Paylaş
Kadınlar ve farkındalığı yüksek olan erkekler bilir… Güzel bir haftaya girdik. Yarın ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ kutlanacak. Herkes kendince kadınlara iltifatta bulunacak, kimisi bir adım öteye gidecek ve çiçekçiden kırmızı karanfil alıp kadına uzatacak… Kadın memnun olmuş bir tavırla o karanfili kabul ederken, erkek de yapmacık bir gülüşle kadının gönlünü aldığını düşünecek… Bence iki tarafın da davranışı sahte. Sizce de değil mi? Klişeleşmiş günlerde, klişe şeyler yapmak bana çok saçma, bayat, zorunlu bir ritüel ve içten gelmeyen bir alışkanlıkmış hissi uyandırıyor. Yılın sadece birkaç gününde kadınlara, kadın, anne, sevgili ve insan olduklarını hatırlatıp minnet duyduğumuz masalı ne kadar samimiyet içeriyor ki? 8 Mart bittikten sonra kadınları nasıl değerlendireceğiz? Düşman, rakip ya da kullanılacak bir eşya mı olacaklar? Duyguları suistimal edilmeye müsait bir canlı türüne mi dönüşecekler? Ve biz bir daha ki özel güne kadar kadınlara lalettayin mi davranacağız? Her neyse… Sizi germeyeyim. Başlıktaki ‘Beyaz Mendil’ neyi ifade ediyor biliyor musunuz? Evrensel anlamı ‘Barış’ ve ‘İyi niyet.’ Temizliği, saflığı, samimiyeti çağrıştırması genel insani bir mana taşıyor. Bunun yanında her coğrafyaya göre farklı geleneksel karşılığı da var. Kimi yerlerde ‘Bağlılık, sadakat’ simgesi, bazı yerlerde ‘Söz vermek’ anlamında. Aşıklar arasında alıp verilen beyaz mendil ‘Seni seviyorum’ mesajıyken; sevgilinin kokusunun gizlendiği mendille uyumak özlemi anlatıyor. Bana göreyse beyaz mendilin anlamı ‘Kadın’ olmalı, ferahlatan, gülümseten… En önemlisi de hayata uyandıran...
GASTRO KÜLTÜR ANKARA
Gastronomi Turizm Derneği (GTD) desteği ve katkısıyla, Dışişleri Bakanlığı Gaziantep temsilcisi Emre Yunt’un sevgili eşi Figen Yunt ve arkadaşları, Ankara için Gastro Kültür Ankara (GKA) ismiyle tamamen gönüllülük esaslı doğal bir platform oluşturmuşlar. Bu oluşumun organize ettiği ilk etkinlik Atakule Gastronomi katındaki ‘Artsy’de yapıldı. Gastronomi alanında diğer şehirlere nazaran epeyce geride kalan başkent Ankara’nın, bu önemli eksiğini giderecek vasıfta, hem seçkin hem anlamlı hem de dolu dolu geçen bu etkinliğe katılmanın keyfini yaşadım. Artsy’den izlenen şahane Ankara manzarası eşliğindeki etkinliğe 13 büyükelçi eşinin yanı sıra aralarında GTD’yi temsilen Detroit Fahri Başkonsolosu Nurten Ural ve gastronomi meraklısı misafirler de vardı.
Gastro Kültür Ankara (GKA) gönüllüsü, kahve araştırmacısı ve yazar Uğur Asilsoy’un ‘Türk kahvesi’ ile ilgili verdiği tarihi bilgi ve detaylı anlatımlarına, Artsy’nin kurucusu ve GKA gönüllüsü Ece Kaleli’nin nefis ikramları kahve sohbetine ayrı bir lezzet kattı. Seramik sanatçısı ve bir başka GKA gönüllüsü Gizem Demirel’in kendi elleriyle yaptığı ve bu etkinliğin anısına tüm misafirlere hediye edilen 16. yy Osmanlı kahve fincanlarına ve üzerindeki motiflere bayıldım. Her ay farklı bir etkinlik planlayan platformun bir sonraki etkinliği Gaziantep gezisi ve Göbeklitepe olacak.
YAYLADAN SOFRAYA ‘SARVİZAN’
Geleneksel yemeklerimizin aslına göre pişirildiği yerlerin açılması beni heyecanlandırıyor. Seviniyor ve keyifleniyorum… Geçenlerde sevgili Sevinç Yücel bana mesajla yeni açılan ve iki eltinin birlikte işlettiği Tahran Caddesi’nde geleneksel Karadeniz yemekleri pişiren ‘Sarvizan’ı önermişti. Fırsat bulduğumda uğradım tabii ki. Samimi gülümseyen yüzlerin olduğu restoranlarda lezzeti garantileyebilirim. Restorana girdiğimde iki kocaman gülümseyen yüzün beni karşılamasıyla rahatlıyorum. “Burada lezzet var” diyorum kendi kendime. Büyük elti bankacı Ferahi Özmen Karateke ve küçük elti aşçı Sonnur Karateke ile tanışıyorum. Yaydıkları olumlu enerji sadece yemeklere değil tüm koca mahalleye yetecek kıvamda etkileyici. Önce ‘Sarvizan’ı soruyorum, Rize’nin Hemşin ilçesinin eski adı diyorlar, geleneğe bağlılıkları hoşuma gidiyor. ‘Yayladan Mutfağa’nın mantığını anlıyorum; Hemşin’in meşhur yaylalarından gelen doğal ürünler var sadece. Bizim yaylamız ‘Palovit’ diyorlar.
Şef Celal Usta’nın hazırladığı tabakta; İspir fasulyesi, tereyağlı pilav, Rize kavurması ve Karalahana dolması var. Bu doğallığın lezzetini anlatmak çok zor, tatmanız gerek. Tereyağlı muhlama şahaneydi, domatesli muhlama ise efsane olacak. Böylesine doğallığı Ankara’da bulmanız zor. Bir an önce gidip müptelası olun derim…
Paylaş