Paylaş
Festivallerine verdiği isim de Zeruj. Anlamı; kardeşlik, sevgi, hoşgörü, kadın ve renk demek.
Bir yılda dört etkinlik düzenleyen Zehra Hanım ve ekibi bugüne kadar 140 tasarımcıyla 200 bin kişiye ulaştılar. Hedefleri uluslararası platforma Türkiye’yi taşımak ve Ortadoğu’nun moda merkezi yapmak.
Muhafazakâr kesimin ilk festivalini yapmış olmanın verdiği ayrıcalığı taşıyan Zehra Hanım, festivaller sayesinde birçok ev kadınını iş dünyasına kazandırdıklarını ve sosyal medyada sahte ürünleri orijinalmiş gibi satanlara karşı meydan okuduklarını söylüyor.
Festivallerini “kadın kadına dayanışma festivali” olarak adlandıran Özkaymaz, anneler için festival alanında çocuklarını rahatlıkla bırakabilecekleri oyun alanı oluşturulmuş. Kadınlar alanı gezerken çocukları da kendileri için kurulan oyun alanında vakit geçirebiliyor.
Farklı giyim ve yaşam tarzıyla sosyal medyada varlığını sürdüren, espirili ve kendiyle barışık Zeruj lakaplı Zehra Özkaymaz kimdir, tanıyalım…
Tesettürün moda ile anılmasından ciddi rahatsız olan bir kesim var. Siz ne düşünüyorsunuz?
Kesinlikle ben de hemfikirim, tesettürün modası olmaz. Kaideleri, ölçüleri, şartları sabittir ve değiştirilemez. Bizler ölçülü giyim ve moda ile ilgiliyiz diyebilirim. Tesettür başka, ölçülü giyim başka.
Siz kendinizi tesettürlü olarak tanımlar mısınız?
Hayır, ben tesettürlü değilim ve böyle bir iddiam da hiçbir zaman olmadı. Hatta sosyal mecralarda bana “Bende sizin gibi kapanmak istiyorum, ne güzel…” diyenlere de “Beni tesettür örneği sanmayın.” diye kaç kere uyarıda bulundum. Benimkisi ölçülü giyim; yakasına, boyuna, koluna dikkat ettiğim modern bir giyim tarzı ya da stili. İnşallah bende bir gün layığıyla tesettürlü giyinebilirim.
Sosyal Medya’daki tasarımlar tesettür alanında isim yapmış, yıllarını bu işe vermiş birçok firmanın önüne geçmiş durumda. Bu durum sosyal medyanın başarısı mı, firmaların ihtiyacı karşılamamasından mı kaynaklanıyor?
Sosyal medya, adı üzerinde sosyalleşmeden, insanların arasından çıkmaktan, onlarla bir olmaktan beslendiği için ihtiyaçlarla ve taleplerle birebir kontak halinde olması sebebiyle büyük bir başarı elde etti. Elbette bu başarıda, zamanında başka muadili olmayan, mecburen tercih edilen ve kendini lider zanneden firmaların Dünya'da çığ gibi gelişen ölçülü giyim modasına kulak asmadan hâlâ eski tasarımları üretip, yeniliklere egoları sebebiyle kapı açmadıkları konusu da etkendir. Ama şu bir gerçek ki, sosyal medyadaki tasarımlar gelir geçer, fakat yıllarını büyük çabalarla marka olmaya adamış bir firma yeniliklere ayak uydurduğu müddetçe dimdik devam eder. Önemli olan tasarım satmak değil, marka satmaktır.
Önümüzdeki yıllarda muhafazakâr camia dünya çapında tasarımcı çıkarabilir mi sizce?
Dolce &Gabbana'nın abaye koleksiyonu hazırladığı bir dünyada çok yakında muhafazakâr camiadan dünya çapında tasarımcılar çıkacaktır ve eminim ki bu tasarımcıların çoğu Türkiye'den çıkacaktır.
İnstagram’da fenomensiniz, ciddi sayıda kadın takipçileriniz var güzel yorumlar alıyorsunuz. Kadınlar sizi niye seviyor?
Çünkü ben hiçbir zaman kendimi “ben bir fenomenim” diye ayrıştırmıyorum, fotoğraf paylaşırken makyajıma dikkat edip filtre kullanmıyorum, neysem o’yum. Kadınlar benim sayfamda doğallığın keyfini yaşar oldular, kendilerini sevmeleri için bin bir tane bahane bulmalarına yardımcı olmaya çalışıyorum. Herkesten önce kendi hatamı kendim eleştiriyorum, “Kusursuzum” demiyorum, eleştiriye açık ve faydalı bakıyorum. Etiketsiz, ayrım yapmayan, sınıflandırmayan, kategoriye sokmayan, olduğu gibi rahat ve mutlu bir kadın profili; şuan kendimi takip edesim geldi :)
Sosyal medyadan başlayan bir yolculuğu festivaller düzenleyen, ciddi bir organizasyona dönüştürdünüz. Türkiye’yi Ortadoğu’nun moda merkezi yapma yolunda ilerliyorsunuz. Başarınızın sırrı nedir?
Sadece kendi yoluma bakmak, rızkı verenin Allah olduğunu unutmamak, elimden geleni ardıma koymadan araştırıp daha da yenilik ekleyip markama daha da yatırım yapıp, çıtayı daha da yükseltmeye çalışıp, ticaretten ziyade birlik olmaya kıymet vererek sonrasında tam bir teslimiyet bizimkisi. Bakıyorum insanlar bir iş yaparken kendilerininkinden ziyade başkalarının işinin giderine bakmaktan efor ve zaman kaybediyorlar, her zaman söylerim: ihtiyaçlara özgün ve güler yüzlü yaklaşım başarılı bir iş kaynağıdır.
Hedefimiz belli; global tasarımcılarla birlikte Ortadoğu’da moda merkezi olmak. Bu hedefte 9 festival düzenledik ve piyasa besledik, çok az kaldı Allah'ın izniyle. Altyapı sabırla, büyük emeklerle ve en önemlisi el ele vererek birlik olarak hazırlandı çok şükür. Bizim başarımızın sırrı; komşusu açken uyuyamayan Müslüman insan modelidir, kendimizden önce bize güvenen insanların mutluluğunu düşünmemizden gelir.
Muhafazakâr modayı Türkiye’de kim/kimler belirliyor?
Kesinlikle üreticilerle sosyal medyadaki stil danışmanlarının işbirlikleri. Misal; Cloche markası ve Ebru Sever Türk yorumu ya da Taly's markası ve Meryem Merve Batu sunumu gibi. Sürekli kendini yenileyen, özgün ve halkın sesine, bütçesine kulak veren tasarımcıları da unutmamak gerekir, Gönül Kolat Susam gibi.
Sosyal medya, birçok yetenekli ev kadınına istihdam alanı sunmuş durumda. Bu durum erkekleri korkutuyor mu?
Bence korkutsa iyi olur. Onlar da ellerindeki yeteneklerini kadınlar kadar çabalayarak kullanma yoluna gitseler, egolarını yenseler yapacak çok iş var. Biz kadınlar yeri geliyor duvara çivide çakıyoruz veya sırtımızda yük de taşıyoruz ve bundan erinmiyoruz. Fakat bir erkeğin mutfakta bir yemek pişirmesi olay… İşin şakası bir yana, kadınların yaradılış icabı üretici olması elbette büyük avantaj, her yerimizden bir şey doğuyor maşallah.
Erkekler de eşlerine destek olup mutluluklarına, başarılarına ortak olursa muhteşem işler doğduğuna çok şahit oldum.
Paylaş