Paylaş
Artizan kelimesini kısaca ‘el yapımı’ olarak anlayabiliriz. Daha geniş karşılığı ise ‘Geleneksel yöntemlere bağlı kalarak, kısmen veya tamamen elle üretim yapan vasıflı kişi, esnaf ya da zanaatkar’ anlamına da geliyor. Annelerin çocuklarını yetiştirirkenki özeni, emeği de ‘Artizan.’ Ön plana koydukları çocuklarının başarısı için perde arkasında yaptıkları fedakarlıklardan kendilerine bir pay çıkarmayı asla düşünmezler. Ama ben çok iyi biliyorum ve görüyorum ki; anne eli ve anne kokusunun değdiği her yerde güller açıyor. Gelin, bu bayramda hep birlikte, bu ‘yenilmez’ annelerin haklarını teslim edelim!
DERİN ERBENGİ-ERSİN SÖĞÜTKIRAN ‘ADUJA ÇİKOLATA’
Genişliği, yeşilliği ve sükuneti ile bilinen, Ayrancı Tirebolu Sokak’tan bu aralar mis gibi çikolata kokusu da yayılıyor. Çikolataya bayılıyorum, sabah kahvesinin yanında yediklerimin keyfini anlatmayayım, biliyorsunuzdur. Bilmiyorsanız çok şey kaçırdığınıza emin olun. Önemli olan iyi çikolatayı, yani tadı damağınızda uzun süre kalan cinsten olanları bulabilmek. Açık tezgah kafenin sahibi sevgili Pınar, bana ‘Aduja’ çikolatadan bahsedince hiç vakit kaybetmeden gidip buldum. Çikolata keyfinde bir hanımefendi ‘Ersin Söğütkıran’, yani çikolataları yapan esas kız ‘Derin Erbengi’nin’ annesi karşıladı. Derin sohbete daldık haliyle, sohbetin konusu tabii ki çikolata ve gözleri parlayarak derin derin anlattığı kızı ‘Derin’di.’ Derin’in, İstanbul Mutfak sanatları Akademisi (MSA) ve Almanya’da aldığı eğitimlerden, bana göre ülkenin en iyisi olan İstanbul, ‘Baylan Pastanesi’ndeki çalışma hayatına, Japonya’daki deneyimine kadar gururla anlattı. Çikolatanın yanı sıra yaptığı makaronlar, kekler ve diğer Fransız tatlarını hazırlarkenki heyecanına, motivasyonunu sağlamak için yaptığı yogadan, çocukken aldığı bale eğitimine kadar bahsetti. Kızının özelliklerini anlatırken, nefes nefese kalmıştı, farkında değildi. Soluğu kesilmişti ama sözleri bitmemişti, sözünü ben kestim “Sizin hiç mi payınız yok” sorusuna cevabı gizlemek ister bir hali vardı, “Ben anneyim” dedi, sustum.
MERVE-BERNA KILIÇASLAN ‘KRUVASANTE’
Tunalı’yı kesen Bülten Sokak’tan yayılan tereyağı kokusunu aylar önce yazmıştım. Merve ve sevgili ortağı Serdar’ın asıl meslekleri iç mimarlıktan vazgeçerek, ‘Kruvasan’ tutkularını biz Ankaralılara da aşılama serüvenlerini yakından takip etmekten de çok keyif aldım. Sevgili Öykü’nün sipariş edilen kruvasanları dağıtırken yanımdan geçtiğinde, yayılan kokusuna burnumu değdirmek için okuduğum kitaptan başımı kaldırırken “Neredeyim?” ikilemi yaşamak da normalleşmişti benim için. Bu kruvasanlarda tereyağı kokusu dışında beni çeken ayrıca bir şey vardı, çözmekte zorlanıyordum. Merve ile ilk sohbetimizde yerleri dar olduğu için üretimi başka bir yerde yaptıklarını anlatmıştı. Soruyu şöyle sormuştum, hem üretime hem de gelip burada pişirmeye “Nasıl yetişiyorsun?” Cevabı kısa ve netti, “Üretimde annem var.” Farkı anladım tabii ki ve başka türlü olamazdı zaten. Fark anne ve onun öpülesi eliydi. Düşünememiş olmak utandırdı haliyle ama olsun, anneler kızmaz. Kruvasante’ye uğrayıp farkı siz de görmeli ve tatmalısınız.
MERVE NEMUTLU-SİMİN AKCAN ‘UMA PADARİA’
Bu yılın başında ‘Pastéis de Nata’ ya da daha bilinen adıyla ‘Belem Turtası’nı yapan Merve Nemutlu’yu anlatmıştım. Sevgili Merve’nin hiç eğitim almadan, tamamen kendi tutkusuyla yola çıkarak en iyisini yapmayı öğrendiği ‘Pastel de Nata’ tatlısı Portekiz’de bir manastıra has tatlı olma özelliği taşıyor. Henüz pek fazla bilinmezken tatlıyı pişirmeye başlayan Merve, yaptığı tatlının hikayesinden, desenlerine, muhallebisinden, kekine, paketlediği kutusuna kadar en ince detayları dahi gözden kaçırmadığı bir çalışmayla ‘Belem Turtası’nı Ankara’nın en popüler tatlılarının arasına girmesini sağladı. Ben de gururla izledim. Benden başka gururla izleyen bir kişi daha var. Bana göre esas kahraman, kendine göre sadece Merve’nin yamağı, sevgili anne ‘Simin Akcan.’ Bayram tatlılarımız için @umapadaria isimli hesaptan sipariş verip hakkını teslim edelim.
Paylaş