Paylaş
İstanbul doğumluyum. Bir ablam var. Çocukluğum İstanbul’da geçti. Kış aylarında şehirde, yaz aylarında Büyükada’da otururduk.
1991 yılında kanserden annemi, 1998 yılında da kalp krizi sebebiyle babamı kaybettim. Babam annemi çok severdi, acısına fazla dayanamadı.
İlkokul eğitimimi Ermeni okulunda, daha sonra eğitimime kolejde devam ettim, üniversitede tarih eğitimi aldım.
Aslında tiyatrocu olmak istiyordum ama babam izin vermedi. Siyaset Bilimi okumamı da istemedi. Tarihçi olmamı da istemiyordu ama bu konuda ısrarcı oldum. Babam bana “Oğlum sen Ermeni’sin. Türkiye’de sana iş vermezler, siyasetçi de yapmazlar. Aç kalırsın. Sen ticaretle uğraş.” derdi. Babamın haklı olduğunu zamanla çok iyi anladım.
Devlet bizleri işe almak istemez. Halk arasında buna “Pembe Kanun” denir. Yani hukuken hakkımız olmasına rağmen sahip olamadığımız haklardır. Devlet, vergi veren tüm vatandaşlarına hizmet etmek için var olan bir kurumdur. Ancak ülkemizde tam tersine hükümet; halkı devlete vatandaşlık bağları ile bağlamak yerine devleti halk ile özdeşleştirmeyi tercih etmiştir. Yani vatandaşlar devlete hizmet etmek ile yükümlü hâle getirilmişlerdir. Bunun sonucu olarak da halk; devlete ve yöneticilerine yapılan her tür eleştiriyi kendilerine karşı yapılmış hakaret veya saldırı olarak algılamaktadır.
Devlet tarafından yapılmış en ufak hata dile getirildiğinde halkın büyük bir kesimi bunu Türklüğe ya da kurucusu Atatürk'e hakaret olarak kabul edip, bu yanlışları dile getirenleri ötekileştiriyor. Yani kendi devleti tarafından haksızlığa uğrayan bir vatandaş, grup ya da topluluk uğradığı haksızlıkları dile getirdiğinde bölücü ve düşman ilân ediliyor.
Bugün yaratılmaya çalışılan ise hem Türklük hem de Müslümanlık ile yoğrulmuş devlete daha sadık bir toplum yaratmak. Biz bu duruma literatürde “faşizm” diyoruz.
Kısacası Türkiye’de Ermeni olmak zordur. Sadece ticaret alanında var olabilirsiniz. O da adınızı saklamak kaydıyla.
2014 yılında Müslüman bir kadınla evlendim. Kendisi daha sonra Hıristiyan oldu ama din değiştirmemesi için çok ısrarcı oldum. “Madem, illa olacaksın; bari bizim kilisede olma.” dedim.
Bir Ermeni olarak, Türkiye’de yaşamanın zorluklarına rağmen ülkemi seviyorum. Ama yaşadıklarımızı ve soykırımı inkâr etmelerini kabul edemiyorum. 1500 akrabamı soykırımda kaybettim. Şu anda Zartar soyadını taşıyan benden başka kimse yok.
Ben sevgi dolu bir ailede büyüdüm. Ne yaşarsam yaşayayım asla büyüdüğüm topraklara ihaneti düşünemem. Küçükken yaşadığım bir anımı paylaşayım izninle:
Küçüğüm, arkadaşlarımla sokakta oynarken bir arkadaşım bana "Yahudi!" dedi.
O kadar kızdım ki… "Ben Yahudi değilim!" diye çocukla kavga ettim, tabi üstüm başım kir toz içinde kaldı.
Eve gittim, dedem benim perişan halimi görünce "Ne oldu sana tornik ?" diye sordu. Ben de dedeme hararetli hararetli olanları anlattım, arkadaşımı şikâyet ettim.
Dedem beni dikkatlice dinledi sonra gülerek; "Çağır arkadaşını buraya gelsin." dedi.
Ben de "Çağırmam, hem o benim arkadaşım değil artık." diye cevap verince, tekrar gülerek: "Peki, o zaman birlikte gidelim yanına." dedi.
Dedemle birlikte arkadaşımın yanına gidiyoruz ama ben dedem çocuğa kızacak şimdi diye geçiriyorum.
Arkadaşlarımın yanına geldik.
"Hangisi sana “Yahudi” dedi göster bakalım?" dedi. Ben de gösterdim.
Çocuklar dedemle beni görünce kaçmaya başladılar. Dedem de arkalarından "Durun, kaçmayın yoksa size gofret vermem." diye seslenince, hepsi durdu.
Ben biraz şaşırdım, ama içimden "kaçmasınlar diye ‘gofret vereceğim’ dedi herhalde" diye düşündüm.
Dedem benimle kavga eden çocuğu yanına çağırdı. "Sen mi benim torunuma Yahudi?" dedin diye sordu.
Çocuk sindi ben içimden seviniyorum, "Şimdi dedem bunu bir güzel azarlayacak." diye geçiriyorum içimden.
Dedem çocuğa "Evet, biz Yahudi’yiz." demez mi? Aklım durdu, şaşkın şaşkın: "Öyle miyiz gerçekten Berşdede?" diye sordum.
Dedemin adı Berç'ti, küçükken dilim dönmediği için dedeme Berşdede derdim. "Değil miyiz?" diye dönüp bana sordu dedem. Bende "Değiliz tabi, biz Ermeni’yiz." dedim.
Dedem bana bakıp: "Bak şu kerataya, büyümüş de milliyetçi olmuş." dedi.
Sonra gözlüklerini düzeltip hepimize dönüp hiç unutmayacağım şu sözleri söyledi;
"Ne fark eder sonuçta hepimiz bu toprağın insanlarıyız, değil mi? ‘Sen Yahudi’sin, sen Türk’sün, sen Rum’sun, sen Alevi’sin, sen Laz’sın, sen Süryani’ sin, sen Gürcü’sün, sen Kürt’sün; sonuç olarak hepimiz bu toprağın insanıyız ve bunların hepsi bize ait değerler, eğer bunlardan biri bile bizi rahatsız ediyorsa, eğer bunlardan birini bile kendimizden kabul etmiyorsak, bu toprağın insanı olamayız…
İnsanlarını seviyorsan bunu kafana takmazsın, dert bile etmezsin. Sana “Yahudi’sin” diyene "Evet, Yahudi'yim. Ne olacak?" der geçersin. Size bir nasihat çocuklar; Bakın hayatınız boyunca eğer bunu dert eden birini görürseniz, ne kadar bilgili olsa da ona temkinli yaklaşın çünkü onda insan sevgisi yoktur. Sizi kendinden bilmeyen, sizden değildir, unutmayın." dedi. Sonra hepimizi bakkaldan gofret aldı.
Ben bunu hiç unutmadım. Kendimi bu toprağın insanı olarak gördüm. Boynumda haç taşıdığım için dayak yedim ama bana yumruk atan da Müslüman’dı, beni korumak için dayak yiyen de…
Soykırım Ermeni’lere değil Anadolu halkına yapılmıştır. Türkler ve Kürtler fiilen bu soykırımda katledilmediler diye soykırıma uğramamış değiller...
Onların da Ermeni soykırımı ile kültürleri yok edildi. Yozgat'ta 200 piyano çalan hane, Urfa'da ve birçok ilde tiyatrolar sustu. Türkler ve Kürtler artık Paskalya’da kırmızı yumurta alamaz oldu. Ermenice harflerle yazılan, Türkçe ve Kürtçe metinler okunmaz oldu, birçok sokak ve ev sessizliğe büründü...
Sonuç olarak hepimiz bu soykırımını kurbanları olduk sırf İttihat ve Terakki’deki Enver Paşa ve yandaşları ceplerini doldursun ve Alman Devleti’ne yaransınlar diye…
Acım büyük, hatta sonsuz ama sırf canım yanıyor diye ben kardeşimin gırtlağına sarılmayacağım, gerçek suçlular ile kardeşlerimi aynı kefeye koymayacağım.
Halkımın bir bölümünü utanca mahkûm etmelerine izin vermeyeceğim...
Eğer soykırımı kabul ettirmek için Anadolu Müslümanlarını suçlamak gerekiyorsa varsın akrabalarımın kanları yerde kalsın, varsın soykırım hiç olmamış sayılsın; yeter ki kardeşlerim üzülmesin, yeter ki halkım zarar görmesin...
Artık ne olur akan kan dursun ve bu kandan beslenen akbabalar defolup başımızdan gitsinler…
Ülkemin insanından tek bir şey istiyorum; Kardeşim, Anadolulu Kardeşim; sende artık acımı yok sayma, beni sana yabancı edene kanma, katilleri koruyup kahraman ilan etme, insanlık dışı, canice eylemlere bahane bulup insanlıktan çıkma beni ve bana yapılan bu zulmü senden ayrı koyma.
Paylaş