Ayşe Özek Karasu: Sakarlar kulübünde çorba kasesi yakalanmaz



Ayşe Özek KARASU
Haberin Devamı

Hollandalı felsefeci Matthijs van Boxsel, aptallık kavramına yeni bir tanım getiriyor. Boxsel'e göre zeka, aptallığa karşı verilen mücadelenin ürünü. Yani aptallık aslında bir eksiklik değil, zekamızı geliştirmemize yarayan bir cevher. Her insan, aptallığının üstesinden gelebilmek için bir zeka biçimi geliştiriyor, bunların toplamı da uygarlığı oluşturuyor. Ancak insanın bu alandaki başarısı sınırlı olduğu için, aptallık denilen o cevher hayatımızdan asla eksik olmuyor.

Sadece sakar ve beceriksiz tipleri üye olarak kabul eden İngiliz Centilmenler Kulübü’nün Başkanı son derece ahmakça bir davranışı sonucu istifa etmek zorunda kalıyor. Çünkü, kulüpteki bir akşam yemeği sırasında masadan aşağı doğru uçuşa geçen çorba kasesini, yere bir karış kala yakalamayı başarıyor. Bu inanılmaz hüner, zeki ve çevik başkanı liderlik koltuğundan indirip, kulüp üyeliğini sona erdirdiği gibi, bir de aptal damgası yemesine neden oluyor.

Çünkü normal durumlarda son derece yerinde bir hareket olduğu halde, sakarlar kulübünde çorba kasesi yakalamak, akıllıca bir davranış sayılmıyor.

Hollandalı felsefeci Matthijs van Boxsel'in kaleme aldığı ‘Aptallığın Ansiklopedisi’, ilk bakışta çok akıllıca görünen, ancak koskoca birer aptallıktan ibaret örneklerle dolu. Tarihsel süreç içinde eşek kulaklı Kral Midas'ın altın hırsından tutun da, çizgi filmlere, İngiliz ve Fransız bahçelerine kadar uzanan bir dizi aptallığın öyküsü var kitapta.

Boxsel'in teorisine göre zeka ile aptallık arasındaki ilişki ilk bakışta göründüğünden çok daha komplike. Bir kere bu iki kavram birbirinin karşıtı değil. Yani zeka yoksunluğu, aptallık anlamına gelmiyor. Tam tersine aptallık, zekayı besliyor. Zeka kıtlığı aptallıkla eş anlamlı olmamakla birlikte, mizah duygusu yoksunluğu pekala aptallıkla eş değerde sayılabiliyor.

İnsan, içgüdüleriyle doğan hayvanın aksine, sırılsıklam salak olarak dünyaya geliyor. Aslında bu yeni bir teori değil. Spinoza felsefesinde de hayvanlar, tüm yaşantıları önceden kurgulanmış olduğu için mükemmel yaratıklar olarak görülür. İnsanlar ise kendilerini geliştirmek, önceden kurgulanmamış bir kültür oluşturmak üzere dünyaya gelirler.

Boxsel'e göre saf aptal olarak doğan insanın, hayatta kalabilmesi için zekasını geliştirmesi gerekiyor. Ancak bu gelişim süreci içinde aptallığından bir türlü kurtulamıyor. Ahmaklığın üstesinden gelmek için gösterdiği çabanın ürünü olarak zeka ortaya çıkıyor. İnsan sürekli olarak aptallığını kontrol altına almaya çalışıyor. Bu durumda insanlığın kültür tarihi, aptallığa karşı verilen mücadelenin ürünü oluyor.

Zekamızın en aptal yanı ise, aptallığımızı kavramaktan yoksun olmamızda yatıyor. Çünkü aklın, kendi aptallığını algılaması imkansız gibi birşey. Parasızlıktan, güzel bir eve, iyi bir arabaya sahip olamamaktan, karşı cinsi cezbedememekten şikayet eden yığınla insan olmasına karşın, sürekli olarak aptallığından yakınanlara rastlanmaması da bu görüşü doğruluyor.

Hiç kimse Sokrat gibi, ‘Bildiğim tek şey var, o da hiçbir şey bilmediğim’ diye itirafta bulunamıyor.

TEMEL FIKRALARI

Boxsel'in kitabında Temel fıkralarından bahsedilmiyor. Ancak bizim Laz fıkralarına çok benzeyen, Almanların Schildbürger öykülerine ve diğer ulusların yöresel fıkralarına göndermeler yapılıyor. Hemen her kültürün ürettiği, belirli bir yöre insanı üzerine kurulu söylencelerin kaynağıyla bizim Laz fıkralarının mantığı aynı.

Hiç kimse kendi aptallığının bilincinde olmadığı için, başkalarının aptallığı insanı daha zeki kılıyor. Daha doğrusu öyle hissettiriyor. Başkalarının salaklığından zevk uyan insan, kendini daha zeki zannetmeye başlıyor.

Aptal sarışın ve politikacı fıkraları da aynı kaynağa dayanıyor.

Fıkralar bir yana, Boxsel, birçok politikacıyı herhangi bir gelişme göstermedikleri, hep aynı noktada durdukları gerekçesiyle aptal olarak tanımlıyor. Hollanda kraliyet ailesinin soyunda kalıtımsal aptallık bulunduğunu yazıyor ve örnek olarak da ‘Aptal Wilhelm’ diye anılan Hollanda Veliaht Prensi'ni ve onunla ilgili fıkraları gösteriyor.

Almanya'nın eski Başbakanı Helmut Kohl de yıllarca ‘armut’ lakabıyla anılıyor ve hakkında sayısız fıkra üretiliyor.

Ve George W.Bush. Sadece 2000 yılı içinde 771 kez TV'deki gece şovlarına espri konusu olan ABD Başkanı Bush, en fazla alay edilen liderlerden biri olarak siyaset tarihine geçiyor.

Zekice görünen aptal icatlar

Klima cihazları

Büroları serin tutsun diye icat edilen klima cihazları, aslında hiç de dahiyane ürünler değil. Neticede bu cihazlar ozon tabakasındaki deliğin büyümesine neden oluyor.

Light sigaralar

Daha az nikotin içeren sigaralar, daha fazla içildiğinden, sağlığa daha fazla zarar veriyor.

Airbag

Arabasındaki hava yastığına güvenip otoyollarda uçanlar da aptal. Çünkü bu müthiş buluşun, çocuklarla boyu kısa olanların kafasını kopardığı biliniyor.

Özel ayakkabılar

Dizlerdeki yükü hafifleten özel yürüyüş ayakkabıları da birer aptallık ürünü. Çünkü bunlar bütün yükün kalçalara binmesine yol açıyor.

Yazarın Tüm Yazıları