Paylaş
“Cittaslow” unvanlı şehre girdiğinizde üzerinize çökecek olan sevimli miskinliğe hayret etmeyin, elinizde değil çünkü. Hayat da, hareketleriniz de, şehir gibi ağırlaşıyor. Hiçbir şey sizi rahatsız etmiyor nedense. Sevgi mi, erdem mi doluyor yüreğiniz bilmiyorum ama kötüyü de hoş görüyorsunuz. Sığacık, Kaleiçi’ne geldiğim saatler belki de günün en sıcak saatleriydi. Kalenin tonozlu kapısından girdiğim anda sanki iklim değişmişti. Yoğun insan kalabalığından herkes gibi ben de huylanırım ama burada umurumda bile olmadı. Sıcak ve nemli hava, püfür püfür esen deniz havasıyla yer değişti birden. Psikolojik bir durum mu yoksa tanrının bir lütfu mu bilemedim. Dar sokaklarda, girişi daracık evlerin önünde oturan yaşlı teyze ve amcaların gevşemiş bedenlerini bir kilim gibi serdikleri, koyu gölgeli kapı eşiklerine gıpta ettim. Kedilerin de aynı insanlar gibi yayıldıkları “gamsız hayat” profiline adapte oluşuna bayıldım. Açık olan kapıdan gözüken verandalar ve avlu bahçelerde asma altı sohbetlerine uygun divan veya yer minderlerine de kapıldım. Gidin mutlaka, ama hafta içi gidin, sona kaldınız mı sığamayacaksınız.
COVID 19’A İYİ GELİR
MÜRVER ÇİÇEĞİ
Fenomen doktor Mehmet Öz’ün yaptığı, “COVID 19’a iyi gelir” açıklamasından sonra gündeme oturan mürver çiçeğine, halk dilinde “kara mürver ve patlangıç” da deniyor. Dünyada bilinen adı “sambucus nigra”, yol ve su kenarlarında kendiliğinden yetişebilen arsız bir çalı bitkisi. Avrupa’da yoğun olarak kullanılıyor. Eczanelerde satılan grip şurubu, market raflarında meşrubatı var. Türkiye’de ilk defa uygulayan da bir Avrupalı “Barbara Karabulut”. Menderesli çiftçi Taner beyle evlenip Sığacık’a yerleşmişler. Çiftçi Taner bey, kara mürverleri dikmiş, Barbara hanım da şurubunu yapmış. “Delicee” ismiyle hem mürver çiçeği şurubu hem de kara mürver meyvesi şurubunun satışını yapıyorlar. Mürver çiçeği şurubunun tadına baktım. Elma, üzüm keyfi verdi. Ferahlatıcı, içimi adeta mest etti. Çocukların da seveceği cinsten lezzetini de ayrıca belirtmek isterim. Endüstriyel gazlı veya konsantre içecekler yerine tercih edilmesi sağlığımızı, belki de COVID 19’u da olumlu etkileyecektir. Bir Avrupalı kadının elinden, denemekte fayda var.
SIĞACIK BAKKALI
Seferihisar bakkalı da var ayrıca. İkisi de eski başkan sevgili “Tunç Soyer’in” eseri. Doğal ürünlerin doğal haliyle teşhir edildiği, yerel halkın evlerinde ürettiği “ev yapımı” butik ürünlerin raflarında rahatlıkla yer bulduğu eski usül bakkaliye “Sığacık Bakkalı”. Başka şehirlerin yerel halkının el ürünleri de var bakkalda. Kars’tan peynir var mesela, Ovacık’tan bal, pekmez, nohut var. Tire’den tereyağı, Hopa’dan çay, Munzur’dan su bile var. Seferihisar Belediyesi’nin kendi üretimi kurutulmuş mandalina ve zeytinyağı nefis. Hele bir de ekmekleri var ki; organik yöntemlerle yetiştirilen atalık tohum, karakılçık buğdaydan elde edilen unla, yerel kadınların evlerindeki taş fırında pişeninden hem de. Ne yazık ki az sayıda üretiliyor, haliyle de erkenden bitiyor. Siz yine de bakkala gidin.
OTLU BÖREK VE KARADUT SUYU
“Sığacık”, bir açık hava doğal yemek müzesi sanki. Ege mutfağının, ege otlarıyla dansına şahit olduğunuz bir gösteri de diyebilirim. Kabak çiçeği dolması, deniz börülcesi, cibez başrollerde ama benim kahramanlarım farklıydı. “Otlu börek” ve kavalyesi “karadut suyunun” birbirlerine uyumu şaheserdi. Karadut suyunun estirdiği rüzgar, damıtıldığı ağacın dallarından kopup gelmişti adeta, doğallığına bayıldım. Yaşlı bir amca yapıyormuş ama bulamadım amcayı, bulsam ellerinden öpeceğim. “White orange” isimli bir aile işletmesinde tattığım bu ikiliyi öneren sevgili Sahra’nın tebessümü bir vaha gibi, serindi. Yolunuz düşerse uğrayın serinleyeceksiniz.
GİTARI AĞLATAN ADAM
“Soner Egesel” belki de ülkenin en iyi klasik gitarcısıydı. Parmaklarından, gitarına verdiği ruhun kulağımıza yansıttığı armoniyle titretiyordu yüreğimizi. Okulum Bilkent’in gitar üçlüsü, Kürşat, Kaan, Soner efsanemizdi. Soner’i kaybettik, Bilkent yasta, Kaan ve Kürşat öksüz, tüm gitarlar ağlıyor. Işıklarda uyu sevgili dost, unutmayacağız.
Paylaş