Paylaş
İki haftadan beri yazılarıma konu olan Gaziantep gezimizin tek zor kısmı uçak yolculuğuydu.
Evden Sabiha Gökçen Havaalanı’na Kadıköy Belediyesi’nin Engelsiz Nakil aracı ile gittik. Bu yüzden havaalanına vardığımızda araçtan inişimiz çok kolay oldu.Alana girişte “asistance”(destek) istemiş olduğumuzu belirttik. Ancak bu hizmet için önce uçacağımız havayolunun kontuarına gitmemiz istendi. Kontuar oldukça uzakta idi. Neyse ki duyarlı bir genç yolcu bize yardımcı oldu ve kontuara ulaştık. Çek-in işlemleri sırasında en büyük zorluğu koltuk seçiminde yaşadık. Uluslararası havacılık kuralları uyarınca ön sıradaki koltukların engelli yolculara tahsis edilmesi yasak. Engelli yolguların daha arka sıralarda ve cam kenarında oturmaları gerekiyor. Çek-in işlemini gerçekleştiren görevli,yine de, yapabileceğinin en iyisini yaptı ve bize ikinci ve üçüncü sıraların cam kenarı ve koridor koltuklarını vererek aradaki koltukları bloke etti. Biz de böylece refakatçilerimizle yer değiştirerek koridor kenarında oturacaktık. Çek-in işlemlerimizi tamamladıktan sonra bize yardımcı olacak elemanların gelmesini bekledik.
Uçuş saati geldiğinde görevliler uçağa diğer yolculardan önce bizi aldılar. Kızımı tekerlekli sandalyesinden indirerek koridorda rahat hareket edebilen dar sandalyeye aldılar. Ancak cam kenarına oturtmanın mümkün olmadığını görüp, koridor kenarındaki koltuğa yerleştirdiler. Bana gelince, oldukça dar olan kendi sandalyem ile uçağın içine kadar girdim. Mümkün olmayacağını söylememe rağmen, beni de dar sandalyeye geçirme konusunda ısrarkâr oldular. Lâkin sağlık durumumun buna uygun olmadığını kabullenip refakatçim ile birlikte ön koltukta oturmama izin verdiler. Gaziantep Havalanı’na inişte sandalyelerimiz uçak kapısına getirildi. Kızım dar sandalye ile ben ise yardımcımın kollarında sandalyelerimize ulaştık. Uçaktan, körük olmadığı için, fork-lift yardımı ile indirildik. Havaalanından otele Gaziantep Belediyesi’nin gönderdiği “Engel Yok” nakil aracı ile sorunsuz transfer olduk.
Gaziantep deneyimlerimi daha önceki yazılarımda sizlere aktarmıştım. Geçirdiğim güzel günlerin ardından İstanbul’a dönerken, Gaziantep Havaalanı’nın yapısı ve işletim şekliyle bu görkemli şehre hiç yakışmadığını fark ettim. Keşke, İstanbula üçüncü bir havaalanı yapılacağına bu şehre yeni bir havaalanı yapılmış olsaydı. Böylelikle dünyanın bir numaralı mozaik müzesi ZEUGMA’yı ziyarete gelen turistler daha iyi karşılanmış olurdu.
Bizi havaalanına yine “Engel Yok” nakil aracı götürdü. Aracın şoförü havaalanına girişimizde ve çek-in işlemlerimiz sırasında bize yardımcı oldu. Alanda engelli yolcular için ayrı bir kontuar olmasına rağmen, elemanı olmadığı için hizmet vermiyordu. Bu yüzden biz de kuyruğa girdik ve herkesle birlikte sıra bekledik. Sıramız geldiğinde, koltuk seçiminde yine aynı sorun yaşandı. Görevli memur bize cam kenarında yer verme konusunda ısrarcı oldu. Sonunda kızım kendisini ikna etmeyi ve ikinci ve üçüncü sıralarda hem cam kenarından hem de koridordan yer alıp aradaki koltukları bloke ettirmeyi başardı. Uçuş saati yaklaştığında iki görevli gelip yine bizi uçağa diğer yolculardan önce aldılar. Bu kez uçağa fork-lift yardımı ile çıktığımızdan, kızımı dar sandalyeye fork-lift’in üzerinde geçirdiler ve bu kez de cam kenarına kadar geçiremeyip, koridor kenarındaki koltuğa yerleştirdiler. Sıra bana geldiğinde, beni de koltuğuma aynı şekilde geçirmek istediler. Bunun mümkün olmadığını anlatmaya çalıştıysam da ne yazık ki başarılı olamadım. Sonunda ısrardan vazgeçtim ve “buyurun ve istediğinizi yapın, ancak sorumluluk size ait” dedim. Bunun üzerine ön sırada seyahat etmemize ve refakatçimin beni kucaklayarak yerime oturtmasına izin verdiler.
Istanbul inişinde uçak körüğe yanaşmadı. Bizi almak üzere fork-lift’li bir araç yönlendirilmişti. Bu kez uçakta bizden başka bir engelli yolcu daha vardı. Önce onu aldılar tekerlekli sandalyeye. Uçak kapısında kendi sandalyelerimizle bekleyeceklerini söylemiş olmalarına karşın, havaalanına ait sandalyeleri kullanmamızı istediler bizden de. Ancak biz kendi sandalyelerimizin getirilmesini beklemeyi tercih ettik. Havaalanı binasına girişte üçüncü engelliyi uçak kapısında oturttukları sandalyeden indirip bir başka tekerlekli sandalyeye oturttular. Bu işlemler sırasında yaşlı adamın canı epey acıdı sanırım. Neyse ki, biz kendi sandalyelerimizde olduğumuzdan bu işlemden geçmedik. Dışarı çıkıp da Kadıköy Belediyesi’nin Engelsiz Nakil aracına ulaşıncaya kadar iki görevli bize eşlik etti. Ve sorunsuzca eve vardık.
Sabiha Gökçen Havaalanı’nı evime daha yakın olduğu için tercih etmiştim. Ancak, engellilere sunulan kolaylıklar açısından Atatürk Havaalanı ile yarışamayacağını gördüm. Sanırım, bir kez daha yolculuk yapmam gerektiğinde tercihimi sağlanan kolaylıklar yönünde kullanacağım.
Uluslararası Havacılık Kuralları’na gelirsek, sanırım kural yapıcılar arasında bedensel engelli kişilere yer verilmemiş bulunuyor. Bence, uygulanamayacak kurallar koymak yerine ”ağır bedensel engellilere uçak yolculuğu yapamaz” diyebilmeliler. Yok eğer bunu söyleyemiyorlarsa, o zaman da engelliyi sağlığının elverdiği şartlarda uçurabilmeliler. Engellilerle ilgili bir önemli sorun da emniyet kemerlerinde. Örneğin, ben herhangi bir sarsıntıda öne doğru düşüyorum. Uçaklardaki mevcut emniyet kemerleri beni koruyacak özellikte değil. Bu yüzden refakatçim beni tutarak yolculuk etmek zorunda kalıyor. Oysa ki, belirli koltuklar engellilere ayrılıp bunlara hostes koltuklarındakine benzer yelek giyer gibi takılan emniyet kemerleri konulabilir.
Aslında engelsiz uçak seyahati pek âlâ da mümkün olabilir. Yeter ki kural koyucular bunu gerçekten istesinler ve çözüm arayışına girsinler.
Umarım, bir sonraki seyahatimde aynı sorunlardan yakınıyor olmam…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz günler dileği ile…
Paylaş