Paylaş
Hiperbarik oksijen tedavisi (HBOT), kapalı bir basınç odası içinde tümüyle basınç altına alınan hastaya, deniz seviyesinden daha yüksek basınçlarla, aralıklı olarak %100 oksijen solutulmasına dayanan bir tedavi şekli. Bilimsel olarak etkinliği birçok çalışma ile kanıtlanmış bulunan bu tedavi, tek kişilik veya çok kişilik basınç odalarında uygulanıyor. Uygulama, hastanın klinik durumu ve ihtiyaçlarına göre; maske, başlık veya endotrakeal tüp (solunum borusuna takılı tüp) yardımı ile sağlanıyor.
Geçtiğimiz hafta hiperbarik oksijen tedavisi konusunda daha detaylı bilgi edinmek ve bu bilgileri sizlerle paylaşmak amacı ile Koç Üniversitesi Hastanesi Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezi’nden Dr. Aslıcan Çakkalkurt ile görüştüm. Kendisinden aldığım bilgilere göre; hiperbarik oksijen tedavisi dokularda oksijenlenmenin azaldığı veya tamamen ortadan kalktığı iyileşmeyen yaralar, diyabetik ayak enfeksiyonları (şeker hastalarının ayak yaraları), avasküler nekroz (kemik dokunun yetersiz beslenmeye bağlı ölümü), kronik osteomiyelit (kemik enfeksiyonları) ve yanık gibi cilt altı ve kemik dokuyu ilgilendiren birçok hastalıkta uygulanabiliyor.
Ani işitme kayıpları, göz damarlarındaki tıkanıklığa bağlı olarak gelişen ani görme kayıpları, dalış sırasında hızlı basınç değişimi sonucu gelişen ve vurgun olarak da bilinen dekompresyon hastalığı gibi birçok hastalıkta da hiperbarik oksijen tedavisi etkili oluyor.
Hiperbarik oksijen tedavisinin süresi ve seans sayısı hastalığın özelliklerine ve mevcut hastalığa göre değişiyorsa da tedavi süresi genellikle 90-120 dakika ile sınırlanıyor. Ayrıca gerekli görülen durumlarda günde bir seanstan daha fazla tedavi de uygulanabiliyor. Basınç odalarında hava basıncı normal hava basıncının yaklaşık 2,5 katına çıkarılıyor ve hastaların yüksek basınç altında saf oksijen solumaları sağlanıyor. Bu koşullar altında kanda çözünen oksijen miktarı artıyor. Çözünen oksijen bağımsız olduğundan, yüksek basınç altında uzun mesafeler kat edilebiliyor ve oksijen vücudun dört yanına taşınıyor. Bu durum bakterilerle mücadele etmemizi kolaylaştırıyor, yaraların iyileşmesini sağlıyor, ödemi azaltıyor, hava ve gaz kabarcıklarını küçülterek vücudumuzdan uzaklaştırılmalarına olanak veriyor.
Yüksek basınç altında %100 oksijen solunması hem kırmızı kan hücrelerinde hemoglobin aracılığı ile dokulara taşınan oksijeni arttırıyor, hem de kanda çözünmüş serbest oksijeni çok yüksek değerlere ulaştırarak yetersiz oksijenlenme nedeniyle oluşan doku hasarlarını iyileştirici etki gösteriyor.
Tıbbın diğer tüm branşlarında olduğu gibi hiperbarik oksijen tedavisi açısından da, “hastalık yoktur, hasta vardır” prensibi geçerliliğini koruyor. Bu nedenle her hastanın tedaviye vereceği yanıt farklı olabiliyor. Tedavinin etkili ve güvenli olması, doğru zamanda doğru tedavi protokollerinin uygulanması açısından hastaların mutlaka bir Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp Uzmanı tarafından değerlendirilmeleri gerekiyor.
Ayrıca hiperbarik oksijen tedavisi uygulanacak hastalarda tedavinin zamanlaması da oldukça büyük önem taşıyor. Erken dönemde uygulandığında çok başarılı sonuçlar alınabilen hastalarda tedavi geciktiğinde başarı şansı azalıyor. Bu nedenle hastaların erken dönemde Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tedavi Merkezlerine başvurmaları veya yönlendirilmeleri gerekiyor.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz günler dileği ile…
NOT: Hiperbarik Oksijen Tedavisi konusunda vermiş olduğu bilgiler için Dr. Aslıcan Çakkalkurt’a yürekten teşekkür ediyorum.
Paylaş