Paylaş
Her şeyi bildiğimizi sandığımız bir algıya kapılmış gidiyoruz. Bir insanın gelişimi için ihtiyaç duyduğu hayata dair deneyimler gittikçe bir “cep telefonu” boyutuna küçülüyor. Ruhen ve bedenen geçirilmesi gereken evreler ve duygular da avucumuza sığdırdığımız bu akıllı telefonun içine yüklediğimiz cigabayt sayısına göre derinleşiyor veya sığlaşıyor. Sadece avuç içindeki telefonla her şeye hâkim ve bilgiç tavırlarımız, telefonun şarjı bittiğinde nedense aynı hâkimiyet ve bilgiçlikle sürmüyor. Telefonunuz pahalılaştıkça şarjı uzun sürebilir belki; ancak duygularınız ile yaşam felsefeniz inanın çok ucuzluyor, hayata da, gerçeklere de yabancılaşıyorsunuz... Ve ne yazık ki siz bunun farkında değilsiniz. Elinizdeki telefonun kaygan yüzeyinde kaydırdığınız parmaklarınıza kıymık batmadan yaşadığınızı sanmayın. Çok eski bir marangoz deyimi var; “İki ölç, bir biç” derler işe başlamadan... Bana göre yaşamın her boyutuna uyarlayabileceğiniz bir davranış biçimi ile hayat felsefesi bile olabilir. Temkinli, ölçülü ve geleceği gören bir anlayışa ihtiyaç duyulduğunda akla ilk gelecek atasözlerinden olmalı hatta. Her şeyi sanal yaşadığınız, aklınızı ve gerçek duygularınızı kullanmaya artık gerek duymadığınız bir dünya düşünün mesela... İyice düşünün, ölçün, biçin, bir daha düşünün... Biraz da kaşının isterseniz... Ne gördünüz?
SANAT İLE ZANAAT ARASINDA...
Yunanca’da “gemilerde ahşap işleyen kişi veya sanatkâr” anlamına gelen “marangos” kelimesinden türeyen ve Türkçe’ye “marangoz” olarak geçen zanaat erbaplarının kullandığı geleneksel deyim; “İki ölç, bir kes”, bu hafta bana ilham kaynağı oldu, başlığa da koydum. “İki kadın, bir erkek”, bir marangozla iki sanatçı ya da iki akademisyenle bir zanaatkâr veya bir ustayla iki aceminin devasa gövdeli düşsel bir ağacın etrafında bir araya gelerek açtıkları serginin de adı:
“İki ölç, bir kes.”
Toparlayayım da kafanız karışmasın. Serginin manifestosunda; marangoz, zanaatkâr ve usta unvanları “Serdar Gülsöken” için kullanılırken, Hacettepe Üniversitesi Resim Bölümü’nden “Aslı Işıksal” ile Hacı Bayram Veli Üniversitesi Resim Bölümü’nden “Esra Oskay” için de akademisyen, sanatkâr ve acemi unvanları kullanılmış, alıntım oradan. İki kadın akademisyenin sanat çalışmalarına yeni bir boyut kazandırmak ve zenginleştirmek maksadıyla usta marangoz, dalgıç ve çevre gönüllüsü Serdar ustanın atölyesinde ellerine aldıkları ıskarpela, rende ve zımparayla yarattıkları eserler heyecan verici. Aslı Işıksal, ahşabın doğasını hareketin imgeleriyle sınarken, Esra Oskay ise ömrünü tüketmiş mobilyalarla, Ankara’nın kentsel doğasının geleceği ile ilgili düşündüklerini çerçeve içine almış. Serdar Gülsöken’in ağacın kökleriyle, denizin derinliklerine indiği üç boyutlu formları görebileceğiniz sergi 29 Mayıs’a kadar Farabi Sokak’taki “Tosca Sanat Galeri’de” açık olacak.
‘YILDIZ’LI GRANOLA
Yulaf, badem, fındık, kurutulmuş meyveler, bal ve benzeri tatlandırıcılarla içeriği zenginleştirilen, fırınlanarak gevrek hale getirilen, bir Amerikan kahvaltı veya atıştırmalık türü “granola.” Son birkaç yıldır serpme kahvaltıcı olan bizlerin de mutfağına usulca girmeye başladı. Çaktırmadan benim de gönlüme giren besin değeri yüksek ve hazırlanışı özen isteyen granola’yı sevgili arkadaşım “Yıldız Özer” sayesinde yakından tanıma fırsatı buldum. Sosyal medyadaki sayfalarımı da yöneten Yıldız’ı aradığımda çoğunlukla ya üretimdeyken ya da sevkiyattayken yakaladığımdan olsa gerek, her aşamasındaki emeğin neredeyse şahidiyim. Adıyaman’dan gelen bademleri ayıklarken rastlayabildiğim gibi, rafine şeker kullanmadığı ürünleri için hazırladığı elma ve hurma karışımı püreyi kaynatırken telefonumu açtığı oluyor. Milas veya Datça’dan gelen çam balını kendi elleriyle harmanladığı granola’ya karıştırırken telefonuma cevap veremese de, döndüğünde kokuyu alabiliyorum. Çalıştığı şirkette beyaz yakalıyken, sahaya inip gerçek anlamda mavi yakayı takmış bir kadın girişimci sevgili Yıldız. Tek başına ve dimdik bir kadın gücü ile her şeye, her yere koşturuyor, yakalayabilene aşk olsun!
‘FOODERS’ YABAN MERSİNİ VE KAYSILI
Yıldız’ın en beğendiği ürünü aynı zamanda kendi reçetesi ve yulaf ezmesi, yaban mersini, kayısı, ceviz, toz zencefil, elma püresi, hurma püresi, üzüm pekmezi, bal, vanilya özütü ve Ayvalık zeytinyağı içeriği olan seçeneği mutlaka deneyin. Dört farklı çeşidi bulunan “fooders” granola’ları Ankara’da Birlik Mahallesi’nde “Grasso”, Hilal Mahallesi’nde “Şarküt” ve Yaşamkent’te de “Manda Baba”da bulabilirsiniz. Yazlıkçılar üzülmesin. Ayvalık’ın Ankaralı meşhur tatil sitesi Ar-Tur’da “Bilgem Zeytin ve Şarküteri” marketinde bulabileceksiniz.
Paylaş