Paylaş
Anadır, anaçtır, üretken ve merhametlidir.
Kadın Hekimler Eğitime Destek Vakfı’nı (KAHEV) da, işte böyle bir kadın yüreği ile hekim gönlü kurmuş.
“Henüz çok yeni” dedi, Dr. Meryem Özkan. 2018’in son günü almışlar kuruluş müjdesini. Kadın dayanışmasının ‘Doktor Anne’ olarak sosyal medyada başladığı eğitime destek platformu, kadın yüreği kadar büyümüş ve eğitim derdine düşen ailelere hekim çaresi olmuş.
* * *
KAHEV, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle “Tanıtım ve Gala” adı ile ilk etkinliklerini düzenliyor. Yeme içme bahane tabii. Amaç bir araya gelip, gönüllere yürek katmak.
Benim de işim yemek yazmak. Menüyü sordum haliyle. Dr. Bilge Can Hasbe, “Tıp öğrencilerine 700, diğer bölüm öğrencilerine 500, lise öğrencilerine 400, ilköğretim öğrencilerine 300 TL burs. Toplam 540 bursiyer” dedi.
“Bu menü değil, ziyafet” dedim. Şöyle devam etti:
“Kütüphaneler, laboratuvarlar kuruyoruz, giyecek topluyoruz, köy köy, kapı kapı dolaşıp dağıtıyoruz. 81 ilde kadın hekim temsilcilerimiz bu işi yürekten yapıyor, ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor. Doktor arkadaşlarımızın referansı ve www.kahev.org.tr adresinde yazılı kriterlere uygun herkese kapımız açık.”
* * *
Gelin, 8 Mart’ta ‘kadın yürekli’ olalım. En az 150 TL bağışlayarak etkinliğe katılalım. Bu güzel yürekli hekimlere bir yürek de biz olalım.
GÜZELİM
Görünce karşı koyamayıp doyasıya yaşamak istediğimiz cinsten, ruhumuza doğrudan hitap eden güzellikler vardır.
‘Mutluluk’ hormonlarını hemen harekete geçiren, özgün duygularımızı hatırlatan güzellikler.
Mesela ‘doğa’...
Güzel bir deniz, göl, akarsu manzarasında nefes almak; ormanın derinliklerinde dinginleştiğimiz piknikler, gezintiler yapmak.
Mesela ‘hayvanlar’...
Sevimli bir kedinin keyif veren oynaşmaları ya da bir köpeğin sahiplenme duygusu.
Mesela ‘müzik’...
Ruhumuzu tetikleyen melodilerinde hayaller kurup, kayboluşumuz.
Mesela ‘yemek’...
Yerken bedenimizi, pişirirken de ruhumuzu doyuran yaşamsal mutluluk.
Ve tabii ‘insan’...
Bebeklik dönemleri özellikle tarif edilemez. Anne, sevgili, eş, yani ‘kadın’ yukarıda saydığım mutlulukların hepsinin ‘ana’ ilham kaynağı.
* * *
‘Çikolata’ çoğu kadının dizginleyemediği tutkusu, çoğu adamın da tabii. Çocukların zaten dizgini yok. Verdiği hazzın tarifi, yukarıda değindiğim mutlulukların tadıyla aynı. Nostalji kokan her çikolata, ben yaştakiler için çikolatayla yaşanan ilk aşk, ilk heyecan. Hoşlandığı kıza Arap kızı sakız vererek kur yapan bir nesil olarak büyüdük. Şimdikilere garip ya da gülünç gelebilir ama bence çok samimi ve doğaldı davranışımız. Üstündeki resim, Cezayir asıllı bir Fransız kızı. Adı Mabel. ‘Güzelim’ demek anlamı. Bu güzelle yaşanan 72 yıllık aşk, çikolata tadında. Tutkulu ve leziz. Belki dünyanın en iyi çikolatası değil ama verdiği nostaljik ağız tadı ve duyguyla “İlk aşklar unutulmaz” dedirtiyor. Gaziosmanpaşa’ya gelmiş Mabel. Yarın kadınlarımızın günü. Bir karanfilin yanına yakışır ‘güzelim’ Arap kızı.
MEZOPOTAMYA KADINI
“Fedakârlığın, adanmışlığın ve ekmeğin anasıdır.”
Bu cümle, köydeki karşı komşum Selma abla’yı da tarif ediyor.
Tandır ekmeği yaptığında sıcak sıcak gönderir, mest olurum. Ekmeğin nasıl yapıldığını görmüştüm ama “Selma abla nasıl yapar?” diye de merak ederdim.
Sordum. Elindeki buğday tanelerini gösterdi ve “Bunları toprağa koyup yeşertirim önce” dedi. Çocuk yetiştirir gibi, bebeklikten erişkinliğe kadar özenle ilgilendiğini söyledi. “Ekmeğin yanına ‘tırşık’ (sulu yemek) gider” diye de ekledi.
“Neyin tırşık’ı?” sorusunu soracakken, gelen koku cevap oldu. Kurutulmuş sebzeden yapılanı ocakta tütüyordu. Güneşin kokusu olmaz ama güneş kokuyordu toprak ve sevgiyle beraber. “Neler var içinde?” dediğimde ise sıraladı:
“Domates, biber, bamya, patlıcan, hepsi yazdan kuruttuklarım.”
Suyuna, ekmeği bandırmamak olmazdı. Tadı da kokusuyla aynıydı, güneş, toprak ve sevgi, sebzelere gizlenmişti. Diyetisyen kızı “D vitamini deposu, güneşte kurutulmuş sebzede, tazesindeki olası bakteriler olmaz, kışın tüketmek gerek” dedi. Sosyolog, hemşire ve doktor adayı da varmış evde. “Hepsini ben yeşerttim” derken gururluydu Mezopotamya kadını.
Paylaş