Paylaş
Ekşi Sözlük’te “1984 doğumlu bilgin, entelektüel, güzel insanlardan biridir… Hayatı nasıl ele almanız gerektiği konusunda ders alınabilecek bir insandır.” diye tanıtılıyor. Adı Elif Gamze Bozo…
Elif Gamze doğuştan “cam kemik” hastası. Cam kemik hastalığı (Osteogenesis İmperfecta), kemiklerde kolayca kırılmalara yol açan bir genetik hastalık. Ama Elif Gamze Bozo, azmi ile hastalığına meydan okuyor. Dört yaşında okuma yazmayı öğrenmiş. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü mezunu. Onun en büyük tutkusu çalışmak ve üretmek; resim yapıyor, şiir yazıyor ve fotoğraf çekiyor. Ve aynı zamanda Türk Telekom Asistt Rehberlik ve Müşteri Hizmetleri Çağrı Merkezi’nde çalışıyor.
“Ben engelli değilim ki; toplum benim adımı öyle koymuş. Ben kendimi hiç öyle görmüyorum. Doğa ananın şakası gibi düşünüyorum kendimi. İşyerindeki arkadaşlarımla aynı işi yapıyorum, aynı vasıflardayım. Düşünen ve üreten bir beynim var. Hayat bana zorluklar yaşatsa da ‘engelliyim, evime kapanayım’ diye düşünmedim. Ailem de hiç ‘sen engellisin, yapamazsın’ demedi. Okul yaşamım boyunca da ‘okutup da ne olacak?’ diyenlere inat, hastalığı kabul edip hayatla savaştık” diyerek anlatıyor kendini Elif Gamze Bozo.
Elif Gamze Bozo’nun adını ilk kez 2011 yılında Engelsiz Sanat Derneği’nin “Yorgan Altında Kimse Kalmasın” Hareketi içinde yer aldığı zaman duydum. Bu Hareket’in amacı; yorgan altında bir ayıp gibi saklanan engelli bireylerin toplumsal hayata çıkması ve çıkarılması. Söz konusu Hareket’in ilk adımı olan “Yorgan” adlı fotoğraf sergisine ‘model’ olarak katkı veren Elif Gamze Bozo, düzenlediği fotoğraf sergileriyle katkılarını sürdürmeye devam ediyor. Aynı Hareket kapsamında Mayıs 2014’te Anadolu seyahatlerinde çektiği fotoğraflardan derlediği “Anadolu’yu Tanıyor muyuz?”, Ekim 2016’da da Senegal seyahati fotoğraflarından derlediği “Kendime Engel Olamıyorum” isimli sergileri açtı. Yorgan Altında Kimse Kalmasın Hareketi Bozo’, tam da hak ettiği şekilde; “ön yargılarımızı kıran, sıra dışı ve fark yaratan rol modellerimizden” sözleriyle tanımlıyor.
Hiçbir zorluktan yılmayan, tuttuğunu koparan bu genç kız geçtiğimiz günlerde bir anısını paylaştı benimle. Ben de, onun iznini alarak, sizlerle paylaşıyorum bu anıyı:
“2000–2001 öğretim yılı! Ortaokuldan onur belgesi alarak mezun olmuş; Batıkent Süper Lise’sini kazanmış ve büyük bir heyecan içinde okula kayıt olmuştum. Ailem benden daha heyecanlıydı. Yeni umutlarla, yeni bir okula başlıyordum…
Ben okula kayıt olurken, okul müdürü izinde imiş. Okula döndüğünde beni -kendisine göre sakat bir öğrenci- görünce, annemi ve beni yanına çağırarak; ‘Siz tepeden mi indiniz? Buraya sakat öğrenci almıyoruz.’ dedi. Annem çok sinirlendi ve ‘Ne demek sakat öğrenci? Benim çocuğum da her öğrenci gibi bu okulda okuyacak. Üstelik başarılı bir öğrencinin torpile mi ihtiyacı var?’ diyerek cevapladı onu. Ama müdür ısrarla, ‘Ben yokken kayıt olmuşsunuz. Siz gidin sakatlar okuluna.’ diyordu. Bense ‘Beni hiçbir kuvvet bu okuldan alamaz. Ben bu okulu yüksek puanla kazandım.’ diye tutturmuş gidiyordum.
Müdürün odasından ayrıldığımızda sanki okul yıkılmış, ben de altında kalmıştım. İstenmiyordum bu okulda…
Derken skolyoz rahatsızlığım nedeniyle bir süre dinlenmemi istedi doktorum. Açık liseden devam ettim ama gelin bir de bana sorun… Umutlarım, hayallerim bitti demiştim. Bitmedi…
Öğrenim hayatımı tamamladıktan yıllar sonra, geçen gün, o okul müdürü ile metroda karşılaştım. Beni hatırlayıp yanıma geldi. Okumadığımı sanıyor, benim ve ailemin pes ettiğimizi düşünüyordu.
Ne mi dedim ona? ‘Üniversite mezunuyum. Siz bana zorluk yaşattınız ama sayenizde kamçılandım’ dedim. Ve ‘Çok utandım, özür dilerim’ cevabını aldım.”
İşte bunun için biz engelliler sokağa çıkmalı, herkesin gözü önünde olmalıyız. Herkes alışmalı bize. Engelliler arasında da, tıpkı engeli olmayanlar arasında olduğu gibi başarılı olanlar da var, başarısız olanlar da. Bu yüzden hiç kimse engeli nedeniyle dışlanmamalı.
Kızım Zeynep, Elif Gamze Bozo’nun yukarıdaki anısını okuduktan sonra, “Yıllar önce benim başımdan da böyle bir olay geçti.” dedi ve daha düne kadar hiç bilmediğim bu olayı benimle paylaştı:
“İşe başladığım ilk günlerdi. 21–22 yaşlarındaydım. Bir esnaf odası başkanı ile görüşmüştüm. Aradan üç beş yıl geçti. Hem biraz daha olgunlaşmış hem de bir hayli tecrübe kazanmıştım. Şirket adına yine aynı bey ile görüşmeye gittim. Konuşmanın bir aşamasında bana şöyle dedi: ‘Birkaç yıl önce sizin şirketten biriyle görüşmüştük; tanırsınız, sakat bir kızcağızdı.’ Görüştüğü kişinin ben olduğumu söylediğimde, ‘Yok estağfurullah, sakat bir kızcağızdı o.’ diye cevap verdi. Görüştüğü kişinin ben olduğuma ikna olduğunda nasıl utandığını ve özürler dilediğini unutamam…
Demek ki ısrarla yaşamın içinde olacağız. Her şeye rağmen, yaptığımız işi elimizden gelen en iyi şekilde yapmaya çalışacağız. Ve sonunda insanların engelimizi değil, bizi gördüğü noktaya ulaşacağız…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş