Paylaş
Uzun bir aradan sonra, nihayet, yine birlikteyiz. Yazılarıma bu kadar uzun bir süre ara vermiş olmamın nedeni ise geçirmiş olduğum rahatsızlıklar.
Ağustos ayının son haftasında dört günlük kısa bir tatil yapmak üzere Bodrum’a gittim. Bu kısa tatilimin ikinci gününde oturduğum kanepede sağdan sola dönerken sol dizimde büyük bir acı hissettim. Hemen acıyan bölgeye buz tedavisi uyguladık. Ardından da ağrı kesici özellikli bir kremle hafif bir masaj yaptık. Bu arada hem Koç Hastanesi’nde beni takip eden doktorumu hem de fizik tedavi hizmeti aldığım hastaneyi arayarak durumumu anlattım. Konuştuğum her iki doktor da, ağız birliği etmişçesine, muhtemelen dizdeki menisküs yapısını zedelemiş olabileceğimi söylediler ve uyguladığım tedaviyi onayladılar.
Bodrum’da kalan üç günümü, diz kapağımdaki acıya karşın, dolu dolu yaşayarak tamamladım. Neyse ki İstanbul’a dönüş uçağımın mürettabatı da çok anlayışlıydı. Rahat bir yolculuk yapabilmem için ellerinden geleni yapmaya çalıştılar.
İstanbul’a dönüşümün ertesi günü rahatsızlanmışım. Ve beni hemen, artık ikinci evim bellediğim, Koç Üniversitesi Hastanesi’ne götürmüşler. Ama ben ne evden çıktığımı ne de hastaneye vardığımı hatırlıyorum. Meğer evde kullandığım bipap cihazı bozulmuş ve alet çalışmadığı için kanımdaki karbondioksit oranı yükselmiş. Beni iki gün yoğun bakımda yatırmışlar. Kendime ancak bu iki günün sonunda normal odaya alındığım zaman gelebildim. Bu arada yardımcım Mercan doktorlara diz kapağımdaki incinmeden söz etmiş. Ben yoğun bakımdayken diz kapağımın röntgeni alınmış, kırık olduğu tespit edilmiş ve bacağım alçıya alınmış. Ben kendime geldikten sonra, bacağımın hiçbir düşme ya da çarpma olmadan kendi kendine kırılmış olduğunu öğrenen doktorlar benden kemik yoğunluğu ölçümü istediler. Ölçüm yapıldı, ancak sonuç hiç de iç açıcı değildi. Kemik erimesi oranım -7’ye gelmişti.
Bana hastaneden yeni bir bipap cihazı verdiler. Kemiklerim için ise fazla bir seçeneğim yoktu. Zira bu hastalığın en iyi ilacını yıllar önce kalçam kırıldığı zaman kullanmıştım ve bu ilaç hayat boyunca yalnızca on sekiz ay kullanılabiliyor. Ama ben bu on sekiz aylık hakkımı zaten kullanmıştım. Bu ilacı kullanamayacağımı gören doktorlarım da iğne tedavisine başvurdular.
Koç Üniversitesi Hastanesi’nden bu kez de, her zaman olduğu gibi, sağlığımla ilgili problemlerimin çoğu hallolmuş, hallolmamış olanlar ise hal yoluna girmiş olarak ayrıldım.
Hastanede kaldığım süre zarfında beni sağlığıma kavuşturmak için çaba harcayan
· Başhekim Yardımcısı Dr. Özgür Deniz Tezcan’a
· Prof. Dr. Benan Çağlayan’a,
· Doç. Dr. Sinem İliaz’a,
· Dr. Işıl Uzel’e,
· Dr. İlker Eren’e,
· Dr. Ferhan Karataş’a,
· Dr. Elif Değirmenci’ye
ve tedavime destek veren tüm hemşirelere ve diğer sağlık görevlilerine sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Teşekkürlerimin en büyüğü ise ülkemize böylesi mükemmel bir sağlık kuruluşu kazandıran ve katkı payı ödemek suretiyle tüm SGK’lı hastaların da bu hastaneden hizmet almasını sağlayan Koç Topluluğu’na…
Bacağımdaki alçı henüz açılmadı. Ama istirahat raporum bugün sona erdi. Ben de, yazı günümü beklemeden, hemen sizlerle buluşmak istedim. Umarım bu son ayrılığımız olur.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş