Ekmek arası yaşam

“Hayat öyle bir şey ki, sustuğunda konuşmadın diye pişman eder, konuştuğunda ise susmadığın için kahreder.” (Charles Bukowski-Ekmek Arası)

Haberin Devamı

Ayak üstü yaşıyoruz hayatı. Sevgiye muhtaç kediler gibi sokak aralarında şefkati, merhameti ve karnımızı doyuracağımız yemeği arıyoruz. Buluyoruz belki bir şeyler... Ama tekme olur, ama uzaktan sektirilen taş olur... Bir yemek artığı, kırıntısı ile seviniyoruz belki de. Nadiren, okşandığımızı, sevildiğimizi hissettiren sevgi dolu insanların, umulmadık anda gülümseyen yüzlerine rastlıyoruz. Açlığımızı, sefaletimizi, dertlerimizi unutup, mutluluktan uçuyoruz. Sevgiye bu kadar aç mıyız? Konuşmaya, anlatmaya, anlaşılmaya açlığımızı giderememek, bizi sanal dünyanın sokak aralarında sevgi, merhamet arayışına mı sürüklüyor? Gerçek dünyada arzuladığımız sevgiyi bulamasak da, ‘Pacta Sunt Servanda’ (‘İyi niyeti’ simgeleyen, antlaşmalar hukuku kuralı) yani Türkçesi ‘Ahde Vefa’ bulur muyuz? Ondan da emin değilim.

Ekmek arası yaşam

SOKAK ÇOCUĞU ‘ALİ TUTAL’

Çeşme’nin meşhur sokak ciğercisinde, çömeldiği duvar dibinde ekmek arası yerken rastladım ona. Bilindik bir yüz ama meşhur biri anlamında değil kastım, çömelişi, ciğere gömülüşü de tanıdıktı. Doğallıkla Anadolu’nun her yerinde rastlayabileceğiniz herhangi biri. Sinemada veya bir dizi filmde görebileceğiniz ama izlediğiniz hikayenin asıl doğallığını size başrol oyuncularından bile fazlasıyla yaşatan, ancak farkında olmadığınız karakterlerden biri. ‘Hükümet kadın’ filminde ‘yağmur duası’ sahnesinin imamı da, ‘Geniş Aile’ dizisinin Yozgatlı Ali Ekber karakteri de, ‘Fırtınalı Hayatlar’ dizisinde Atatürk’ün baş yaveri Salih Bozok da o. “Sokaklardan öğrendiklerim oyunculuğumu törpülerken doğallığı da, insanlığı da öğretti, Sokak Çocuğuyum ben” dedi Ali Tutal. Aklıma Yeşilçam’ın efsane yıldızı Sadri Alışık’ın “Sokak köpeklerine selam vermeye başladıysan, insan olmaya çeyrek kalmıştır” sözü geliyor, içleniyorum. Nice Yeşilçam oyuncusunu tüketmiş, görmezden gelmiştik. Sinemada bize yaşattıkları gerçek duyguların yerine şimdilik sanal duyguları koymuştuk belki ama ne yazık ki, onların yerine kimseyi koyamayacaktık.

Ekmek arası yaşam

‘YEŞİLÇAM PİLAVI’

Ali Tutal’a en sevdiği yemeği sordum, “Yeşilçam pilavı” dedi, meraklandım. Evine çağırdı ve tamamen kendine ait tarifini, yüksünmeden bir çırpıda pişirdi. Yeşilçam’ı sordum, “İşte bu pilav” derken şaşkındım, “Tarifi iyi dinle anlayacaksın” sözü şaşkınlığımı pekiştirirken, elindeki yeşil ve al biberler için “Tatlı acı, gülümsetir”, sarımsak için “Kokar mıyım? Yani kaygı ve endişe”, isot için “Derin acı, ölüm ve ayrılık” dedi. Arpacık soğanları gösterdi, “Bunlar gözyaşı” dedi, hüzünlendi. Esmer bulgura “Bizim topraklar, yani Anadolu” derken bu sefer sesi gür çıktı. İrice doğranmış kuzu kuşbaşı et için kullandığı “Doyum” kelimesi, Yeşilçam filmlerinin sonunda çoğunlukla hissettiğimiz güzel duyguların da ta kendisiydi. Pilavı pişirirken kullandığı diğer olmazsa olmaz lezzetlendiriciler, tereyağı, zeytinyağı, biber salçası ve tuz için “Biz” dedi, oyuncuları kastediyordu. Gözükmeyen kahramanlardı onlar, filme olduğu gibi hayatımıza da lezzet katıyorlardı, Farkında mıydık? Vedalaşırken, Ali Tutal’ın gözlerinden, Bukowski’nin “Anlatacak çok şeyim olsa da, anlaşılmak istendiğimden emin değilim” cümlesini okudum, haklıydı.

Ekmek arası yaşam

KEMERALTI SOKAKLARI

Haberin Devamı

Söze sokaklardan girdik ya, aklım deprem yaralarını sarmaya çalışan İzmir’in meşhur Kemeraltı çarşısına kapıldı. Sümbüllü bir havanın hüzün dağıtan duyguları kaplamıştı sanki sokaktaki insanları. Her şeye rağmen hayatın devam ettiği yüz ifadeleri de azımsanmayacak kıvamdaydı. Sokakların, üstü açık kahvelerinde, hayata adapte olmaya çalışan bedenlerin, yudumladıklarının çay mı, kahve mi olduğunun farkında olmamaları da muhtemeldi. Meşhur ‘Havra sokak’ tenhaydı ama bir diğer meşhur balıkçı ‘Tabaklar’ doluydu. Ayak üstü ve ekmek arasıydı her şey ama biz sokaktaki masaya oturduk. Burada pişirilen balıklara İzmirliler ‘Zahmetsiz’ diyordu. Sevgili dostum Ufuk Ordu tavsiye etti, Zahmetsiz ‘Izgara Akya’ istedik. Löp löp akya filetolarını ızgarada pişirdikten sonra üzerine sızma zeytinyağı gezdirip servis ediyorlar. ‘Mükemmel’ kelimesi, hislerimi tercüme eder belki, ancak kısa süreliğine depremi unutturması en önemli lezzetiydi. Yolunuz düşerse uğrayın, fazlası da var.

Yazarın Tüm Yazıları