Paylaş
Başkan Yardımcısı görevini yürüttüğü Bizim Çocuklarımız Derneği’nin faaliyetlerine son dönemde hız verdi. Yani çocuklar için koşuyor, koşuşturuyor.
“Sosyal sorumluluk projeleri benim için çok önemli. Çünkü orada vicdanınızla baş başasınız” sözü de, bu işe gösterdiği hassasiyeti anlatmaya yetiyor.
Pervin Ersoy, aynı zamanda kalbinin güzelliği, yüzüne vuran biri.
Gerek duruşuyla, gerek hayata bakışıyla, gerekse şık giyim tarzıyla örnek alınıyor/gösteriliyor. Kurucularından olduğu Projehane ile de çok güzel projeler üretmeye hazırlanıyor.
İşte bu hafta, böylesine özel, böylesine güzel bir ismi yakalayıp... Çok çok özel şu 5 soruyu yönelttim.
1- Adınızı daha çok sosyal sorumluluk projeleriyle duyuyoruz. Bizim Çocuklarımız Derneği ile Projehane’den biraz bahseder misiniz? Neler yapıyorsunuz?
Sosyal sorumluluk projeleri benim için çok önemli. Çünkü orada vicdanınızla baş başasınız. Yaptığınız şeyin, dokunduğunuz hayatların değeri biçilemez. Projeleri hayata geçirdikçe, vicdanen kendinizi daha rahat ve iyi hissediyorsunuz.
Bizim Çocuklarımız Derneği’nin faaliyetleri de aynen bu şekilde bir sosyal sorumluluk projesidir. Başkan Yardımcılığı görevini yürüttüğüm derneğimiz, yaklaşık iki sene önce kuruldu. Bu yıl üçüncü yaşına girecek. Maddi imkânsızlıklar içindeki çocuklara en azından bir el uzatalım istedik. Ağaç yaşken eğilir. En küçük çocukların bile eğitimlerini eksiksiz bir şekilde alması çok çok önemli. Bu düşünce ve hedefle, ‘küçücük çocuklarımızı anaokulundan başlatarak eğitirsek ve bunda bizim de bir katkımız olursa ne mutlu bize’ diyerek anaokulları açıyoruz. Daha sonrasında da açtığımız anaokullarını Milli Eğitim Bakanlığı’na veriyoruz. Onlar da içine öğretmenlerini ve müfredatı koyarak, çocukların hizmete sunuyorlar. Burada bir başka dokunduğumuz nokta da var: Kadınları istihdam edebilmek. Yani, anneleri tekrardan iş hayatına kazandırmayı da hedefliyoruz. Anaokuluna yavrusunu gönderen anne, yarım gün de olsa kendine bir iş imkânı (temizlik işi veya yarım günlük başka işler) bulabiliyor. Bu da, aile bütçesine katkı sağlıyor. Hem çocuklarımızı eğitime kazandırıyoruz hem de kadınlarımızı istihdam ediyoruz.
PROJEHANE’DE GÜZEL İŞLER YAPACAĞIZ
Projehane ise daha çok yeni bir oluşum. İşlerin başında yeğenim Emel Oysal var. Projehane, adından da anlaşılacağı gibi çok güzel projeler üretecek bir organizasyon şirketi. Çok keyifli şeyler yapacağız Projehane’de. İşin içinde her şey var aslında. Tanıtım, lansman, event, marka danışmanlığı... Hepsini kapsayan bir bünye, bir şirket. Benim daha öncesinde çalıştığım firmalarım vardı. Onlara açılışlarında olsun, markaların danışmanlığında olsun, yapılacak tüm event’lerinde destek oluyordum. Artık üstümdeki tüm görevler sevgili yeğenim Emel’e geçti. Tabii ki ben de en büyük destekçisiyim. Onunla beraber çok güzel işler yapacağız inşallah.
İÇİMDE BİR AYKIRILIK DUYGUSU VARDIR
SIRADAN OLMAYI SEVMEM
2- Sizi çok uzun zamandır takip ediyor ve beğeniyorum. Şık, aynı zamanda stil birisiniz. Bir kadın giyinirken nelere dikkat etmeli?
Böyle düşündüğümüz için teşekkür ediyorum. Yerine ve ortamına göre giyinmeyi seviyorum. Benim için şıklık ya da stil sahibi olmak, insanın karakteriyle özdeşleşen bir şey. Kova burcuyum ve renkleri kullanmayı çok seven bir insanım. Herkes buna cesaret edemez. İnsanlar, ‘siyah giy her yerde kullanırsın’ ya da ‘kusurunu kapatsın’ diye hareket ederler. Kadınların en sevdiği renklerdir koyu renkler. Ben ise aksine en canlı, en flaş renkleri kullanmayı; yeşilleri, mavileri çok çok seven bir insanım. Hatta bunların hepsi bir arada olursa ne kadar güzel. Çok renkli markaların sıkı takipçisiyimdir. Çok da hoşuma gider o şekilde giyinmek. Şık olmak da ortamla ilgili. Tabii ki şık olunacak ortam var, spor giyineceğiniz ortamlar var. Elimden geldiğince bulunduğum ortama göre giyinmeyi ve biraz da açıkçası farklı olmayı seven bir insanım. Çok standart bir tip değilim, zaten hiçbir zaman da öyle olmadım. Hep içimde bir aykırılık duygusu vardır. Sıradan olmayı sevmem. Belki de kıyafetlerime onu yansıtıyorumdur. Sıradan olmayan şekilde giyinmeyi gerçekten seviyorum.
BİR KADIN GİYİNİRKEN VÜCUT HATLARINA DİKKAT ETMELİ
3- Peki, modayı nasıl yorumlarsınız? Ulaşılabilir fiyatlarla kadınlar şıklığı yakalayabilir mi?
Bir kadın giyinirken açıkçası biraz da vücut hatlarına dikkat etmeli. Yani nelerinde defosu varsa onu kapatmayı ve ona göre de kendini daha iyi hissetmeyi seçmeli. Burada en şanslılar tabii ki zayıf kadınlar. Kilolu kadınlarda maalesef kıyafet seçiminde sıkıntı olabiliyor ama zayıf kadınlar her şeyi istedikleri gibi rahatça giyebiliyorlar. Eğer bedeninizi iyi tanırsanız ve bedeninize göre nerenizi, nasıl gizleyeceğinizi iyi bilirseniz, o zaman kilonuz bile varsa onu saklamayı başarırsınız. Bence en büyük başarı da buradadır. O yüzden kendinizi tanımak en önemlisi.
MODANIN KURBANI OLUP DA SAÇMALAYANLARI GÖRÜYORUM
Moda için yorumum klasik. Herkesin söylediğini söyleyeceğim herhalde. İlla ‘moda’ diye saçma sapan şeyleri giymenin gereği olmadığını düşünüyorum. Kendimize yakışanı giymek veya kendimizi daha iyi hissedeceğimiz şeyleri giymek çok daha modaya uygun olacaktır. Mesela, ‘şimdi moda’ diye beni iyi göstermeyecek şeyi giymem açıkçası. Moda uğruna giydiğimiz önü koskoca yazılı tişörtler veya kazaklar… Gerçekten modanın kurbanı olup da saçmalayan insanlar görüyorum. Bence doğru olan çok da abartmadan, daha yakışanın, yıllar içerisinde çok da fazla değişmeyecek olanın peşinde olmak. Ben, klasik parçaları moda olarak takip etmeyi seviyorum. Ulaşılabilir fiyatlarla da kadınlar tabii ki modayı yakalarlar, neden yakalamasınlar. O kadar güzel mağazalar var ki. Ayrıca, Türkiye’de de muhteşem kıyafetler, markalar var artık. Hem kesimde, hem modellerde, hem de renklerde çok çok keyifli çalışmalar yapıyorlar. Bence hepsinden çok da uygun fiyatlarla alışveriş yapılıp, şıklığı yakalayabilirler.
4- Eşiniz, Sayın Bakan Mehmet Ersoy şıklığını size mi borçlu?
Böyle düşünülüyorsa açıkçası çok da mutlu olurum. Sonuçta eşim. Evet, olabildiğince sürekli takım elbise giymeye başladı. Takım elbiselerini, gömleğinden kravatına kadar ben seçiyorum. Zaten çok fazla yerden alışveriş yapmaz, bir iki tane mağazası vardır. Evet şık ve şıklığını da beraber paylaşıyoruz diyebiliriz.
HAYAT MOTTOM ANI YAŞAYIP MUTLU OLMAK
5- Son olarak, hayat mottonuz nedir?
Açıkçası hayat mottom, anı yaşayıp mutlu olmak ve olabildiğince ne geçmişte takılı kalmak, ne de geleceğe kaygılanmak. Çünkü onları da yaptım zamanında ama baktım ki hiçbir şey değişmiyor. O zaman dedim ki ‘ya Pervin bırak, bugün güzel geçsin, keyifli geçsin.’ Hatta sağlığın yerindeyse, yanında da sevdiğin insanlar varsa, senden mutlusu yok. Çocuklarım, ailem huzurlu ve sağlıklıysa, çözülmeyecek hiçbir sorun olmadığını düşünüyorum. Sağlık her şeyin başı. Her şey onun arkasından geliyor. Para da mutluluk da başka şeyler de… Sağlığınız varsa hepsini yakalıyorsunuz zaten.
Gittiğim bir sinemadan, tiyatrodan veya yaptığım bir alışverişten ya da bir arkadaşımla yediğim yemekten veya gittiğim bir seyahatten olabildiğince hatta olabildiğinden daha fazla zevk almaya ve haz duymaya, mutlu olmaya çalışıyorum. Çünkü bize bahşedilen her bir saatin çok çok önemli değeri var. Kendimizi mutlu etmeliyiz ve yaşadığımız şeylerden de mutlu olmayı bilmeyiz.
BAŞIMIZA GELEN KÖTÜ ŞEYLER BİRER DENEYİM
Başımıza bazı kötü şeyler de gelebilir. Ancak, Rabbimin bunları bize bir deneyim olsun diye verdiğini düşünüyorum. ‘Bu neden benim başıma geldi’ dediğimiz birçok şey oluyor ama bunların hepsi bizim için bir deneyim bence. Bir ders almamız gerekiyor belki de. Elinde her şey olup, bütün imkânlar olup da hiçbir zaman mutlu olmayan insanlar var ya, onlara çok kızıyorum. Ya kardeşim her şeyin var, paran var, pulun var, halen mutsuzsun. Değilsin aslında. Keyif almaya çalış şu hayattan. Gittiğin her yerden keyif al. Arkadaşından, sana gelen bir hediyeden keyif al. Bunlar çok güzel mutluluklar. Kendimizi daha çok şuna şartlamalıyız aslında: ‘Ben nasıl kendimi mutsuz hissederim yerine nasıl her şeyden keyif alıp mutlu olabilirim?’ Yani küçücük bir çiçeğin açtığını görseniz, ondan bile haz almalısınız hayatta. ‘Ne kadar güzel canlanmış, ne kadar güzel büyümüş’ diyebilmelisiniz. Hayattaki ufacık şeyleri görüp, onları yakalamak ve ondan sonra da kendinizi daha iyi hissetmek. Bence hayat mottosu bu olmalı insanların. En azından benim hayat mottom bu ve bu yolda da ilerlemeyi düşünüyorum. Durduk yere bir şeyleri sıkıntı ederek niye kendimizi mutsuz edelim ki.
Paylaş