Annesi sinema diye sünnet ettirmeye götürmüştü ömrü boyunca o günün intikamını aldı
O, Yves Saint Laurent’nin Abanoz Prensesi, Paris-Milano podyumlarının siyah cazibesiydi. Katoucha Niane, moda eskizlerindeki ultra ince, upuzun çizgileri andıran figürü, Modigliani başıyla 1980’li yıllarda Givenchy ve Lacroix’dan Chanel ve Dior’a bütün büyük imzaların modellerini taşıdı. O klas cazibenin ardındaki acı hayat, geçen yıl yayınladığı otobiyografisiyle ortaya çıktı. Katoucha, dokuz yaşında sünnet edildiğini anlatıyordu. Cinsel organları sakatlanmış 140 milyon kadının yaşadığı şu dünyadan kadın sünneti denilen insafsız geleneği silmek için mücadele ediyordu. Ancak mücadelesi yarım kaldı. Paris’te bir tekne evde yaşayan 47 yaşındaki Katoucha, geçen ocak ayında ansızın ortadan kayboldu. Ve cansız bedeni Seine Nehri’nin sularından çıkarıldı.
Katoucha Niane, yoksulluk ve ıstırap yüklü Gine’nin mutlu ve ayrıcalıklı çocuklarındandı. Babası Cibril Tamsir Niane, üniversitede tarih hocası, annesi ise Fransız tahsilliydi. Ancak Katoucha’nın kalburüstü hayatı dokuz yaşında sona erdi. Annesi, dokuz yaşındaki kızının elinden tutup Beatles filmine diye sünnetçiye götürdüğü gün, Katoucha’nın mutlu ve şen çocukluk günleri de bitti. Milyonlarca Afrikalı kız çocuğu gibi, pis ve sefil bir mekanda anestezi yapılmadan cinsel organı paralandı. İyi eğitimli bir ailenin kızı olması, Katoucha’yı o insafsız geleneğe kurban gitmekten kurtaramamıştı.
Cinsel organıyla birlikte ruhunun da sakatlandığı o uğursuz gün, Katoucha’nın hayatında dönüm noktası oldu. Kadınlığı elinden alınmıştı ya, ileride en kadınsı, cinsiyetinin en kibirli halleriyle, sakatlandığı günün intikamını almaya çalışacaktı.
Cinsel ıstırap Katoucha’nın peşini hiç bırakmadı. Fransız sömürgesi Gine’nin bağımsızlığına kavuşmasından sonraki diktatörü Ahmed Seku Ture aileyi tehdit ettiği için baba Cibril Tamsir Niane, kızını henüz 10 yaşındayken Mali’deki amcasının yanına gönderdi. Gerçi Gine rejimi Katoucha’ya ilişemiyordu ama, o kadar. Mali’de defalarca cinsel tacize uğradı. Dört yıl sonra Senegal’de ailesine kavuştu. Yine güvende değildi. 17 yaşında hamile kaldı. Kızı Amy’nin babasıyla kısa bir evlilik yaptı. İleride birkaç kez daha evlenip boşanacak ve iki çocuğu daha olacaktı.
PODYUMLAR HARLEM’E DÖNDÜ
1980 yılında Essence dergisinin kapağında siyah bir modelin çehresini gördüğü an kararını verdi. O da model olacaktı. Paris’e kaçtı. 1970’lerin sonlarına doğru Paris podyumları siyahlarla renklenmeye başlamıştı. Amerikalı tasarımcıların getirdiği siyah modellerin cazibesi Parislileri pek etkilemişti. Hubert de Givency de siyah modellerde, hani neredeyse Audrey Hepburn’ün zarafetini yakalayan o alımlı hali farkedip Martinik’li Mounia’yı lanse etmiş, 1978’deki defilesinde ise topyekün siyah modelleri çıkarmıştı podyuma.
Katoucha, Paris’e çıkageldiğinde züppe moda dergileri "Podyumlar Harlem’e döndü" diye burun kıvırıyordu ama, Somalili bir diplomatın kızı olan İman da, süksenin doruğundaydı.
Katoucha anne ve babasına "Şöhreti yakalayıp büyük yıldız olacağım" demişti. Onlar ise kızın Parisli bir fahişe olacağından neredeyse emindi. Tabii haksız çıktılar, ancak Katoucha’nın düşünü gerçekleştirmesi biraz zaman aldı. Önce Lanvin modaevine prova mankeni oldu, sonra da Thierry Mugler tarafından podyuma çıkarıldı. Hemen ardından Paco Rabanne’dan teklif aldı. Güçlü kuvvetli omuzlarından aşağı doğru uzanan üçgen silueti 1980’lerin modasına hakim olan geometriye birebir uyuyordu.
Hızla yükselmeye başlamıştı. Yves Saint Laurent’nin "Abanoz Prensesi" olarak, podyumu bırakan Mounia’nın yerini alıverdi. Arkasından Ferre, Lacroix, Chloe, Givenchy, Chanel, Balenciaga ve Dior defileleri geldi. Ancak podyum gerisinde sigara ve şampanyayı elinden düşürmemesi de dikkat çekiyordu. Ve tek bağımlılığı alkol ile sigara değildi.
O yıllarda, uyuşturucu aleminin çağrısına kapılmamak için New York’a gitmediğini söylüyordu. Ancak geçen yıl yayınlanan "Dans Ma Chair" (Benim Etimde) adlı biyografisinde uyuşturucu bağımlılığını itiraf ediyordu. Ayrıca akli dengesinde de gelgitler yaşadığından, kızı Amy ile diğer çocukları Alexandre ve Aiden’in velayetini üstlenecek durumda olmadığına hükmedilmişti. Sonunda Katoucha şunu farketmişti; çocukluğunda yaşadığı acı ve korkular onun kendi kendini örselemesine yol açmış, ancak aynı zamanda şöhret olmasını da sağlamıştı. "Kadınlığım yok edilmişti ama, kadınlığın en kibirli ve gıpta edilen türünü temsil ediyordum" diye yazıyordu.
Katoucha 1994 yılında podyumu bırakmış, kadın sünnetine karşı hareket başlatmış ve kadınları bu geleneğe boyun eğmemeleri için ikna etmek üzere Senegal’e gitmişti. Sonra 1995 yılında kendi giyim markasını oluşturmuş, ancak pek başarılı olamamıştı.
ASİ RUHLU GÜZEL
Geçen yıl yayınladığı otobiyografisi bir içsel yolculuktu. Kadın sünnetine karşı mücadelesini anlatırken, annesinin ona bu kötülüğü neden yaptığını da anlamaya çalışıyordu. Anne ve babasıyla uzlaşmazlığı artık sona ermişti. Gerçi babası, üniversiteye gitmediği için ona hálá içerliyordu. Ama Katoucha yüksek kazancı sayesinde kardeşlerinin Fransa’da öğrenim görmesini sağlamıştı. Ayrıca Senegal’de bir yetimhane kurmayı planlıyordu. Sonra geçen yıl Senegalli yazar Abbas Ndione’nin romanı Ramata’nın beyazperde uyarlamasında rol almış, bir bakanın asi ruhlu güzel karısını canlandırmıştı. Katoucha’nın karakteriyle paralellikler taşıyan bir roldü.
Bir süredir Seine Nehri’ndeki bir tekne evde yaşaması da o ruh halinin bir dışavurumuydu belki. Geçen ocak ayında bir partiden evine dönerken görülmüştü son kez. Bir daha haber alınamayınca nehirde aramaya başladılar Katoucha’yı. O son gün elinde olan çantası teknede bulunmuştu. Sonra Katoucha’nın kendisi de bulundu. 28 Şubat günü, Garigliano Köprüsü yakınlarından çıkarıldı cesedi. Bedeninde darp izi yoktu. Muhtemelen alkol ya da madde etkisi altında dengesini kaybedip düşmüştü nehre.
Henüz vizyona girmeyen Ramata filminin yönetmeni Leandre-Alain Baker, "Çocukluğunun acı tecrübelerini kafasından, ruhundan asla atamadı. Bir an gülerken, aniden öfkenin koynuna yuvarlanıverir ama, her seferinde geri dönerdi" diyor Katoucha için. Ama o artık dönmeyecek.