Hiç olmazsa onların kadın vekilleri kadınlardan yana
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Ceza yasasında kadınlarla ilgili hükümlerin tartışıldığı tek ülke Türkiye değil. Türkiye'den şöyle doğu cihetine doğru ilerleyin, Lübnan'dan Malezya'ya, birçok ülkede yeni ceza kanunu tasarıları gündemde.
Hemen tamamında tartışmalar kadının ırzı ve başkalarının namusunda odaklanıyor. Bu tasarıların hiçbirinde kadın bedeni üzerindeki toplumsal tasarruf ortadan kaldırılmıyor. Tek bir Doğulu, ya da gelişmekte olan ülke çıksın da kadının bedenini ve onurunu bireyin ta kendisine terk etsin. Yok. Nasıl bir ortak evrensel kültürdür ki bu, tecavüzde kadın-kız, evli-bekar ayrımı tıpatıp aynı. İşte Türkiye tam bu noktada yol ayrımında. Yeni TCK ya kadının bedenini kadına teslim edecek, ya da tecavüzcüyü kurbanla evlendirerek suçluyu aklayıp, mağduru cezalandıranların liginde kalacak.
Kadına ayrımcı davranan birtakım Asya ve Afrika ülkeleriyle aramızdaki benzerlik yeterince kötü bir haber ama, daha kötüsü de var. Bu ülkelerin meclislerindeki kadınlarla, TBMM'nin kadınları arasındaki pozisyon farkı.
Bizimkiler düzen yanlısı, onlar ise asi.
Onaylanacak bir ceza olmasa da, en azından Hint parlamentosunun kadınları tecavüzcülere idam cezası verilmesini istiyor. Kadınlar örfü adeti filan takmadan diş bilemesini biliyor. Ancak hukukçular idama karşı. Çünkü tecavüz eden erkeğin ölüm korkusuyla, ardında iz bırakmamak için kurbanını öldüreceğini düşünüyorlar.
Malezya meclisinin kadınları, mensup oldukları partilerin siyasi görüş ayrılıklarını bir yana bırakmış, ceza yasasındaki cinsel suçların tarifi geleneklerin boyunduruğu altında kalmasın diye el ele mücadele ediyorlar. Yeni tasarılarda cinsiyet ayrımcılığı yapan hükümlere topluca karşı çıkıyorlar.
Bizim Devlet Bakanı Güldal Akşit ise ne diyor?
‘‘TCK tasarısında hedefimiz kadınları yüzde yüz tatmin edecek yasalar çıkarmak değil. Önemli olan toplumun hassasiyetlerini önemseyecek yasalar çıkartmaktır. Arzu ediyoruz ki hem AB standartlarına uygun olsun, hem de kadının her türlü hakkını korusun ama, ayakları da yere bassın.’’
Neden bireyin onuru ve bedeni söz konusuyken, toplumun hassasiyeti gözetiliyor? Toplumu bireyin bedeni üzerinde tasarruf sahibi kılarak AB standartlarına ulaşmak mümkün olabilir mi?
Bizde de kışkırtıcılar var, onlarda da.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in Danışmanı Prof.Doğan Soyaslan, evlenme kaydıyla tecavüzcünün ceza almaması konusunda ne diyor?
‘‘Kimse bakire olmayan biriyle evlenmek istemez. Tecavüze uğramış kadın olsam tecavüzcüyle evlenirdim, insan zamanla alışır...’’
Malezya'daki İslami Parti'nin Lideri Nik Abdülaziz ise şöyle konuşuyor:
‘‘Eğer kadınlar tecavüze uğramak istemiyorsa parfüm ve ruj sürünmesinler. Türban takan kadınlar bile daha çekici göründükleri takdirde erkekleri tahrik edebilirler. Ruj ve parfümü bırakınca tecavüzden de kurtulurlar.’’
Yani tecavüzün esas sorumlusu, erkekleri tahrik ettikleri için kadınlar oluyor. Tecavüz, erkeklerin başvurduğu bir güç gösterisi ve şiddet biçimi olmaktan çıkıyor.
Malezya'daki yeni ceza kanunu tasarısı, erkekleri kollayacak her türlü önlem alındıktan sonra tecavüz cezasının 20 yıldan 30 yıla çıkarılmasını öngörüyor. Mevcut yasa, 50 yaş altı tecavüzcülere hapsin yanı sıra kırbaç cezası veriyor. Yeni tasarı ise ‘‘50 yaşından sonra tecavüz edebiliyorsa, kırbaca da dayanır’’ diyerek 50 yaşın üstüne de bu cezayı getiriyor.
KADINLARIN RIZASI VE EVLİLİK İÇİ TECAVÜZ
Malum, yeni TCK tasarısında evlilik içi tecavüz suç sayılmıyor. Kadın baskı gruplarının değiştirmeye çalıştığı önemli hükümlerden biri bu. Uganda'da da kocanın tecavüzü suç değil. Ve bu ülkede tecavüz kadının ruhunu ve bedenini örselemekle kalmıyor, hayatını da tehdit ediyor. Evlilik içi tecavüz suç sayılmadığı için AIDS'in önü alınamıyor. Devlet, kadını aile içindeki şiddetten koruyamadığı sürece onlar AIDS'li kocalarından HIV kapmaya devam edecekler.
Bizim tasarıda itirazla karşılanan ‘‘Küçüklerin rızasıyla tecavüz’’ kaydı var ya, Uganda'da da öyle. Yalnız cezası biraz daha ağır; idam. Uganda'da 18 yaşın altındakilere tecavüz edenlere ölüm cezası veriliyor. Ancak yeni tasarıda bu ceza müebbete çevriliyor. Böylece tecavüz bildirimleri artar diye düşünülüyor.
Hintliler de yeni tasarıda, kadının rızasını çok önemsiyor. 16 yaş altındakiler, rızaları olmadan kocaları tarafından birleşmeye zorlandığı takdirde bu eylem tecavüz sayılıyor. Ancak bu yaşın üstündeki evli kadınlar tecavüze uğrarsa suç değil. Ayrıca herhangi bir aletle işlenmiş tecavüz suçu da, fiili gerçekleştiren erkeği sorumlu tutmuyor. Tasarıdaki tarife göre tecavüzün tek sorumlusu cinsel organ. Malezya'daki yeni tasarıda da sadece cinsel organla tecavüz etmek suç sayılıyor.
Bu noktada bizim tasarı biraz daha ileri. Çünkü copla tecavüze 10 yıla kadar hapis öngörülüyor. Cinsel organ dışında çeşitli araçlarla tecavüzün de kadınlarda hayat boyu izi silinmeyecek travmalara yol açtığı biliniyor.
Ah bir de Lübnan örneği var ki, yeni tasarının zihniyeti bize pek aşina. Kadınların infiali de aynı boyutta tabii.
Mevcut yasada, bizdeki gibi ‘‘evlenme vaadiyle kızlık bozma’’ var. Mahkemede suçun kanıtlanması için evlenme vaadinin de belgesi isteniyor. Yeni tasarı ise suçu aynen koruyor, yalnız belge zorunluluğunu kaldırıyor. Yani bakirelik halen sosyal bir değer olarak görülüyor.
Artık evrensel hukukta çağdışı sayılan, namus cinayetlerinde ağır tahrikten ceza indirimi aynen korunuyor. Ve çok çağdaş (!) bir eşitlik duygusuyla, uygulamayı toptan kaldırmak yerine kadına da aynı hak getiriliyor.
Evlilik içi tecavüz kavramı var ama, evlere şenlik. Eşine tecavüz eden erkek 1-3 ay hapis yattıktan sonra evine dönebiliyor. Yabancı bir kadına tecavüz etmekle eşe tecavüz farklı şeylermiş gibi. Yine yeni tasarıda, tecavüzcü mağdurla evlenmek suretiyle cezadan yakayı sıyırıyor. Lübnan'ın Doğan Soyaslan'ları da ‘‘Zamanla alışılır’’ diye düşünüyor herhalde.
Ancak bir de ikinci seçenek mevcut. Kadınlara karşı işlenen cinsel suçlarda örf edebini bir kenara bırakın. Zamanla alışırsınız.
Evlilik içi tecavüzün tecavüz olduğu çok geç kabul gördü
TECAVÜZÜN, bir insanlık suçu sayıldığı evrensel hukuka göre tanımında mağdurun medeni durumu, yaşı ve edep töreleri kesinlikle yer almıyor. Tecavüz, kaba kuvvete veya tehdide başvurmak yoluyla veya mağdurun bilincinin yerinde olmadığı ve zihinsel nedenlerle rıza gösterecek durumda olmadığı hallerde cebren cinsel birleşmede bulunmak. Hepsi bu.
Ancak bu tanım çok yakın geçmişe kadar birçok Batılı ülkede bile evlilik içi tecavüzü kapsamıyordu. ABD'nin 50 eyaletinde evlilik içi tecavüz 10 yıldan beri suç sayılıyor. Tecavüzlerin yüzde 25'i kocalardan kaynaklanıyor. Ve sanıldığının aksine kocanın tecavüzü, bir yabancının tecavüzüne göre daha katlanılabilir bir durum değil. Araştırmacılara göre evlilik içi tecavüz kadınların ruhunda kalıcı izler bırakıyor.
Avrupa Birliği'ne gelince; evlilik içi tecavüz bazı ülkelerde halen suç sayılmıyor. Bu ülkelerden biri de Yunanistan.
İngiltere ve İrlanda'da 18'inci yüzyıldan kalma kanun hükmü ancak 1990 yılında değiştirilebildi. Başyargıç Sir Matthew Hale'in 250 yıl önce hazırladığı Medeni Kanun'a göre kadın evlenme sözleşmesi yaparken bedeninin kullanım haklarını kocaya devrediyordu. Bu nedenle de kocanın eşe tecavüzü mümkün değildi. Bu eylemin suç sayılması için verilen mücadele 12 yıl sürdü ve sonunda yasalaştı. Feminist hareketin de katkılarıyla bu alanda cinsiyet ayrımcılığı kesin bir şekilde sona erdi.
Fransa'da Yüksek Mahkeme 1990 yılında mevcut yasa hükmünü iptal ederek, evlilik içi tecavüzün mümkün olduğunu kabul etti ve hemen bir yıl sonra tecavüzcü bir kocaya sekiz yıl hapis cezası verildi. Almanya'da da 25 yıllık bir tartışmadan sonra 1995 yılında evlilik içi tecavüz suç sayıldı. AB ülkelerinden Belçika, Danimarka, İsveç'te suç sayılıyor.
Bu suçun yasaya girdiği diğer ülkeler şöyle: Avustralya, Kanada, Çin, Kosta Rika, İsrail, Japonya, Norveç, Güney Afrika, Yeni Zelanda, Rusya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti. Türkiye dahil birçok ülkede ise İngiliz yargıç Sir Matthew Hale'in 250 yıllık zihniyeti yaşamaya devam ediyor.
TCK'daki tartışmalı maddeler
MECLİS Adalet Alt Komisyonu'nda tartışılan Türk Ceza Kanunu Tasarısı'nda cinsiyet ayrımcılığı yapılan hükümler var. Kadın Çalışma Grubu'nun raporuna göre yeni tasarı kadının bedenini topluma ait sayıyor. Çünkü bireye karşı işlenen suçlar, edep törelerine göre işlenen suçlar başlığı altında yer alıyor. Tasarıda, cinsel suçlarda mağdur olarak birey değil, aile ve toplum esas alınıyor.
Tecavüzde evlilik yolu ile cezadan kurtulma mümkün.
Evlilikte zorla ilişki tecavüz değil.
Tecavüz suçlarında bekaretin kaybı ağırlaştırıcı sebep. Evli, bekar ve bakire ayrımı yapılan tasarı eşitlik ilkesini zedeliyor.
Çocuklara karşı işlenen cinsel suçlarda ‘‘çocuğun rızası ile ırza tasaddi’’ yaklaşımıyla çocukların rızası olabileceği kabul ediliyor. Oysa, çocuğun rızası olabileceği düşünülemez.
Mevcut yasadaki yaklaşım korunarak, namus cinayetlerine engelleyici hüküm getirilmiyor. Ceza indirimi yoluyla cinayetlere kısmen meşruluk kazandırılıyor. Oysa, bu cinayetlerin de nitelikli adam öldürme maddesine alınması gerekiyor.
Irz gibi soyut bir kavram esas alınarak, cinsel ayırımcılığa dayalı bir ceza yaklaşımı korunuyor.