Ayşegül Domaniç Yelçe
Ayşegül Domaniç Yelçe
Ayşegül Domaniç YelçeYazarın Tüm Yazıları

Dört ayaklı dostlarımız

Merhabalar sevgili okurlar.

Haberin Devamı

Bodrum, bildiğiniz gibi, ülkemizin en gözde tatil beldelerinden biri. 31 Aralık 2018 tarihi itibariyle nüfusu yaklaşık 172 bin olan Bodrum’da yaşayan kişi sayısı yaz aylarında 

1 milyona ulaşıyor. 

 

Sonbaharda, okulların açılmasına yakın tarihte Bodrum’un nüfusu yeniden azalırken, sokaklarda başıboş dolaşan evcil hayvanların sayıları ise artıyor. Zira ebeveynlerin çocuklarının gönlünü hoş etmek için sahiplendikleri hayvanlar, tatil beldesini terk etmelerinden önce sokağa bırakılıyor. Ev ortamında yaşamaya alışan kedi ve köpekler ise zorlu bir yaşam mücadelesi başlıyor. 

 

Oysaki yapılan araştırmalar, evcil hayvan beslemenin yaşamın hem süresi hem de kalitesi üzerinde önemli etkiler yarattığını gösteriyor. Üstelik hayvan beslemek ruh sağlığımıza da iyi geliyor. Amerikan Kalp Cemiyeti evcil hayvan, özellikle de köpek sahibi olmanın kalp damar hastalıklarının riskini azaltan faktörlerden biri olabileceğini açıklamış bulunuyor. Fakat yine aynı cemiyetin bildirdiğine göre, hastalık riskini azaltmak için bir gereklilik olmamalı evcil hayvan beslemek. Hayvanları gerçekten seviyor ve sorumluluk almayı kabul ediyorsak sahiplenmeliyiz onları. Ancak o zaman bu dört ayaklı dostlarımızla keyif ve sağlık dolu bir hayat paylaşabiliriz.

 

Haberin Devamı

4 Ekim tarihi, Dünya Hayvanları Koruma Federasyonu tarafından 1931 yılında Hayvanları Koruma Günü ilân edilmiş bulunuyor. Bu özel günde konu ile ilgili bir duyuru yapan Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Esen, yapılan birçok araştırmanın hayvan beslemenin ruh sağlığına iyi geldiğini ortaya çıkardığını söylüyor. Son yapılan araştırmaların ise, hayvan beslemenin sadece ruh sağlığımıza değil kalp ve damar rahatsızlıklarına da iyi geldiğini belirtiyor.

 

Prof. Esen, Amerikan Kalp Cemiyeti’nin (American Heart Association) yayınladığı bilimsel bir beyannameyle evcil hayvan sahibi olma ile kalp sağlığı arasındaki olumlu ilişkiyi ilân etmiş bulunduğunu ifade ediyor. Prof. Esen’e göre; özellikle kedi ya da köpek sahibi olanların, fiziksel aktiviteleri ve strese karşı dayanıklılıkları artıyor, kan lipid değerleri normalleşiyor. Ayrıca aşırı kilolu bireylerde zayıflama süreçleri pozitif etkileniyor, kalp krizi geçirenlerin ölüm riski azalıyor. 

 

Haberin Devamı

Prof. Dr. Özlem Esen’in görüşüne göre; ilâç ve teknoloji desteği dışında, evcil hayvan sahibi olmak gibi doğal yöntemlerin kalp damar hastalıklarından korunmada ve hastalıkların tedavisinde etkili olması yeni tedavi yöntemlerine ışık tutuyor. 

 

Yine yapılan araştırmalar sahiplerinin köpekleriyle beraber yürümekten duygusal olarak haz aldıklarını ve bu aktivitenin bir süre sonra vazgeçilmez bir alışkanlık haline geldiğini gösteriyor. Prof. Esen, köpekle yürüyüş yapmanın kişinin kendisini daha güvende hissettirdiğini, özellikle yalnız yürümekten çekinen yaşlıların ve kadınların köpekleri sayesinde bu korkularını yendiklerini söylüyor.

 

Genç kızlığımda iki kez kedi sahiplendim. Her ikisi de pırıl pırıl gri renkli tüylere sahipti. İkisinin adını da gümüş “koymuştum”. Ne yazık ki ikisini de henüz bir yaşlarına gelmeden kaybettim. Biri sokağa kaçıp kedi tifüsüne yakalandı, diğeri ise henüz sekiz aylıkken hamile kaldı ve doğum yaparken yaşamını yitirdi. Bu iki kayıp bana öyle ağır geldi ki, evlendikten sonra, kızımın bütün ısrarlarına karşın yeni bir kediyi sahiplenmeye korktum. Ta ki 2000 yılında bir arkadaşımın oğlunun kedisi bize misafirliğe gelinceye dek. Onu o kadar çok sevdik ki, sonunda bize vermeyi kabul ettiler. O tarihlerde sekiz aylık olan Chianti adlı bu şirin Ankara kedisi 16 yaşına kadar hayatımızı paylaştı. Kedi sevmeyen eşim Chianti sayesinde koyu bir kedi hayranı oldu çıktı.

 

Haberin Devamı

Dört ayaklı dostlarımız

 

Eşimi kaybettikten sonra Chianti’ye daha çok bağlandım. Ancak, ne yazık ki, 16 yaşına geldiğinde Chianti’yi de kaybettim. Arkasından günlerce ağladım. Kızım yeni bir kedi sahiplenmekten yanaydı. Ancak ben bu fikre bir türlü sıcak bakamıyordum. Ama sonunda, bir buçuk yıl kadar önce, ev arayan bir kedinin resmini gösterdi kızım bana. Yüzü aynı Chianti’ye benzeyen, şirin mi şirin, siyahlı beyazlı bir kediydi bu. “Tamam” dedim ve böylece yeni yoldaşımız aramıza katıldı. Ona “Oğluş” ismini verdik.

 

Dört ayaklı dostlarımız

 

Oğluş geldiği günden beri hayatım daha bir güzelleşti. Onun yakınlığı ve sevgisi beni güçlendirdi. Öyle hassas ve anlayışlı bir kedi ki, bazen bir mucize olduğunu düşünüyorum onun. Örneğin; bacağım kırıldığından beri, sanki iyileştirmek istercesine, hep kırığın üzerine yatmak istiyor. Yatmasa, patisini uzatıyor bacağıma. Sabahları onunla uyanmak, geceleri ise onunla uyumak çok iyi geliyor bana. 

 

Haberin Devamı

Bu yüzden Prof. Dr. Özlem Esen’in söylediklerine harfiyen katılıyorum. Evcil bir hayvana sahip olma deneyiminin herkese iyi geleceğine yürekten inanıyorum.

 

Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…

 

Yazarın Tüm Yazıları