Paylaş
Ancak bazı hakikatler var ki, onları da göz ardı edemeyiz. Örneğin, bir müzisyenin duymaz oluşu onun müzikle olan tüm bağlarını kopartabilir; zira müzik “duymak ve hissetmek” üzerine kurgulanmış bir sanattır. Bir ressamın görmez oluşu da “görmek ve resmetmek” diyerek özetleyebileceğimiz resim sanatına tamamen aykırı bir durumdur.
KARANLIKLA GÖZ GÖZE - FOTO GALERİ
Bu açıdan bakıldığında, sizlere daha önceki yazılarımdan birinde bahsettiğim ünlü Alman besteci Ludwig van Beethoven’in duymaz oluşu anlaşılması zor bir durumdur. Gerçi Beethoven müziğe erken yaşlarda başlamış ve duyma yetisini tamamen kaybetmeden önce de çok kıymetli eserler bestelemiştir. Ancak, en mükemmel ve dünya sanat müziğinin şaheserleri kabul edilen bestelerini tamamen duymaz olduktan sonra bestelemiştir. Düşünün ki, Beethoven bu birbirinden kıymetli ve güzel eserlerini asla dinleme mutluluğunu tadamamıştır. Onun duymaz oluşu, zamanının çok ötesinde ve tüm dünya tarafından kabul gören eserler bestelemesine engel olmamıştır.
Bugün Sizlere tanıtmaya çalışacağım ressamın, Lisa Fittipaldi’nin, ise daha farklı ve inanılmaz bir öyküsü var...
1948’de Amerika Birleşik Devletleri’nin Michigan eyaletinde doğan Lisa, 1993 yılına değin bir finans şirketinde tipik bir üst düzey yöneticidir. Bir gün işine giderken yol işaretlerini ve etrafındaki trafiği net olarak göremediğini fark eder. Bunu takip eden altı ay içinde çoğu insanın en fazla korktuğu o kahredici hakikatle tanışır: Görme yetisini kaybetmiştir. Tıbbi önlemler araştırır ve bir göz operasyonu geçirir; ancak durumunun değişmeyeceği ve görmezliğinin kalıcı olacağı anlaşılır.
Lisa, bundan sonraki iki yıl boyunca, günlük hayatın ana aktivitelerini yeniden öğrenme savaşı verir. Bu savaş, doğal olarak, büyük bir stres ve depresyona neden olur. Üstelik, aynı yıllarda eşi kalp krizi geçirir ve by-pass ameliyatı olur. Hayatı bir kaosa dönmüştür. Bu arada işini de kaybeder. Bütün bunları yaşarken, hayatını asıl sınırlandıran şeyin toplumun engelliler ve özellikle körler için koyduğu klişeler olduğunu keşfeder. Lisa, artık, bağımsızlığını yeniden kazanmak için bu klişeleri görmezden gelmek ve yeteneklerini kanıtlamak zorunda olduğunu anlamış bulunmaktadır.
Karamsarlığının had safhaya vardığı bir gün eşi eve elinde çocuklar için üretilmiş basit bir suluboya seti ve bir resim defteri ile gelir. Lisa, önceleri bunları bir kenara atıp ilgilenmediyse de bir süre sonra etrafındakilerin inanmaz bakışları altında resim yapmaya başlar. Daha önce sanatla, resimle, suluboya ile ilgili hiçbir eğitim almamıştır. Etrafındakiler ona görmez insanların resim yapamayacağını söylemektedirler. Lisa o günleri şöyle hatırlıyor: “Sadece görme yetimi değil, bağımsızlığımı da kaybetmiştim. Ne zaman bir işe girişmek istesem, etrafımdakiler bana göremediğimi hatırlatarak bu işin bana uygun olmadığını söylüyorlardı. Uzaklık, renk, boyut gibi ana unsurları görmekten mahrum oluşum, hayatı keşfetmeme engel olmamalıydı.”
Lisa, önceleri, işe çiçek, natürmort, manzara gibi hareketsiz ve/veya “elle hissedilebilen” nesnelerin resimlerini yaparak başlar. Zaman içinde, resimleri aranır ve satın alınır duruma gelir. Müşterilerinin büyük kısmı, Lisa’nın kendi resimlerini hiçbir zaman görmediğinin farkına bile varmazlar.
Ressamlar ve resim eleştirmenleri ona gerçek bir sanatçının insan figürleri, sokak manzaraları ve hayattan enstantaneler resmetmesi gerektiğini söylerler. Ancak bunu söylerlerken, Lisa’nın bu tarz resim yapabileceğine asla ihtimal vermemektedirler. Sanatçı, 1998 den itibaren resim çalışmalarını bu yönde sürdürmeye başlar.
Buraya kadar yeterince olağandışı olan Lisa’nın öyküsü, bundan sonra daha inanılmaz ve renkli bir hal alıyor: Lisa, tuvale aktardığı figüratif, her biri bir hikâye anlatan resimleri ile otoriteleri iyice şaşırtmaya başlıyor. Gerek daha önceleri yaptığı yolculuklardan, gerekse kendisine anlatılan ve tasvir edilenlerden öyle resimler meydana getiriyor ki bunlar sanat çevrelerinde ve müzayedelerde aranan eserler haline geliyor. Bir sanat eleştirmeni onun hakkında belki de en doğru saptamayı yapmış: “O, görme yetisini kaybetti, ancak kendini ifade etme kararlılığını asla kaybetmedi. O’nun nasıl resim yaptığı ise esrarını korumaya devam edecek....”
Lisa ise, nasıl resim yaptığını şöyle anlatıyor: “Görme yeteneğimi kaybettikçe, zihnimdeki resimler netleşti. Artık bir şey işittiğimde ya da yaşadığımda onun resmini zihnimde canlandırabiliyor ve tuvale aktarabiliyorum.”
Lisa Fittipaldi Nisan 1999’da, “The Minds Eye Foundation” (Aklın Gözü Vakfı) isimli, kâr amacı gütmeyen bir vakıf kuruyor. Vakıf, toplumda görme engellilerle ilgili farkındalık yaratmayı ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 1,000,000 görme ve işitme engelli çocuğun savunuculuğunu yapmayı amaçlıyor. Fittipaldi’nin tablolarının satışından elde edilen gelirin bir bölümü bu vakfa aktarılıyor.
2005 yılında Güney Amerika’ya yerleşmeyi seçen Lisa Fittipaldi, görme yetisini biraz olsun arttırabilmek için bir dizi ameliyat oluyor. Ancak, bir ölçüde başarılı sayılabilecek bu ameliyatlar hastalığının ilerleyişini durdurmaya yetmiyor. Lisa, birkaç yıl sonra, bir yazar olarak yeni bir kariyere başlamak üzere geçici olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne geri dönüyor.
Lisa Fittipaldi, dünyada, resimleriyle olduğu kadar yazdığı kitaplarla da tanınıyor. Görme yetisini kaybetme ve resme başlama öyküsünü anlattığı“A Brush with Darkness” isimli eseri, “Karanlıkla Göz Göze” adı ile, Türkçe’ye de çevrilmiş bulunuyor.
Yine aynı şeyi söylüyorum: Sanat engel tanımıyor… İrade ise, hiç tanımıyor…
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş