Biz genelde opera haberleri vermeyiz. Ama operada bir haber konusu varsa ondan da iyi anlarız.
Mesela opera sanatçıları sahnede ansızın altın ziynet reklamı yaparsa, o manşet olur. Tenorların yuhalanması da seksidir. Hele Roberto Alagna gibi ıslıklanmaya kızıp sahneyi terk edenler olursa. Bayreuth Festivali’nde, Wagner’in, "Bayreuth Hilton" lakaplı torun-torunu yuhalanınca o da haber olur. Ancak yuhalanma vakaları artarsa, sıkar, haber olmaktan çıkar. Mesela Bayreuth’ta baktık ki, seyirci her gece yuhalıyor, sıkıldık. Ama işte o yuhalanmalar opera alemini fena halde strese sokmuş durumda. Alman tenor Endrik Wottrich, bir Alman gazetesine operacıların iç dünyasında kopan fırtınaları anlattı: "Menajer ve sponsorların baskısı yüzünden bisikletçiler gibi biz de doping yapıyoruz. Sesimizi organ değil, makine zannediyorlar. Betabloker, kortizon, alkol alıyoruz." Wottrich, ilginç bir iddia da atıyor ortaya: "Salonlarda özel yuh çekiciler var, bunların bir kısmı da gazeteci." Acaba haber çıksın diye mi yapıyorlar?
Tanrım, çelik konstrüksiyon dekor önünde, gri tayyörlü kadınlar arasında deri pardesüyle şarkı söyleyen Othello’yu yuhalamayı ne kadar çok isterdim. Ama biz operayı ulvi bir görevi yerine getirir gibi seyrettiğimiz için o zulme katlandım. Sinir bozucu derecede geometrik atmosferi uslu uslu seyrettik İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde.
Ama, her seyirci o kadar uslu değil işte. Mesela Almanya’da yönetmenler dahil, opera sanatçılarını yuhalamak neredeyse temsil rutini haline gelmiş durumda. Özellikle de klasik eserlerin modernlik adına deforme edildiği hallerde. O deformasyon ve yuh çekmelerin en álá örnekleri temmuz sonu-ağustos başında Bayreuth Festivali’nde yaşandı.
Almanya’nın Bayreuth kentinde, Richard Wagner tarafından kurulan efsanevi Festspielhaus’ta her yıl düzenlenen festival, müthiş prestijlidir. Orada temsil izlemek için mühim bir kişi olmanız gerekir. On yıllık bilet bekleme listeleri filan vardır.
TORUN WAGNER ISLIKLANDI
Bu yılki açılışta Wagner’in tek opera komedisi Nürnbergli Şarkıcılar Loncası’nı, bestecinin torununun torunu olan 29 yaşındaki Katharina Wagner sahneye koymuştu. Giyimi kuşamı nedeniyle tabloid basının "Bayreuth Hilton" yakıştırmasını yaptığı Wagner, eserin üçüncü perdesinde sahneye üstsüz dansçılar çıkarınca büyük ıslık aldı. Üstelik dedesi Wagner rolündeki figür de donla dans ediyordu. Gelenekçi seyirci bu kadar modernliğe katlanamadı.
Sonra Wagner’in Parsifal’ini sahneye koyan Christoph Schlingensief’e geldi sıra. O da eseri modernleştireyim derken ucube gösterisine çevirdiği için seyirci ortalığı yuh sesleriyle yıktı. Eserin ana karakterlerinden Gurnemanz, kılığı kıyafetiyle bir destan kahramanı olmaktan çok Fred Çakmaktaş’a benziyordu. Basın öyle yazdı.
Bitmedi. Wagner’in Der Ring des Nibelungen dörtlemesinin son bölümü olan Tanrıların Alacakaranlığı’nı sahneye koyan Alman oyun yazarı Tankred Dorst da ıslıklandı. Onun kabahati de epik destanı, müşterilerin canını kurtarmak için kaçıştığı otel yangınına çevirmesiydi. Basın öyle yazdı.
OPERA DÜNYASI HASTA
Die Walküre’de Siegmund rolündeki Endrik Wottrich’in hastalanıp sahneye çıkmaması da basında eleştiri ve protesto konusu oldu. Alman tenor Wottrich, Katharina Wagner’in sevgilisi. Alman gazeteleri, aslında kariyerinin sonuna gelmiş bulunan Wottrich’in rolü torpille aldığını, sonra da yıldız kaprisi yaptığını yazıp çizmeye başladılar. Kimileri de "O aslında tenor değil, şarkıcı" diye yazdı. Sonunda Wottrich patladı ve Frankfurter Allgemeine Zeitung’a konuştu.
"Sadece ben değil, bütün opera dünyası hasta" diye başlayıp, opera sanatçılarının kendilerini makine gibi gören menajer ve sponsorların baskısı yüzünden depresyona girdiğini anlatıyor Wottrich. Korkularını yenmek için betabloker aldıklarını, bazı tenorların seslerini yüksekte tutabilmek için kortizon kullandığını, beklentileri karşılayamama korkusu yüzünden alkol dahil her türlü araca başvurduklarını söylüyor. Aynı Fransa Bisiklet Turu’nda doping yapıp, skandallara yol açan sporcular gibi.
OPERA FAHİŞELİĞİ
Tenora göre sponsorlar, operacı sesinin, hastalanması pekala mümkün bir organ olduğunu anlamıyor. Milyonlarca dolarlık reklam anlaşmaları yapan opera sanatçıları da, bir falso yüzünden bu payeye layık olamamaktan korkuyor.
Birkaç yıl içinde milyonlar kırılacağını bilen menajerler, sanatçılar için öyle 30 yıllık kariyer planları yapmıyor. Wottrich’e göre, kısa sürede mümkün olduğunca çok para istifleme hedefi de fahişelikten başka bir şey değil.
Mesela bu ay Salzburg Festivali’nde Anna Netrebko, Rolando Villazon, Neil Shicoff ve Elina Garanca gibi büyük opera sanatçıları da hastalanıp sahneye çıkmadı. Her biri reklam ikonu haline gelen bu isimler, operada yeni bir kapris dönemini mi başlatıyordu? Wottrich’e göre onların tamamında, sahnede tek bir yanlış ses yüzünden yuhalanma korkusu vardı.
Salzburg’da sahneye çıkmadığı için sahtekarlıkla suçlanan Rus soprano Netrebko, aslında larenjit olmuştu. Tek bir yanlış tonda Salzburg’un kendisine mezar olacağını biliyordu. O zaman üç yıllık reklam anlaşması yaptığı Chopard ile ilişkisi sıkıntıya girebilirdi. Meksikalı tenor Villazon da depresyona girmişti.
Wottrich, basının yuhalama vakalarında parmağı olduğunu da iddia ediyor. Mesela bir gazete bu yılki bir temsilde Wottrich’in sürekli yuhalandığını yazıyor. Oysa ses kayıtları böyle bir olay olmadığını ortaya koyuyor. Ancak haber başka gazetelere de sirayet ederek yayılıyor. Bu yılki bir Walküre temsilinde salonda özel yuh çekiciler bulunduğunu anlatıyor Wottrich. Bunlardan bir kaçını ismen bildiğini ve aralarında gazeteciler de bulunduğunu söylüyor.
Basının opera sanatçılarına saygısız yaklaşımını da eleştiriyor. Mesela zamanın en büyük tenorlarından Villazon için "Operanın Mr.Bean"i yakıştırması yapılmasını... "Benin onun gibi sesim olsa, sırf bu yakıştırma yapıldığı için kendimi vururdum. Ama kaşları fazla gür ve komik biri olduğu için muhteşem sesiyle kimse ilgilenmiyor" diyor.
Dış görünümünde sopranoların dramı daha derin. Bulgar mezzo-soprano Vesselina Kasarova, reklam ve sponsorluk anlaşmaları yüzünden operanın bir çeşit yamyamlıkla kendini yok etmeye başladığını, bu düzenle başa çıkabilmek için sürekli ilaç kullanıp estetik olmak zorunda kaldıklarını söylüyor.
Galiba operanın trajedisi burada. Modernliğe katlanamayan muhafazakar bir seyirci var. Geri kalanlar ise pop havasında.