Paylaş
Günümüzde hastalıkların teşhis ve tedavisinde birçok yeni teknik ortaya çıkmış bulunuyor. Bu tekniklerden biri de, birçok avantajı ve geniş uygulanabilirliği ile tercih edilen yöntemlerden biri olan, Girişimsel Radyoloji. Girişimsel Radyoloji işlemleri sırasında x-ray, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans (MR) ve ultrason gibi görüntüleme tekniklerinden yardım alınıyor. Görüntüleme ile birlikte delme iğnesi, kılavuz teller, kateterler ve kılavuz üzerinde kayan kılıflar kullanılarak işlemler minik kesikler ile gerçekleştiriliyor. Yapılan işlemler ameliyat ile gerçekleştirilebilen işlemler yerine yapılsa da ameliyathaneler yerine anjiyografi odalarında ya da daha küçük ölçekli ancak donanımlı tedavi odalarında gerçekleştiriliyor. Cerrahi olarak değil minimal invaziv yöntem olarak adlandırılan girişimsel radyoloji daha az risk bulunduruyor
Girişimsel radyolojik işlemler iki çeşide ayrılıyor: İlki vasküler yani damar hastalıkları ve tedavisi, ikincisi ise nonvasküler yani damar dışı girişimsel radyoloji işlemleri. Birçok alanda kullanılan girişimsel radyoloji sadece kalp damarları için kullanılamıyor. Uygulama yapılırken girişimsel radyolog tarafından görüntüleme teknikleri kullanılarak vücut içi görüntüleniyor ve işlem ekranlar yoluyla takip edilerek gerçekleştiriliyor.
Girişimsel radyolojinin ortak kullanıldığı işlemler de mevcut. Örneğin; ilaç ve besin maddelerinin alınabilmesi için damar veya deri altına tüp yerleştirilmesi, pıhtılaştırıcı maddelerin doğrudan kanama olan bölgeye verilmesinin sağlanması, beslenme tüplerinin mideye yerleştirilmesi gibi işlemler için de girişimsel radyoloji alanına başvuruluyor.
Ağustos ayında geçirdiğim çift taraflı zatürre nedeniyle 9 gün süre ile Koç Üniversitesi Hastanesi’ ne misafir olduğum süreçte, ben de tanıştım Girişimsel Radyoloji alanı ile. Hangi sebeple olduğuna gelince: Sol kolumdaki lenf bezleri, 45 yaşındayken geçirdiğim meme kanseri ameliyatı sırasında alındı. Bu nedenle sol kolumdan hiçbir işlem yapılamıyor; hatta hastanelerdeki sık aralıklarla tansiyon ölçen cihazlar bile o koluma bağlanamıyor. Zira kolum aletin uyguladığı basınçla kısa süre içinde şişiyor ve tarifsiz ağrılara neden oluyor.
Sağ kolum, elim ve parmaklarımdaki damarlara gelince; yıllar içinde geçirdiğim çeşitli rahatsızlıklardan ötürü damar yoluyla uygulanması şart olan tedaviler ve hastanede yatış süreçlerinde tetkikler için alınması gereken kanların ardından işlevlerini neredeyse yitirmiş duruma gelmiş bulunuyorlar. Bu yüzden, damar yoluyla yapılması zorunlu her tetkik ve tedavi artık hem hemşireleri hem de beni çok zorluyor.
İşte tam bu noktada boynumdan santral katater açılmasına karar verildi. Bu işlem için beni donanımlı bir tedavi odasına götürdüler ve üstünde gidip gelebilen, sonradan bir çeşit röntgen cihazı olduğunu öğrendiğim, bir modül bulunan bir masaya yatırdılar. Odada, ayrıca uzman doktorun uygulama esnasında işlemi takip edebilmesini sağlayan büyük bir ekran bulunuyordu. İşlemi gerçekleştirecek olan Dr. Mert Bayramoğlu önce boynumun kesi yapılacak yerini uyuşturdu. Ardından da çok kısa bir zaman dilimi içinde işlemi tamamladı. Son olarak da boynumun, işlem boyunca yararlanılan masa üstündeki röntgen cihazı ile filmi alınarak işlem belgelenmiş oldu. Sonrasında da hem ben rahat ettim hem de hemşireler…
O zamana kadar hiç görmediğim bu donanımlı tedavi odası çok ilgimi çekmişti. Bu yüzden, iyileştikten sonra Dr. Mert Bayramoğlu’ dan randevu isteyerek kendisiyle görüşmeye gittim.
“Fotoğraf Sizler için betimlemeye çalıştığım donanımlı tedavi odasında çekildi.”
Bu işlemin Girişimsel Radyoloji alanına girdiğini de o görüşmede öğrendim. Bu yazı da Dr. Bayramoğlu’ ndan aldığım bilgiler sayesinde kaleme alındı. Sizler’ in huzurunda bana vakit ayırdığı için kendisine teşekkür etmek isterim.
Benim işlemim Girişimsel Radyoloji alanının çok çok küçük bir parçasıydı. Aslında, Girişimsel Radyoloji kalp damarları dışında gerçekleşen her türlü hastalıkla ilgilenebiliyor ve geniş bir yelpazede tedavi sunuyor.
Kanser Tedavisi: Tümörlerin küçültülmesi veya yok edilmesi için tümörü yakarak veya dondurarak yok eden ablasyon teknikleri, kemoterapi ilacının doğrudan tümör bölgesine enjekte edilmesi ve tümörü besleyen damarların tıkanması gibi yöntemler kullanılabiliyor.
Atar ve Toplardamar Tıkanıklıkları: Damar içindeki tıkanıklıkların giderilmesi ve kan akışının yeniden sağlanması amacıyla balon anjiyoplasti veya stent yerleştirme gibi işlemler yapılabiliyor. Toplardamarlarda oluşan pıhtıların temizlenmesi, mekanik temizleme veya ilaçla tromboliz gibi tekniklerle gerçekleştiriliyor. Karaciğer ve bağırsaklardan kan taşıyan portal venin tıkanıklıkları, balon ve gerektiğinde stentlerle açılabiliyor.
Biyopsiler: Vücutta şüpheli kitlelerin veya lezyonların değerlendirilmesi için yapılan biyopsiler genellikle girişimsel radyoloji yöntemleriyle gerçekleştiriliyor. Bu süreç hedeflenen bölgeden örnekler alınarak laboratuvar analizine gönderilmesini sağlıyor.
Diyaliz Kateterleri ve Fistüller: Kronik böbrek rahatsızlığı olan hastalar için diyaliz işlemleri büyük önem taşıyor. Girişimsel Radyoloji diyaliz kateterlerinin yerleştirilmesi bakımından kritik bir rol oynuyor. Ayrıca, mevcut diyaliz fistüllerinin tıkanması durumunda, bu fistüllerin yeniden açılması veya genişletilmesi işlemleri de girişimsel radyolojiyle gerçekleştiriliyor.
Nörogirişimsel radyoloji: Beyin, baş, boyun, omurga ve omurilik bölgelerinde geniş bir yelpazede serebrovasküler bozuklukları teşhis ve tedavi eden minimal invaziv yöntemler kullanılıyor. Girişimsel radyolojinin tedavi ettiği durumlar arasında; beyin anevrizması, beyin ve omurgadaki arteriovenöz malformasyonlar, karotis arter hastalığı, karotis-kavernöz fistül, kompresyon kırığı, dural arteriovenöz fistül (AVF), kanama için embolizasyon (burun kanaması ve karotis patlaması), inferior petrosal sinüs örneklemesi, intrakraniyal aterosklerotik hastalık, spinal vasküler malformasyonlar, inme, geçici ve kalıcı damar tıkanıklığı ile baş ve boyun bölgesindeki tümör embolizasyonu yer alıyor.
Girişimsel radyolojinin hastalar açısından avantajlarına gelecek olursak:
Sonuç olarak, Girişimsel Radyoloji’ nin modern tıbbın en dinamik ve hızlı gelişen alanlarından biri olduğunu söyleyebiliriz.
Not: Hevesle kaleme aldığım bu yazıda yapmış olabileceğim hatalar için tüm Doktorlarımız’ dan özür diliyorum.
Paylaş