Haccı izleyen Hürriyet muhabiri Fatma Aksu yazdı: Ecyad Kalesi’nin yerine inşa edilen Zemzem Tower’ın ortasındaki otelin en üst katı Uzay Bilimleri Enstitüsü oluyor.
Entarili Suudlar uzayda... İyi bir geyik malzemesi. Bazı mail gruplarında son günlerin favorisi. Dünya’nın düz olduğunu ileri sürüp tersini iddia edenlere sapık damgası vuran Suudi Şeyh Abdülaziz bin Baz da bol bol anılıyor. Ama bir de şu var ki, uzaya giden ilk Müslüman bir Suud. Hem de kraliyet ailesinden. Prens Sultan bin Salman, 1985 yılında yanına Kuran’ını da alıp Amerikan mekiğiyle uzaya gittiğinde hem Suudi haberleşme uydusunun yörüngeye girişini yakın mesafeden izlemiş, hem bilimsel deneyler yapmış, hem de hilali o kadar yakından görüp fotoğrafını çeken ilk Müslüman olmuştu. Amcası, Kral Fahd bin Abdülaziz ile de uzaydan telefonda konuşmuştu.
Güneş’in hareket halinde olduğuna, Dünya’nın dönmediğine ve gezegenlere gitmenin mümkün olmadığına dair nakli ve ilmi kanıtlar. Bu bir risale başlığı. Yazarı da Medine İslam Üniversitesi’nden Şeyh Abdülaziz bin Baz. Suudi Krallığı Bilimsel Araştırmalar Kurulu Başkanlığı yapmış bulunan Bin Baz’a göre, Dünya dönmüyor, sabit duruyor, Güneş ise sürekli yer değiştiriyor. Bunun tersine inanmak ise küfür ve sapıklık anlamına geliyor. Bu kişiler tövbe etmedikleri takdirde katledilmeleri vacip oluyor, mal ve mülklerinin de kamu hazinesine devredilmesi gerekiyor.
Şeyh Bin Baz, iddiasını şu argümana dayandırıyor: Güneş mütemadiyen bir yerden doğuyor, bir yerden batıyor. Eğer dünya dönüyor olsaydı dağlar, ağaçlar, nehirler ve denizler sürekli yer değiştirirdi. Ama gelin görün ki, ne Mekke’deki Nur Dağı, ne de Medine’deki Uhud Dağı yer değiştirmiştir. Demek ki, "Dünya dönüyor ama, güneş sabit duruyor" diyenler bir sapıklık içindedir.
Bu arada, gözleme dayalı bilimsel iddialar ortaya atan ve 1999 yılında 90 yaşında hayata veda eden Şeyh Bin Baz’ın görme engelli olduğunu belirtmem gerekiyor.
Şeyh, hem Başmüftü ve Ulema Kurulu Direktörü hem de Bilimsel Araştırmalar Kurulu Başkanı olduğu için, ibadet ve uzay bağlamında akla takılan her soruyu ona yöneltmek gerekiyor.
Nitekim Prens Sultan bin Salman da öyle yapıyor.
1985 yılında Discovery mekiği ile uzaya çıkmadan önce, orada kıbleyi nasıl bulurum, nasıl abdest alır, yatsıyı ikindiyi nereden anlar, yerçekimsiz ortamda nasıl secdeye varırım sorularının cevabını almak üzere şeyhin huzuruna çıkıyor.
Şeyh işi yokuşa sürmüyor. "Uzayda namaz sorunu olmaz, çünkü hiçbir şey yeryüzünü terk edemez" diye kestirip atıyor.
Bununla birlikte Prens Sultan, uzaya sefere çıkan ilk Müslüman, ilk Arap ve ilk kraliyet mensubu olarak Discovery ekibine katılıyor. Suudi televizyonu, şeyhin dünyadan ayrılamayacağını iddia ettiği prensin yörüngedeki görüntülerini yayınlıyor. Prens, amcası Kral Fahd bin Abdülaziz ile telefonda konuşuyor. Tur rehberi gibi, mekiğin iç mekanlarını Suudi izleyicilere anlatıyor, Kuran okuyor. Prensi namaz kılarken gören olmuyor ama, bütün Suudi Arabistan, kralın yeğeninin uzayda olduğunu biliyor.
YÖRÜNGEDEKİ PRENS
Mekik yörüngeye girdikten sonra NASA üniformaları çıkarılıyor, kıyafet serbest. Ancak prensin, yerçekimsiz ortamda münasip olmayacağı için entari giymediği dikkat çekiyor.
Discovery’nin seferi sırasında yörüngeye üç uydu yerleştiriliyor. Bunlardan biri Arabsat’a ait haberleşme uydusu. Dünya dönmüyor diyen Şeyh bin Baz’a inat, Suudi’nin sadece prensi değil, uydusu da yörüngede turlamaya başlıyor.
O dönemde 28 yaşında olan Prens Sultan, deneyimli bir pilot. Ancak uzaydaki görevi başka. Suudi bilimadamları tarafından hazırlanan üç ayrı deneyi gerçekleştiriyor. Bunların içinde en karmaşık olanı, Kraliyet ailesinden Prens Türki’nin Stanford Üniversitesi’ndeki doktora tezi için hazırladığı iyonlanmış gaz deneyi.
Prens Sultan ayrıca, petrol ve suyun yerçekimsiz ortamdaki bileşiminin hangi davranış sürecini gösterdiğine dair bir deney de yapıyor. Petrol sızıntısıyla mücadelede yol gösteren bu deneyde Kuveyt ve Cezayir petrolü kullanılıyor. Diğer deneyde ise yerçekimsiz ortamın insan vücudu üzerindeki etkileri araştırılıyor.
Prens, hilali uzayda gözleyip fotoğrafını çeken ilk Müslüman olarak da tarihe geçiyor. Bu gözlem, ramazan ayının sona erdiğini gösteren anın tespit edilmesi açısından Suudiler için önemli.
İşte böyle ilimle dolu uzay seferinden dönüşünde Prens Sultan, Taif’te "prensler" gibi karşılanıyor. Amca Fahd, astronot yeğenine, Kral Abdülaziz nişanı takıyor ve Hava Kuvvetleri’nde binbaşılık rütbesine yükseltiyor. Caddelerde geçit resmi düzenleniyor, şiirler okunuyor ve uzay seferinin anısına, mekikli-uydulu-minareli, NASA ve Suudi amblemli pul serisi çıkarılıyor.
Prens beyanatlar veriyor: "Arap dünyası bir dönüm noktasına gelmiş bulunuyor. Petrol, para ve teknolojik gelişmenin ilk evresini geçtik. Yeni kuşak artık ileriye bakıyor, fırsat eşitliği ve eğitim hamlesiyle dünya topluluğuna katılmaya hazırlanıyor. Bunlar geleceğin anahtarı. Ben uzayda 1 milyar Müslümanı temsil ettim. Onları, Amerikan gemisiyle uzaya götürdüm."
O uzay seferinin üzerinden 21 yıl geçti. Prensin geniş ufuklu tahminlerinin aksine dünyada uyum değil, zıtlaşma yaşanıyor. O 21 yıl içinde uzaya giden başka Müslüman çıkmıyor.
Geçen eylül ayında İran kökenli Amerikan vatandaşı Anuşeh Ensari, Rus Soyuz aracıyla Uluslararası Uzay İstasyonu’na ayak bastığında, uzaya giden ilk Müslüman kadın ve ilk İranlı unvanını kazanıyor. Ancak uzay turisti olarak.
Şimdi Malezyalılar, uzaya gidecek üçüncü Müslümanı hazırlıyor. Ruslarla gidilecek ve deneyler yapılacak. Şu anda Malezya’da Dünya düzdür diyen bir şeyh yok, ancak hararetli bir şekilde uzayda ibadet sorununu tartışıyorlar. Mesela en önemli sorunlardan biri şu: Uzay istasyonu 24 saat içinde dünya çevresinde 16 kez dönüyor. Her 90 dakikada bir güneş doğup batıyor. Bu durumda namaz vakitlerini günde 80’e mi çıkarmak gerekiyor? Çözümü, Mekke saatini esas almak.
Peki kıble nasıl bulunacak? Kıbleyi bulan döner astronot koltuğuyla.
İstasyonda su kısıtlaması var, abdest nasıl alınacak? Kuran’a göre toprak ve külle de olur. Ama, uzayda toprak ve kül yok.