katkısız şahane yoğurtla damağıma yapışan lezzeti katlıyor, mest oluyorum.
KEŞKEKLİ KUZU İNCİK
Çiçek Lokantası, kullandığı malzemenin doğallığını ve tazeliğini garanti altına almak, ayrıca lezzet istikrarını elde etmek için alışverişini mahalle manavı ve kasabından yapıyor. Yıllardır alışkanlık yaratan geleneksel lezzetin korunması anlamında doğru bir tercih olduğunu düşünüyorum. Çiçek Lokantası’nda kurulduğu günden beri süregelen geleneksel ‘Usta’ terimi halen sürüyor. İlk aşçı başı ‘Emin Usta’ 35 yıl çalışıp emekli olduktan sonra, yetiştirdiği ‘Sami Usta’ aynı gelenekle ‘Ustabaşılığı’ sürdürüyor. Pişirilen tüm yemekler 54 yılın kazandırdığı nefes ve samimiyetin sıcaklığıyla ısınan fırına verildikten sonra tezgâha konuyor. Finalde yediğim keşkekli ‘Kuzu İncik’ yemeğinde ustalığın geleneksel dokunuşunu ve lezzetini de alıyorum. Yanında Çiçek’e has; nar çiçeği rengi ve tadındaki kompostoyu yedim, hem çok yakıştılar hem de bilirsiniz belki, geleneğimizde kuzuyu hoşafla yemek adettendir.
Paylaş