Prag'daki NATO zirvesinde Kanadalı sözcünün Bush'a ‘‘moron’’ demesi üzerine patlak veren tartışma bizim için kapandı. Geçen hafta sözcünün istifası sonunda kabul edildi.
Ancak tartışma, Kanada-ABD hattında olanca şiddetiyle sürüyor. Kanadalı gazeteciler yaza yaza bitiremiyorlar. ABD'li Cumhuriyetçiler bu hakarete fena halde içerlerken, bazıları ‘‘Biz Bush'a her gün moron diyoruz. Bunun neresi orijinal?’’ diye soruyor. Kanadalı bir köşe yazarı ise şu yorumu yapıyor: ‘‘Moronlar çok hoş insanlardır, ancak gözetim altında tutulmaları gerekir. Bush sürekli Cheney ve Rumsfeld'in gözetimi altında. Beyaz Saray'da da Laura Bush göz kulak oluyor. Bir kere yalnız başına TV'de maç seyretmesine izin verildi. Onda da kanepeden düştü, boğazına kraker kaçtı.’’
Kanada Başbakanı Jean Chretien, ‘‘Bush benim arkadaşımdır. O bir moron değildir’’ diyor.
Bir vatandaşı soruyor, ‘‘Peki ikisi birden olamaz mı?’’
Kanada halkının gazete ve web sitelerine görüş yazarak verdiği tepkiler arasında en çarpıcı olanı bu. Yani Bush'un Kanada Başbakanı'nın arkadaşı olması, gerçekten de moron olmadığının bir kanıtı değil.
Bush'un moron olmadığını başka verilerle desteklemek gerekiyor ki, onu da bir Amerikan vatandaşı Toronto Star gazetesine yazdığı okur mektubunda şu şekilde dile getiriyor:
‘‘ABD Başkanı George W.Bush, Yale Üniversitesi'nden mezun olmuş, Harvard'da MBA yapmış, iş hayatında büyük başarılar kazanmış, iki kez Teksas Valisi seçilmiş, büyük deha Al Gore'u hem sandıkta hem de mahkemede yenmiş, ara seçimlerde Demokratları silmiş, Afganistan'ı özgürlüğüne kavuşturmuş ve Irak konusunda BM Güvenlik Konseyi'ni dize getirmiştir. Bir moron için hiç de fena bir performans değil!’’
Toronto Star'ın köşe yazarı Thomas Walkom, besbelli Bush'un performansından pek etkilenmemiş. Kalemini iyice sivriltmiş yazıyor. Uzunca bir alıntı yapıyorum:
‘‘Son derece hoş insanlar olan moronlar, Bush'a benzetildikleri için infial içinde. Başka ülkeleri savaşla tehdit etmediklerini, zorla seçim kazanmadıklarını söylüyorlar. ‘Bush tehlikeli biri olabilir ama, asla moron değildir' diyorlar. Amerikalılar, bu kadar aleni bir şeyi bu kadar geç keşfettiğimiz için bizimle dalga geçiyor. Muhalefet ise çok kaygılı. Bush'un moron olduğunu anlaması halinde, Kanada-ABD ilişkilerinin zedeleneceğinden endişe ediyorlar. Ancak Chretien, ‘Korkacak birşey yok, Bush Kanada gazetelerini okumaz' diyor.
Uluslararası Tıp ve Biyoloji Sözlüğü'ne göre moronlar eğitilebilen, ancak gözetim altında basit işler yapabilecek ve sosyal hayata karışabilecek insanlar olarak tanımlanıyor.
Kimileri Bush'un bu tanıma uyduğunu ileri sürüyor. Çünkü hayatının büyük kısmını Başkan Yardımcısı Cheney, Savunma Bakanı Rumsfeld ve Adalet Bakanı Ashcroft'un gözetimi altında geçiriyor. Cheney ve Rumsfeld, Bush'un yerine savaş yürütüyor, Beyaz Saray'da da Laura Bush kendisine göz kulak oluyor.
Başkanlık yemini ettiği günden bu yana sadece bir kez kendi başına bırakıldı ve TV'de maç seyretmesine izin verildi. Onda da kanapeden düştü, boğazına kraker kaçtı ve başından yaralandı.’’
PRESIDENTMORON.COM
Bir başka Kanadalı da, Amerikan medyasının olayı nasıl verdiğini öğrenmek için internette araştırma yaptığını ve www.presidentmoron.com adresli bir site bulduğunu yazıyor. ‘‘Bush'la moron sözcüğü arasında bağlantı kuran yığınla site olduğunu görünce araştırmayı bıraktım. Meğerse yeni bir haber değilmiş’’ diyor.
Gerçekten de böyle bir site var ve Bush'tan ‘‘Başkan MORON’’ diye söz ediliyor, ‘‘Prag'daki NATO zirvesinde Başkan MORON'a moron dediler’’ haberi de bu sitede yer alıyor.
Kulak misafiri olarak haber yazılır mı?
MORON olayıyla birlikte Kanada'daki medya çevrelerinde bir etik tartışması patlak veriyor. Bu tartışmayı kavramak için moron olayının nasıl çıktığını biraz anlatmak gerek. Prag'daki NATO zirvesinin ilk günü, Kanadalı sözcü Françoise Ducros, otelin brifing odasında CBC radyosunun parlamento muhabiri Chris Hall ile sohbet ediyor. Hall, Bush'un NATO zirvesini Irak gündemiyle işgal etmeye çalıştığını söyleyince, Ducros da ‘‘Ne moron’’ diye tepki veriyor. O sırada National Post gazetesinin Ottawa büro şefi Robert Fife, bu sözleri duyuyor, yazmaya karar veriyor, hatta diğer meslektaşlarına da çıtlatıyor. Ancak bu gazeteciler tesadüfen duyulmuş bir sözün ikinci el versiyonunu yazmamaya karar veriyorlar. Bir gazetecinin, iki kişi arasındaki özel bir konuşmada geçen sözleri alıp haber yapması etik dışı bir davranış olarak niteleniyor. Haberi birinci el kaynaktan alma ve doğrulatma ilkesinin tamamen çiğnenmesi eleştiriliyor.
Haber, Ducros'un adı anılmadan ‘‘Bir Kanadalı yetkili Bush'a moron dedi’’ şeklinde yayınlanıyor. Fife, haberine konu olan kişinin adını açıklamıyor, ancak ‘‘Başbakan kim olduğunu biliyor. Olay brifing odasında geçti, ben her zamanki gibi o kişinin yanındaydım’’ diyerek adres gösteriyor.
BÖYLE SAVUNMA OLUR MU?
Olay patlayınca bu sefer de Kanada Başbakanı Chretien'in, basın tarafından hayli gülünç bulunan savunma çabaları devreye giriyor. Önce ‘‘Bush arkadaşımdır, moron değildir’’ diyor. Ardından sözcüsünün istifasını geri çeviriyor ve basına şu açıklamayı yapıyor: ‘‘Aslında Ducros, o gazeteciyle tartışıyordu ve Bush'u savunmaya çalışıyordu. Ayrıca o bana da moron der.’’
Bu arada Beyaz Saray Sözcüsü Ari Fleischer, bir açıklama yaparak sözcüden gelen yorumu, Kanada Hükümeti'nin resmi görüşü olarak değerlendirmediklerini belirtiyor.
Üst düzey bir hükümet yetkilisi de Chretien'i doğruluyor. Bu yetkiliye göre, gazeteci Robert Fife o sözleri tesadüfen duymuş ama, noktalama işaretlerine dikkat etmemiş. Ducros, ‘Ne moron', dememiş, ‘Ne? Moron mu?' demiş. Sonra da hızla olay yerini terketmiş. Çünkü gazeteciler, Bush için ‘‘moron’’ sözcüğünü kullanınca, Kanada'nın çok sevgili dostu olan Bush'un bu tür sözlerle aşağılanmasına tahammül edememiş.
Tabii bu tür savunmalar yeterli olmuyor. Kanada muhalefeti, dost, komşu ve müttefik bir ülke başkanına bu şekilde hakaret edilmesinin ülke çıkarlarına zarar vereceği temasını enine boyuna işleyerek, istifa diye tutturuyor.
Bu moron dalaşında Kanada'da siyaset sahnesini en fazla geren unsurlardan biri de, Irak'ın bu krizin üzerine atlaması oluyor. Baas Partisi'nin resmi yayın organı El Tavra gazetesi, moron lafını alıp bir güzel süsleyerek, ‘‘İşte, Batılı müttefikleri bile Bush'tan nefret ediyor. Onun adını bu tür fena sözlerle anıyorlar’’ diye yazıyor. Bunun üzerine Kanada muhalefeti, hükümeti, sözcüyü görevden almayarak Irak'ın eline silah vermekle suçluyor.
Sonunda Chretien baskılara daha fazla dayanamıyor ve geçen salı günü Ducros'un istifasını kabul ediyor.
ABD başkanları da onlara küfretmiş
KANADA ile ABD arasında şu andaki iklim soğukluğunun esas nedeni, Washington'un komşusundan savunma harcamalarını artırmasını istemesi. Kanada basınının hissiyatı ise şöyle: ‘‘Hem bizi NATO içinde adam yerine koymuyor, hem de kendi çıkarları için daha fazla askeri harcama yapmamızı istiyorlar.’’ Ayrıca Beyaz Saray personelinin, Kanada Başbakanı Jean Chretien'den ‘‘dino’’ (dinozordan geliyor) diye söz ettiğini belirterek eski defterleri açıyorlar. Örneğin eski ABD Başkanı John Kennedy'nin, dönemin Kanada Başbakanı John Diefenbaker'dan ‘‘o... çocuğu’’ diye söz etmesi. Sonra da ‘‘Ona o dönemde o... çocuğu demiş olamam. Çünkü o tarihte, o.... çocuğu olduğunu bilmiyordum’’ demesi. Başkan Richard Nixon'ın da, dönemin Kanada Başbakanı Pierre Trudeau'yu ‘‘o... çocuğu’’ ve ‘‘p... herif’’ diye andığı biliniyor.