Önceki yıl dünya çapında gürültü yaratan vakayı hatırlayın. Harvard Rektörü Lawrence Summers, kadınların zihinsel yaratılış itibariyle matematik ve mühendisliğe yatkın olmadığını söylemiş, ırkçı ve ayrımcı bulunan bu lafları yüzünden de istifa etmek zorunda kalmıştı. Peki bu bilimsel bir tespit miydi, yoksa bir önyargı mı? Hem de Google arama motoruna bile bulaşmış bir tartışma.
Google’ın çok ukala bir yönü var. Hani arama yaparken, aslında şunu mu demek istediniz diye sorar ya. Hatalı yazım halinde bu fonksiyon doğruyu bulmanı sağlıyor da, bazen çok sinir bozucu olabiliyor, yaptığınız aramaya gereksiz yere burnunu sokuyor. Mesela bütün bilim insanlarının erkek olduğunu iddia edebiliyor. Şöyle bir İngilizce arama yapın:
"Biologist or physicist or scientist, she says..."
Yani biyolog veya fizikçi ya da işte herhangi bir bilimcinin -ama kadın olmak koşuluyla- ettiği bir lafı bulmaya çalışın.
Motorumuz bir yandan aşağıda sonuçları getirirken, diğer yandan yukarıda şöyle soruyor:
"Erkek biyolog veya fizikçi ya da bilimci mi demek istediniz?"
İngilizcesi: "Did you mean biologist or physicist or scientist, he says?"
Getirdiği sonuçlar arasında yığınla bilim kadını beyanatı var ama o hálá, erkeklerin açıklamalarını mı istediğimi soruyor.
İngilizce bir arama daha yapıyorum: "Teacher or nurse or housekeeper, she says..."
O da ne! Motorumuz bu soruya burnunu sokmuyor, efendi efendi sonuçları getiriyor. Fizikçiye "erkek mi arıyorsun" diye müdahale ediyor ama, öğretmen, hemşire veya temizlikçinin kadın olma ihtimalini kabul ediyor.
Tamam, bilimin tarihi erkek egemen, ancak modern teknoloji harikası arama motoruna böyle bir önyargıyı bulaştırmanın álemi ne?
Bilimde kadına yönelik önyargının en şahane örneğini önceki yıl Harvard Üniversitesi’nin Rektörü Lawrence Summers vermiş ve koltuğu altından kayıvermişti. Summers, zihinsel yaratılış itibariyle kadınların matematik, fen bilimleri ve mühendisliğe yatkın olmadıklarını söylemiş, ardından Amerika sınırlarını aşan bir tartışma kopmuştu.
BİLİM KADIN-ADAMIPeki kadından gerçekten matematikçi olmaz mı?
Stanford Üniversitesi’nden nörobiyolog Ben Barres’in başından geçenler çok matrak. Barres aslında kadın. Hayata Barbara adıyla başlamış, 42 yaşında operasyon geçirip erkek olmuş. Hormonlar sayesinde yüzünün kılı ve kafasının keliyle tam bir erkek. Resimde gördüğünüz gibi katiyen kadınlık emaresi taşımıyor. Barres, her iki cinsiyetin mensubu olarak da bilimle uğraştığı için, kadınların maruz kaldığı önyargıların başarıyı nasıl engellediğini çok yakından biliyor. Bilim dergisi Nature’da yayınlanan makalesinde hepsini bir bir anlatıyor.
Mesela, cinsiyet değiştirdiğini bilmeyen bir meslektaşının kendisinden şöyle bahsettiğini işitiyor: "Barres’in bugünkü semineri bir harikaydı. Çalışmaları kız kardeşininkinden çok daha iyi." MIT’de kız öğrenci olduğu günlerde ise erkek öğrencilerin altından kalkamadığı zor bir matematik problemini çözünce profesör, "Herhalde erkek arkadaşın çözmüştür" diye kestirip atıyor.
En fenası da, kadın olduğu döneme oranla daha fazla saygı gördüğünü fark etmesi. "Artık lafım bir erkek tarafından kesilmeden cümlelerimi tamamlayabiliyorum" diyor. Ayrıca 42 yaşına kadar hiç bilmediği erkek muhabbetlerine de katılabiliyor. Mesela bir cerrah karşısına geçip, "Hayatımda bir kez olsun, erkekler kadar iyi bir kadın cerraha rastlamadım" diyebiliyor.
Barres’a göre erkekler, erkek olmanın getirdiği imtiyazlar konusunda kesinlikle şuursuz durumdalar, bu nedenle de cinsiyet ayrımcılığını makul bir şekilde konuşup kabullenmeleri mümkün olmuyor. Barres, bilim alanındaki erkeklerin önyargılı, ayrımcı ve ırkçı olduğunu ileri sürerken, iki bilim adamını da önyargıları körükleyecek çalışmalar yapmakla suçluyor. Harvard’dan Steven Pinker ve Cambridge’den Peter Lawrence.
KADIN HESAPÇI ERKEK MUHAKEMECİPinker ve Lawrence, kadın ve erkeğin zihinsel kapasitelerinin farklı olduğunu gösteren kesin bilimsel veriler bulunduğu görüşünde. Onlara göre bilimin tepe noktalarında kadınların bulunmamasında önyargının da rolü olabilir, ancak temel faktör bu değil. Araştırmalar, kadının matematik hesabı ve sözel alanda erkeklere göre daha iyi olduğunu gösteriyor. Ancak erkekler de uzamsal algılama ve matematiksel muhakemede kadınlara göre daha iyi. Bu nedenle de matematik ve mühendislik erkeklere özgü bir alan. Bu dallarda günün birinde kadın ve erkeklerin eşitleneceği fikri de ütopik bir düşünce.
Onlar ütopya diyor, ancak istatistik bilimi farklı konuşuyor. New York Times’da yayınlanan araştırmaya göre, ABD’de fen ve mühendislik fakültelerindeki kız öğrencilerin sayısı hızla artıyor. Hem de kerli ferli üniversitelerde. Massachusetts Institute of Technology’de (MIT), fen dallarında öğrencilerin yarısı, mühendislik dallarında ise üçte birden fazlası kız. Tıp fakültelerinde öğrencilerin yarısı kız.
Ne var ki kadınlar akademik hiyerarşide erkekler gibi tırmanamıyor. Üniversitelerin fen bilimleri ve mühendislik öğretim kadrolarında kadınların oranı yüzde 10’un altında. Önyargı ve zihinsel yakıştırmaların yanı sıra, anne ve eş olmak da kadınları kariyer yolundan alıkoyuyor ama, o başka bir hikaye.
Bir kadının üniversite yönetmesi, bilimsel kariyeri açısından bir gösterge değil. Ancak Summers’ın şuursuz çıkışı yüzünden cinsiyet ayrımcılığının kalesi gibi görünen Harvard Üniversitesi’nin yeni rektörünü kadın adaylar arasından seçeceği yönünde çok kuvvetli göstergeler var şimdi. Üniversitenin 371 yıllık tarihinde hiç kadın rektör olmamış. Dokuz kişilik kelle avcıları komitesi, Summers’ın istifa ettiği geçen şubat ayından bu yana arama-taramayla meşgul. Öne çıkan adaylardan üçü, Princeton, Brown ve Pennsylvania üniversitelerinin rektörleri olan kadınlar. Ayrıca İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi’nin rektör yardımcısı da adaylar arasında.
Aynı, Amerika kadın başkana hazır mı tartışmasında olduğu gibi, Harvard’ın da artık bir kadın başkana hazır olduğu konuşmaları yapılıyor.
Türkiye ise kadın başkanlara pek hazır görünmüyor. Çünkü rektörlerin yüzde 93,8’i erkek, yüzde 6,2’si kadın.