Paylaş
En kötü müdürü seçiyoruz
www.myboss.com adlı site son günlerde İnternet'in cazibe merkezi durumunda. Üç yıl önce açılan sitede ‘‘milenyumun en kötü patronu’’ yarışması var. Bu siteye gönderilen kötü patron öyküleri arasından seçilecek en berbat olanı 1000 dolarlık birincilik ödülünü kazanacak.
TAM 70 ülkeden, Bombay'dan Boston'a yüzlerce şehirden 100 bini aşkın çalışan insanın öyküleri bu sitede buluşuyor.
Çok çalışan, düşük ücret alan, patronuna ifrit olduğu için aşırı derecede streslenen, ‘‘ekip ruhuna da şirket kültürüne de başlarım’’ diyen herkes orada.
Amerikalı işletme mezunu Claude B.Carter'ın açtığı sitedeki yarışmanın nesnesi patronlar; ancak patron dediysek işveren kimliğinde olanlar değil de, daha çok şef ve müdür konumundakiler hedef kitleyi oluşturuyor.
Claude B.Carter son üç yılda o kadar çok sefil müdür hikayesi almış ki, sonunda bu zengin malzemeyi ‘‘Working For A Loser’’ adlı kitapta toplamış. Web sitesine girince bu kitabı da sipariş etmek mümkün.
Anekdotlar her pazartesi gönderiliyor. Aralarından seçilenler sörfçülerin oy vermesi için sitede yayınlanıyor.
Her haftanın birincisi, final yarışması için listeye alınıyor. Sitenin çok güvenli olduğu söyleniyor. Yani kötü patron hikayesi gönderenlerin kimlikleri, korkunç müdürlerin ya da söz konusu şirketlerin isimleri açıklanmıyor.
Öykülerin özgün, hiç yayınlanmamış olması ve 200 kelimeyi aşmaması gerekiyor. Öyle hüsranla geçen çalışma hayatı hikayelerine yer yok. Çok spesifik olaylar anlatılıyor. Yarışma aralık ayı boyunca da devam edecek ve 25 Aralık'tan önce en şahane patron hikayesini anlatan kişi ödülünü alacak.
Aslında Amerikalıları feci şekilde güldüren ya da sinirden hasta eden anekdotları ben şahsen çok da çarpıcı bulmadım. İşte öykülerden bazıları:
MAĞDURİYET YARDIMI
Bir imalat firmasında başkanın yönetici sekreteri olarak çalışıyorum. Şirketimizde çalışanlara esnek yardım programı uygulamaya konuldu. Patronum programın ayrıntılarını açıklarken, ‘‘mağduriyet yardımı ne anlama geliyor?’’ diye sordum. Şöyle açıkladı: ‘‘Diyelim ki bir motosiklet kazası geçirdim ve başımdan ağır yaralandım. Görevlerimi yerine getiremeyeceğim için koltuğumu bırakmam gerekti. Bu durumda mağduriyet yardımı kapsamında ‘yönetici sekreteri' olarak bu şirkette çalışmaya devam edebilirim.’’
Koltuğumda gözü varmış
Ofisteki koltuğum kırılmıştı ve müdürüm bütçede bunun için para olmadığını söyleyerek yenisini almayı reddetti. Ben de diğer servislerden topladığım kırık koltuk parçalarıyla harika bir koltuk yarattım. Müdürlere layıktı. İzne ayrılmadan önce müdürüm, çok üst düzey bir koltukta oturduğum için diğer servis yöneticilerinden şikayetler geldiğini belirterek yeni bir koltuk siparişi verildiğini söyledi. İzinden döndüğümde masamın önünde ‘standart' bir sandalye duruyordu; o üst düzey koltuk ise müdürün odasındaydı.
MÜDÜRÜN ADALETİ
Çok ciddi bir ceza davasında jüri üyesi olarak görev yapıyordum. Patronum bana ulaşmaya çalışıyormuş. Mübaşir beni jüri odasında bulup telefon mesajını iletti. Öğle yemeği sırasında patronumu telefonla aradım; mübaşir de konuşmayı dinliyordu. Patronum, ‘‘Yarın ofise gelmezsen, tazminatını evine göndeririz’’ dedi. Jüri üyeliğinin yasal bir görev olduğunu hatırlattım. ‘‘O herifin suçlu olduğu belli. Suçsuz olsaydı oralara düşmezdi. Ya yarın işe gelirsin, ya da başka iş ararsın’’ diye kestirip attı. Mübaşir patronumun gösterdiği tepkiye pek şaşırmıştı - tabii yargıç da öyle. Şimdi patronum jüriye müdahale suçundan yargılanacak.
MERCEDES MERAKI
Geçen yıl şirketimiz çok az kár etmişti. Bu nedenle kimseye ikramiye verilmedi. Ancak 15 Aralık günü müdürümüz işe 80 bin dolarlık bir Mercedes'le geldi. Şirketten ayrılmak üzere arabasına bindiği sırada teknisyenlerden biri ‘‘Hey patron, bu senin Noel ikramiyen mi?’’ diye seslendi. Müdür son derece pişkin bir şekilde, ‘‘Hayır, senin ikramiyen’’ diye yanıt verip arabasını gazladı.
ŞİRKET KURMANIN YOLU
Personelin eğitimi ve yeni personel alımları için şirketimizde yeni bir müdür işe başlamıştı. Adam bütün gün harıl harıl çalışıyordu. Sürekli telefon başındaydı, müşterileri ziyaret ediyor, seyahatlere çıkıyordu. Günün birinde şirket müfettişleri gelip adamı sürükleye sürükleye götürdüler. Meğerse kendi şirketini kurmak için adam toplamaya çalışırken bizim şirketi üs olarak kullanıyormuş.
HANGİ TUŞ
Şirketimizdeki yeni server'a giriş için şifre değişikliği yapılmıştı. Ama şefimiz tam bir bilgisayar kara cahili olduğu için yeni prosedürü anlamamıştı. Server'a ulaşamayınca odasından bana seslendi; ‘‘Gel de şu müsibeti açmama yardım et.’’ Davranışına çok sinirlendiğim için kendi kendime ‘‘F-U’’ (o çok terbiyesiz laf) diye söylendim. Ansızın odasından fırlayınca ‘‘eyvah’’ diyerek sandalyeme yapıştım. O ise şunu sordu: ‘‘Shift + F-U mu, yoksa FU seçeneği mi?’’
GERÇEK EKİP RUHU
Her biri sekizer üyeden oluşan dört ayrı çalışma grubuna ayrılmıştık. Bu ekipler iş yerinde bir yarışa girdi. Kazanan ekibin ödülü sekiz adet beyzbol maçı biletiydi. Bizim takım kazandı ve müdürümüz tek başına sekiz maça birden gitti.
Paylaş